Bu pazar günü acaba yaşasa idi 8 yılda yazılım konusunda dünya nereye gelirdi, ve ne kadar zengin olabilirdi diye düşündüğüm bir insan’ı bir aktivisti diger adı ile İnternet’in oğlunu tanıtmaya çalışacağım.

Mutlu olmak istemiyorum, sadece Dünya’yı değiştirmek istiyorum... bu sözler 26 yaşında intihar eden bir dahi Aaron Swartz’a ait...

 Bir bilgiye ulaşmak ne kadar şeffaf olmalı? "Nerede depolanmış olursa olsun bilgiyi almalı, kendi kopyalarımızı çıkarmalı ve dünyayla paylaşmalıyız. Telif hakkı biten şeyleri alıp arşive eklemeliyiz. Gizli veritabanlarını satın alıp internete koymalıyız. Bilimsel dergileri indirip dosya paylaşım ağlarına yüklemeliyiz. Gerilla Açık Erişim için savaşmalıyız." 

Yukarıda yazan metni 2008'de yayınlanmış "Gerilla Açık Erişim" manifestosundan aldım. Bu manifesto bilginin tüm insanlığın ortak değeri olduğunu ve herkesin buna sınırsız erişiminin olması gerektiğini savunuyordu. 

Bu manifestonun alt metini etkileyici olsa da arkasında çok daha etkileyici bir hikaye var. Bu hikaye de manifestoyu yayınlayan kişiye ait, Harari'nin tabiriyle Dataizm akımının ilk kurbanına yani Aaron Swartz'a...

Kimdir Bu Aaron Swartz?
 
Aaron Swartz, 1986'da Highland Park'ta doğdu. İnanılmaz zeki bir çocuktu. 3 yaşındayken kendi kendine okumayı öğrenmişti. Aynı yıl bilgisayarla tanıştı, ve kendini programlamaya adadı. "Benim sorunum yapacak daha fazla bir şey olmadığını düşünmemdi. Oysa o her zaman programlamayla daha fazla şey yapılabileceğine inanıyordu. 

Aaron, programlamayı büyü gibi görürdü. Bu yolla normal insanların başaramayacağı şeyleri yapabileceğini düşünürdü."  Noah Swartz, (kardeşi)

12 yaşındayken Vikipedi'nin ilk atası sayılabilecek TheInfo adında bir site kodladı. Bu site basit tabirle insanların girip bir konudaki bilgilerini paylaşabileceği bir bilgi kaynağıydı. Bu site ile Cambridge ArsDigita ödülünü kazandı. 


13 yaşındayken şimdilerde de sıkça kullanılan internet besleme teknolojisi RSS üzerinde çalışmaya başladı. RSS üzerinde çalışan ekibe katıldı. Bilgiye ulaşmak konusunda çoğu zaman bir problem yaşamıyordu ve doğal olarak bu sırada lisenin kendine ayak bağı olduğunu düşünüyordu. "Okuldan bayağı bunalmıştım. Öğretmenler ne anlattıklarını bilmiyordu. Otoriter ve kontrolcü bir tavırları vardı. Ödevler öylesine veriliyordu.

Zaman geçsin diye iş yapılıyordu. Ben de eğitimin tarihiyle ilgili kitaplar okumaya başladım; şimdiki sistem nasıl geliştirilmişti, alternatifleri neydi, aynı bilgileri geviş getirmektense nasıl gerçektenöğrenebilirlerdi. Bu da beni sorgulamalara itti." ..."Bulunduğum okulu sorgulayınca, onu inşa eden toplumu da sorgulamaya başladım. Böyle bir eğitimle girilen şirketleri sorguladım. Tüm bu yapıyı kuran devleti sorguladım." 

Bu sırada telif haklarıyla fazlaca ilgileniyordu. 16 yaşındayken Creative Commons bünyesine katıldı ve bunun hakkında konferanslar vermeye başladı. Creative Commons'un olayı, aslında eser sahiplerinin kullanıcılara sınırlı da olsa eserleri üzerinde bazı haklar tanıması.

Yani eserleri böylece insanların daha fazla kullanabilmesini sağlıyordu. 18 yaşındayken Stanford'a kabul edildi ve sosyoloji okumaya başladı. Ancak 1 yıl içerisinde lise için ne düşünüyorsa aynısını  üniversite düşünmeye başladı ve Stanford'u terk etti. Terk etmesinin altında bir proje yatıyordu. Bir eve taşındı ve Steve Huffman ve Alexis Ohanian ile bu proje üzerinde çalışmaya başladı. 

Bu proje Reddit'ti. Reddit kurulduğu andan itibaren astronomik kullanıcı sayılarına erişti ve kurulmasından bir yıl sonra Reddit büyük bir paraya Conde Nast'a satıldı. 19 yaşında Aaron Swartz bir milyonerdi. Ama milyoner olması yaşam tarzında hiçbir değişikliğe neden olamadı, mütevazi bir odada yaşamaya devam ediyordu. Aynı yıl Conde Nast'ta çalışmak üzere San Francisco'ya geldi ama kurumsal yaşam da pek karakterine uygun değildi, işe gitmemeye başladı ve işinden kovuldu.

