Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zamanlarda bir şirin köy varmış. Bu köyde yoksul bir köylü yaşarmış. Tavukları çok severmiş. Kendi yemez, onları beslermiş. Bu tavuklardan biri bir gün altın yumurta yumurtlamış. Özel bir tavukmuş. Yoksul köylü altın yumurtayı şehre götürüp satmış. Eline geçen parayla tavuklarına çeşit çeşit yem almış.

Tavuklar iyi besleniyormuş. Özel tavuk ise altın yumurtlamaya devam ediyormuş; her gün bir altın yumurta. Köylü bunları şehre götürüp kuyumcuda bozdururmuş. Bir süre sonra yoksul köylü zengin olmuş. İşi, gücü, çalışmayı bırakmış, altın yumurtaları satarak geçinmeye başlamış.

Çok geçmeden gereksiz şeyler için de harcama yapınca günlük tek altın yumurta yetmez olmuş. Hırs gözünü kör etmiş, aklı başından gitmiş. Tavuğun karnında hazine olduğunu düşünmeye başlamış. Eğer tavuğu kesip karnındaki hazineyi alırsa ömür boyu zengin yaşayacağını düşünmüş.

Açgözlü köylü bir sabah elinde bir bıçak ile kümese girmiş. Tavuk çiftçiyi öyle görünce kaçmak istemiş. Ama köylü kararlıymış, tavuğu yakalamış ve kesmiş. 

Her yer kan içindeyken, tavuğun karnını da kesip içine bakmış, hayal kırıklığı ve pişmanlıkla kendini yerlere atıp dövünmeye başlamış. Çünkü tavuğun karnı ne altın doluymuş ne de içinde hazine varmış. İş işten geçtikten sonra açgözlülük yaptığını anlamış. 

Atalarımız derler ki, “Altın yumurtlayan tavuk kesilmez.”

Bu ne hırs kardeşim? Bu ne açgözlülük? Her gün altın yumurtlayan tavuğu herkesin gözü önünde boğazlamaya çekinmiyor musunuz? Elinizde kanlı bıçak; dağı, taşı, toprağı, suyu, ağacı, kuşu, çiçeği böceği tehdit edip durursunuz. 

Altın yumurtlayan tavuk masalını bir daha okuyun. Birbirinize okuyun, çocuklarınıza okuyun. Masal diyerek hafife almayın. Öylesine gerçek ki!

Şimdi de zeytinliklerin madencilik faaliyeti ve üstelik linyit üretimi için elden çıkarılacağını duyunca, elinde bıçakla kümese giren köylü gözümün önüne geldi. Ha zeytin ha altın yumurtlayan tavuk. Aynı şey değil mi? Kıymayın zeytinliklere!

Cumhurbaşkanını Mut’a Davet Edin

Önce bir konuya netlik kazandıralım. Konuyu bilmeden boş sözlerle topa girmeyelim. 

Türkiye, dünyanın zeytinci ülkelerinin başında gelir. Zeytin üretiminde dünya üçüncüsüyüz. Zeytinyağı üretiminde dünya beşincisiyiz. Zeytin tüketiminde dünya ikincisiyiz. Zeytinyağı tüketiminde dünya dördüncüsüyüz. Zeytin ihracatında dünya dördüncüsü ve zeytinyağı ihracatında dünya yedincisiyiz. 

Zeytincilik yüzlerce ailenin geçim kaynağıdır. Ekonominin ana gövdesini oluşturan temel parçalardan biridir. Bu nedenledir ki, Ak Parti kurulmadan yıllar önce “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerin Aşılanması Hakkında Kanun” çıkartılmış. Zeytin ağacı, Ege’nin tabiriyle “Ölmez Ağaç” ve bu ağaçların yetiştiği sahalar koruma altına alınmış.

Şimdi bir yönetmenlik yayınlandı. Buna göre, 
“Zeytinliklerin 3 kilometre yakınında zeytin işleme tesisi dışında toz çıkaran hiçbir tesise izin vermediği için birçok maden ve enerji projesinin iptalini sağlayan Zeytin Yasası, Resmi Gazete'de yayımlanan yönetmelik değişikliğiyle işlevsiz kılındı.”

Zeytin ağaçları için bir tür “katli vaciptir” fetvası… Ya da “tehcir” uygulaması.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 14 Mayıs 2019 Salı günü, Cumhurbaşkanlığı Sergi Salonu’nda çiftçilerle iftar yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iftar öncesi başlayıp iftar sonrasına sarkan uzun konuşmasında, davetlilerden yakınındaki bir masada oturan ve adının İbrahim olduğunu belirttiği bir gencin kendisine, “Mersin’in Mut’unda bin 200’ün üzerinde yaşı olan bir zeytin ağacı var” dediğini söyledi ve ekledi:
“Bugün benim mektepte öğrendiğim ders bu oldu. Onun için Mut’a gitmemiz lazım. O ağacı bir göreceğiz.”

Mut’taki zeytin ağacı öylece duruyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “gitmemiz lazım” dediği Mut’a gitmedi. “Bir göreceğiz” dediği zeytin ağacını da görmedi.

Şimdi tam sırasıdır; Mut’taki zeytin ağacının çevresinde binlerce çevreci ve tabiat sever toplansın. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı Mut’a davet etsinler. Bin 200 yaşını geçmiş zeytin ağacının altında Mut’un zeytinlerinden ve zeytinyağından ikram etsinler.

Zeytin, bizim altın yumurtlayan tavuğumuz. Onun kesilmesine, yerinden yurdundan sürgün edilmesine razı değilim. İnsanlardan sonra ağaçları da mülteci yapmanın formülünü buldunuz ya, aferin zekanıza (!) 

Ben kendimi bildim bileli orucumu zeytinle açtım. Zeytin benim iftar arkadaşım. Gençliğimin katığı, soframın bereketi, sağlığımın sebebi. Birbirimizden ayrılmadık. Dokunmayın benim zeytinime, fena çarpılırsınız. Son pişmanlık fayda vermez.