İçeridekiler yetmezmiş gibi, yurt dışından gönderilenlerle ülke adeta  Avrupa’nın çöplüğüne dönüştü.

SÖZCÜ gazetesi yazarı Rahmi Turan’ın köşesinde değindiği gibi, Avrupa ülkeleri plastik atıklarını belirli ücret karşılığında Türkiye’ye gönderiyor. Çin’in 2018 yılında alımı yasaklaması üzerine plastik atıkların yeni adresi ne yazık ki Türkiye oldu. Son 16 yılda çöp ithalatı 196 kat arttı.

Türkiye’ye en çok plastik atık gönderen ülkeler sırasıyla; İngiltere (209 bin ton), Belçika (137 bin ton), Almanya (136 bin ton), Hollanda (49.5 bin ton) ve Slovenya (29 bin ton). Bu ülkeler doğaya ve canlıya zararlı atıkların para verip Türkiye’ye postalıyorlar. E, alan olunca onlar da gönderiyor.  Para ile olsa bile Avrupa’nın çöpünü kabul etmek ileride çevre felaketine yol açabilecek, vebali büyük uygulama. Bir an önce vazgeçilmeli.

Doğayı hızla kirleterek, yeşili tüketen çevresel atıklar ve kirlenme sanayileşme ile birlikte tüm ülkelerin ortak sorunu haline geldi. Doğanın korunmasına aşırı duyarlı ülkeler bu konuda gerekli önlemleri alarak sanayi yatırımlarını gerçekleştiriyor. Fabrikalarının ve enerji santrallerinin bacalarına filtre takıyor, ormanlarını ve denizlerini gözü gibi koruyorlar.

Çöp ayrıştırma tesislerini kurallara uygun kuruyor, sera gazı salınımını artıran ve ozon tabakasının incelemesine yol açan fosil yakıt tüketimini en aza indiriyor, hatta sıfırlıyorlar. Enerji üretiminde rüzgar ve güneşe yönelerek temiz enerjiyi önceliyorlar. Baş edemedikleri çöp ve diğer atıkları da parasını ödeyerek diğer ülkelere gönderiyorlar. Sanki bu ülkeler birer çöp deposu.

Giderek etkisini artıran kuraklığın, aşırı sıcaklığın, sellerin ve orman yangınlarının en önemli nedeni küresel iklim. Eğer önlemler alınmazsa ve yitirilen insan sayısı kadar yeşil alan kaybı da katlanarak artacak.

Dünya, Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde mevcut tabloyu tersine çevirecek ortak arayış içinde. Belirli aralıklarla gerçekleştirilen küresel iklim zirveleri bu amaca yönelik. Lakin, dünyanın başındaki bela öyle kolay savuşturulacak gibi değil. Yoğun emek ve çaba gerektiriyor.

Kuşkusuz, öncelikle ülkelere önemli görev düşüyor.  Enerji üretiminde fosil yakıt tüketimini sınırlamak, akarsuların, doğanın, ormanın korunmasına aşırı duyarlık göstermek ve hapis cezası dahil katı ve ödünsüz yaptırımları uygulamak, Katı Atık Bertaraf Tesislerini yasanın öngördüğü  koşullarda  yöre halkının onayı ile yerleşim birimlerinden uzak kurmak doğanın korunmasında olmazsa olmazlardır. Ve tabii ki başka ülkelerin çöplerini ithal etmemek, işlevi ve etkinliği oldukça artacak,  adı tabelalarda kalmayacak Çevre ve İklim Bakanlığı’nı daha güçlendirmek.

Türkiye’de faaliyet gösteren enerji santrallerinin çoğunluğu hala kömür, doğalgaz gibi fosil yakıtlarla üretim yapıyor. Çok geç ayırtına varılan güneş ve rüzgar enerji santrallerine eğilim artsa da sayıları hala yetersiz.  Sağlığı tehdit eden vahşi çöp depolama alanları her yerde ürüyor.

Bu anlayışla ve çöp ithal etmekle çevrenin korunması çok zor.