Aaron'un ilham aldığı adam WWW'nin mucidi Tim-Berners Lee idi. Tim Berners Lee, WWW'nin kullanımından inanılmaz paralar kazanabilirdi ama onun yerine bunu halka açtı ve bu sayede internet çok daha iyi bir noktaya geldi ve şu an milyonlarca belki de milyarlarca www uzantılı siteye sahibiz. Aaron'ın da böyle bir ideali vardı.

Bunun için ilk adımı da OpenLibrary adında bir site kurmak oldu. Bu site tüm kitapları bir arada topluyor ve bu kitapların hangi kütüphanelerden ödünç alınabileceğine, incelenebileceğine kadar çoğu bilgisini içeren bir veritabanıydı. Kütüphanelerin arşivini internete taşımak için atılan ilk adımlardan biriydi aslında. Aaron'ın çabası insanlara ait olan bir şeyi insanlığın hepsinin erişimine sunmak üzerineydi. 
 
ABD'de PACER adı altında bir veritabanı bulunmaktaydı.Bu veritabanında Amerika'daki mahkeme kayıtları tutuluyordu dolayısı ile site adalet bakanlığına aitti Herhangi bir mahkeme belgesine ulaşmak için ödemeniz gereken miktar 10 centtir. Kişi başına vurunca küçük bir miktar olsa bile genele vurulduğunda Amerika'nın buradan yıllık 120 milyon dolar geliri vardır. Bu esnada PACER geri dönüşüm projesi adı altında bir proje başlatılır. Basitçe bu projenin amacı insanların PACER veritabanından aldığı bilgileri birleştirmesini sağlamaktır.

PACER geri dönüşüm projesinin aslında pek bir amacı yoktu çünkü inanılmaz fazla sayıda döküman vardı ve bu sembolikti. Ama Aaron buna destek vermek istedi.  Aaron insanların kendi davalarının takibini yapmak için devlete para ödemesinin saçma olduğunu savunuyordu ve veritabanını hackledi. Kısa bir zamanda 760GB'lık belgeye ve 2.7 milyon tane mahkeme dökümanına ulaşmayı başardı ve bunları halka açtı. Bu olayın sonucunda elbette hükümetle arasında problemler başlayacaktı. Aaron'un halka sunduğu veriler sadece basit mahkeme belgelerini değil aynı zamanda mahkemelerin yaptığı usulsüzlükleri de içeriyordu. PACER sayesinde toplum dinamiklerini daha iyi anlamaya ve siyasi etikle daha da ilgilenmeye başlamıştı. 

"Ben evde televizyon izleyip para kazanırken, bir madencinin kan ter içinde çukur kazması; kazmazsa o akşam evine ekmek götüremeyecek olması çok saçma geliyor.Ama açıkça ortada ki dünya saçma bir yer." 
 
Aaron mahkeme veritabanlarından sonra akademik makale veritabanlarıyla uğraşmaya başladı. Üniversite öğrencileri büyük bir akademik makale veritabanına sahipti ama dünyadaki çoğu insanın buna herhangi bir erişimi bulunmuyordu. Normal insanların bir akademik makaleye ulaşması için yayıncı şirketlerine 30-40 dolar gibi paralar vermesi gerekiyordu.

Makalelere tüm insanlar erişebilmeliydi. Aaron bu sırada büyük makale yayıncılarından JSTOR'u fark etti. JSTOR'a MIT'in veritabanından ulaşıldığında makaleler ücretsiz indirilebiliyordu. Aaron da makaleleri otomatik olarak indiren bir kod yazdı, MIT'de çalışanlar bunu engelleseler de Aaron sunuculara sızarak makaleleri indirmeye devam etti. Kısa süre içerisinde 4 milyon tane makale indirdi. Ama makaleleri kimseyle paylaşmasına fırsat verilmedi. MIT ve JSTOR, Aaron'a dava açtı. 

Artık çok yorulmuş vepsikolojik olarak çökmüş durumdaydı. Bu dönemde Wikileaks gibi birçok skandal yaşanmıştı, ama bu akademik makalelere ulşamasının sonucunda sanki bir terörist gibi suçlanıyordu. Makaleler sadece Aaron'un bilgisayarındaydı, ancak o dönem yaşanan tüm siber suçların sanki sorumlusuymuş gibi yargılanıyordu. 

Bu dönem ABD'de SOPA adı altında bir yasa çıkartılmaya çalışılıyordu, eğer yasa geçerse hükümet istediği siteye istediği zaman erişim yasağı koyabilecekti. Bu internet özgürlüğüne büyük bir engeldi ve Aaron tüm davaların arasında tekrar başrol olup 300.000 imza topladı ve SOPA yasasının geçmesini engelledi. Bu yasayı engellemesiyle beraber hükümetle arasındaki problemler daha da alevlenmişti. JSTOR akademik makale davasını geri çekti ancak JSTOR geri çekmesine rağmen hükümet davayı devam ettirdi ve davanın sonunda sadece akademik makale indirdiği için 35 yıl hapis ve 1 milyon dolar para cezasına çarptırıldı.

Sadece bilgiye erişimin sınırsız olması gerektiğini ve internet dünyasının özgürlüğü için çalışan bir aktivistin modern dünyada büyük bir suçlu gibi yargılanması inanılmaz acı bir şeydi. 

Davanın sonunda Aaron daha fazla dayanamadı ve 11 Ocak 2013'te, 26 yaşındayken intihar etti...

26 Eylül 2021