İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş ile birlikte, belediyenin Kahramanmaraş'taki Afet Koordinasyon Merkezi’nde incelemelerde bulundu.

Deprem bölgesine ziyaretlerini sürdüren Meral Akşener, bugün Mahsur Yavaş’la birlikte, belediyenin Kahramanmaraş'taki Afet Koordinasyon Merkezi’ne geldi. Akşener'e, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Koray Aydın da eşlik etti.

Merkezdeki çadırları ve yemekhaneyi gezen Akşener, depremzedelerle bir araya geldi. Akşener, Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin berber ve çamaşırhane olarak kullanılan seyyar otobüsünü de inceledi.

Akşener, çadırkentte sohbet ettiği çocuklara tablet hediye edeceğini söyledi. Akşener, çadırkentte kalan kadınlara herhangi bir sorun yaşayıp yaşamadıklarını sordu. Bir kadın, “Kocam fabrikada çalışıyor ama maaş daha yatmadı. İki tane çocuğum var. Muhtarımızın yanına gittik, ‘Hani, verdiğiniz bir şey yok’ diye, hiç ilgilenen olmadı” dedi.

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Akşener’e, gezici hamam olarak düzenledikleri mobil araçları Adıyaman, Hatay ve Kahramanmaraş’a gönderdikleri bilgisini verdi.

Depremzedelerin kaldığı çadırları da ziyaret eden Akşener, çadırda yaşayan bir kadınla sohbet etti. İlk yardım çadırlarında sağlıkçılardan bilgi alan Meral Akşener ve Mansur Yavaş, daha sonra çadırkentteki yemekhanede depremzede ve görevlilerle birlikte yemek yedi.

Akşener ve Yavaş, bir çadırda kalan depremzede kadınla da sohbet etti. Yavaş’ın “Bir isteğiniz var mı” sorusuna kadın, “Hiçbir isteğimiz yok. Bizden daha kötü durumda olanlar var” yanıtını verdi. Akşener de bunun üzerine Yavaş’a, “Ben, size çok teşekkür ediyorum. Ben ilk geldiğimde Maraş’a -ki 72 saat sonra gelmiştim- her şey perişandı. Şimdi eliniz değmiş, Allah razı olsun” dedi.

Akşener, daha sonra yaptığı açıklamada deprem sonrası yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

Akşener, şunları söyledi:

“İKİNCİ TURDA ROZETİMLE GEZİYORUM. ÇÜNKÜ 14 MAYIS’TA BİR SEÇİM VAR”

“‘99 depremini ailesiyle birlikte yaşamış bir insanım. O depremde, 3 aylık iktidarın Bayındırlık Bakanı olan Koray Aydın da yanımızda. Depremzedeyim, o deprem felaketinde nasıl çalışıldığını, nasıl çalışılması gerektiğini ortaya koyan bakanımızla beraber biz, 72 saat sonra depremden zarar gören bütün il ve ilçeleri dolaştık. Deprem oldu, 37 milletvekilimizin tamamı, başkanlık divanının tamamı, herkes sahaya gitti ve oradan geri bildirimler başladı.

Orada çalışırken kesinlikle oculuk, buculuk yapmadan çalışıldı. Biz, devletin kurumlarının, yani iktidarın yapması gereken işleri de iktidara ilettik. AFAD’la ilgiliyse AFAD’a ilettik. İlgili bakanlık hangisiyse ona ilettik. Bizim hedefimiz, bir kişinin canının kurtarılması için ne gerekiyorsa yapmak üzerineydi ve ona devam ettik. Gezdiğimiz hiçbir yerde rozet takmadık. İkinci turda rozetimle geziyorum. Çünkü 14 Mayıs’ta bir seçim var. İster deprem bölgesi ister deprem bölgesi dışında kalan her bir alanda yaşayan yurttaşımız bir karar verecek.

“ASRIN FELAKETİNE, İNSAN ELİYLE, İKTİDAR ELİYLE DÖNÜŞTÜ”

İlk gördüğümüz manzara gerçekten büyük bir afetti. Ama beceriksizlikler yüzünden, hazırlık edilmemesi yüzünden, doğru düzgün koordinasyonun yapılamaması; bütün bunların neticesinde ciddiyetsizliğin, liyakatsizliğin somut bir hali olarak hızlı organize olamamanın getirdiği bir sonuç. Asrın afeti diyebiliriz adına. Ama asrın felaketine, insan eliyle, iktidar eliyle dönüştü. Mesela o sabah Sayın Erdoğan, en geç 8’de bütün partilerin genel başkanlarını toplasaydı, fikirlerini alsaydı; birleştiren, bir araya getiren, gücü birleştiren, imkanları birleştiren bir tutum alsaydı çok daha hızlı ayağa kalkardık.

