İşsizlerin durumu iyiden iyiye vahim hale gelmeye başladı. 


Kangrenleşen işsizler ordusunun büyümesi bir türlü önlenemiyor. Her dört gençten birinin ekmeğini, aşını karşılayacak işten yoksun olması toplumun en önemli sorunu. 
TÜİK’e göre Mart ayında işsizlik oranı 0.1 puan azalışla yüzde 13.1’e düştü. Oysa, salgın döneminde binlerce emekçi işini, aşını yitirdi. Kısa çalışma ve ücretsiz izin ödeneği ile yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Günde 50, aylık 1500 lirayla geçinme uğraşındalar. Her iki ödeme haziran sonunda bitecek. Ondan sonrası Allah kerim. İşlerine dönemezlerse ne yapar bu insanlar?


DİSK-AR, Türk gençlerinin içinde bulunduğu çıkmazı yayınladığı raporla  bir kez daha gözler önüne serdi. Rapora göre, Türkiye, 36 üyesi bulunan Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Ülkeleri (OECD) arasında gençleri en çok  boşta gezen ülke konumunda. Türkiye’de ne eğitimde ne de istihdamda olan gençlerin oranı yüzde 28.8. Yani  hoş olmayan oranla dünya birincisiyiz.  Kolombiya, Meksika ve Kosta Riko gibi ekonomisi güçlü olmayan ülkeler bile Türkiye’yi sollamış durumda. Bu konuda OECD ortalaması yüzde 12.8 düzeyinde.


Türkiye’nin genç işsizler ülkesi olduğu gerçeği hiçbir zaman ötelenemiyor. Zaten TÜİK bile her dört gençten birinin işsiz olduğunu son açıkladığı Mart istatistikleriyle kamuoyuna duyurdu. 2018 yılı eylülünde yaşanmaya başlanan ekonomik kriz ve 2020 yılında etkisini gösteren korona belası can aldığı gibi, on binlerce işçiyi de işinden etti. İşsizler ordusu, yenilerinin eklenmesiyle gayri resmi rakamlara göre 11 milyona ulaştı. 


DİSK-AR’ın raporu ilginç bir sonucu da gösteriyor. Kadınlarda işsizlik erkeklere göre daha yaygın. Kadınlarda gerçek işsizlik yüzde 35.6 oranında. 


Kendilerine karşı her daim ayrıcalıklı davranılan, aile ve koca baskısı altında ezilen, şiddete uğrayan, öldürülen kadınlar ne yazık ki, istihdamda da ikinci sınıf konumda. Oysa, kadın-erkek eşitliğini esas alan ülkemizde bu kuralın gerçekleşmediği salt işsizlik rakamından bile görülebiliyor. Onlar özgürce çalışıp, evlerine ekmek götürmesi gerekirken, mahalle ve koca baskısından en etkin dönemlerinde iş olanakları olsa bile üretime katkı sağlayamıyor. Sağlayanların sayısı da son derece sınırlı. Kırsal kesimdeki kadının istihdamda hiç adı yok. Ya evde çocuk bakıyor ya da tarlada çapa sallıyor.


Bir yanda evlerinde oturan gençlerin bir yanda kadınların diğer yanda işini yitirenlerin durumu iç acıtıyor. Sahi nasıl giderilecek bu temel sorun?