Mesela bütün belediye başkanlarını, yani ‘Bu Millet İttifakı’nın, öbürü Cumhur İttifakı’nın’ demeden, ‘Şu siyasi partinin, bu öbür siyasi partinin’ demeden, devletin imkanlarıyla, devletin kurumlarının imkanlarını iktidar yönetir. Oradaki görev, böyle durumlarda ayrıştırmamak üzerinedir. Sayın Mansur Yavaş başta olmak üzere bütün büyükşehir belediye başkanlarını -ister Cumhur’un ister Millet İttifakı’nın olsun- bir araya toplar ve birbirinizle dayanışma içinde, merkezi bütçenin imkanlarıyla belediyenin imkanlarını yan yana getirebilseydi, yine çok hızlı bir toparlanma, organize olma hali olurdu. Yani afet, felakete dönüşmeyebilirdi.

“ŞİDDETLİ BİR DEPREMİ ŞİDDETLİ BİR FELAKETE DÖNÜŞTÜRDÜNÜZ”

Gösterdiniz ki organizasyon nasıl olur, devlet ciddiyeti nasıl olur, liyakatle çalışmak nasıl olur. Bunu tek başınıza, kendi imkanlarınızla sürdüremezsiniz. Burada devletin kurumları devreye girmek zorundadır. Depremzedeleri ağırladığınız merkezi ziyaret ettim. Günde, belediye tarafından ortaya konan sadece suyun miktarına baktığımız zaman, belediye olarak tek başınıza bu kadar meseleyi bu imkanlarla sürdürmeniz mümkün değil. Buradan Sayın Erdoğan ve arkadaşlarına bir çağrıda bulunmak istiyorum. Şiddetli bir depremi şiddetli bir felakete dönüştürdünüz. Gelin, bu saatten sonra bu ayrışmayı ortadan kaldırın. Merkezi hükümetin bütçesiyle belediyenin imkanlarını yan yana getirerek vatandaşa hizmet edin.

Burak Akburak başkanlığında bir afet koordinasyon merkezi kurduk. O merkezde vatandaşlarımızın imkanıyla 656 TIR gönderdik. Biz, bir siyasi parti olmaktan çıktık, çok büyük bir STK haline döndük. Çünkü bir şeyde şüphe vardı; yolsuzluklar sebebiyle, yanlışlıklar sebebiyle, daha sonra ortaya çıkan Kızılay’ın çadır satması sebebiyle gibi konularla sıradan vatandaşların yardım etmek istediği, ama yer bulamadığı bir ortamda biz bir STK gibi çalıştık. 254 konteyner sağlamışız. Artık vatandaşlarımızın da nefesi kesiliyor. Güçler birleştirilmediği takdirde, ekonomiler birleştirilmediği takdirde bu işin altından kalkmak zorlaşır.

“BU KAFADA GİDİN ASKERE, TEZ ALIRSINIZ TEZKERE”

Sayın Erdoğan, bırakın artık şuculuk, buculuk işlerini. Seçime yönelik ayrıştırmadan zararlı çıkacaksınız. İki aylık bir süreç içerisinde bu vatandaş acı çekecek. Sadece belediyelerimizin neyi var neyi yokla bu işin yürütülmesi imkansız. Ekonominin bu kadar berbat olduğu bir süreçte o insanların da bu işi sürdürmesi çok zor. Şu iki ayda bu insanlara acı çektirmeyin. Seçim, bir rekabet ortamıdır. ‘Ben daha iyi hizmet edeceğim, sen daha iyi hizmet edeceksin’, ‘Benim projem budur, senin projen budur’ üzerinden yapılacak bir rekabettir. Seçmenin velinimet olduğu bir rekabettir. Seçmenin gönül rahatlığıyla ‘Sen biraz dinlen, şimdi sen biraz yola çık’ demesi gerektiği bir rekabet ortamıdır. Kimse kimsenin düşmanı değildir. Bu kafada gidecekseniz size söyleyeyim; bu kafada gidin askere, tez alırsınız tezkere.”