Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı bölümlerinden biri olarak bilinen ve Türk milletinin sayısız zaferi ile tarihe geçen Çanakkale Savaşında büyük kayıplar vermiş ama bir vatan kazanmıştık. Savaş sırasında Sara Hastanesi’ne her gün binlerce yaralı asker gelmiş, ne acıdır ki 15 günde 18 bin şehit vermişizdir. Yaralı sayısı 30 bini geçmiş ve siperlerin gerisinde yaralı askerlerin en çok ihtiyaç duyduğu şey belki de, “morfin”di. Doktorlar yaralı askerlere ağrı kesici bulmakta zorlanıyorlardı. Bu yüzden bir nöbet tutuluyordu.
Doktor Tarık Nusret;
– “Bunu kaldırın…”, “Bunu kaldırın…”,
– “Hah tamam, bu ameliyat edilirse kurtarılabilir” diyordu.
Hastaların ameliyatı için hazırlanan çadırın önüne bir masa kurulmuştu. Sedye ile gelen her yaralı, burada masaya koyuluyor ve doktorlar tarafından ilk muayene yapılıyordu. Muayenesi biten yaralı askerler bağıra çağıra, ağlaya inleye götürülüyor, hemen sıradaki yaralı asker masaya yatırılıyordu. Doktorun elinde enjektör, enjektörün içinde ağrı kesici. Doktorlar, ameliyat edilmesi halinde yaşayacağına inandıkları askerlere ağrı kesiciyi yapıyordu. Oysa gelen her yaralı askerin ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Ne yazık ki tamamına yetecek kadar ağrı kesici yoktu.
Bu sırada doktor Tarık Nusret’in önüne yaralı bir asker daha getirildi.
Doktor, yaralı askerin muayenesini yaptıktan sonra “Bunu kaldırın” dedi. 
Yaralı askerden ise bir ses, “Baba…!”
Doktor Tarık Nusret; sedyede yatan yaralı askerin yüzüne baktı. Eliyle yüzünü sevdi, baktı ki, öz Oğlu…! Öz evladı, Önünde perişan bir durumda yatıyordu. Doktor ise çaresizdi. Herkesin gözü doktorun üzerindeydi. Doktor Tarık Nusret, bir elinde ağrı kesici, diğer eliyle oğlunun yüzünü silerek sevdi, dudaklarına su damlattı ve sedyecilere şöyle seslendi;
“Bunu gölge bir yere kaldırın..!”
  Bu olayın ardından, Doktor Tarık Nusret görevini bir başka arkadaşına devredip, ardından yüreğindeki tüm acı ile hemen yaralı askerlerin arasına koştu. Çoğu askerin çoktan öldüğünü görüyordu. O arada az önce, ağrı kesici yapmadığı oğlunu buldu. Oğluna sarıldı, onu öptü ve gözyaşları içinde oğlunu kucaklayarak;
 “Oğlum! beni ne olur affet oğlum, babanı bağışla, onu sana yapamazdım. O senin hakkın değildi oğlum. O senin hakkın değildi…” diyerek ayrılıyordu şehit olan oğlunun yanından. 
Çanakkale Savaşını kazandığımız tarihi anlardan biri de şüphesiz ki, Doktor Tarık Nusret’in hakkı olmadığı için öz oğluna ağrı kesiciyi yapmadığı o andır.  Bu vatana nasıl bağlanmışlar, değil mi? İşte bu topraklar hakkı olmadığı için tek bir ağrı kesiciyi bile oğlundan esirgeyen o güzel insanlar tarafından hazırlandı, bu cennet vatanı, evlatlarından daha çok sevenler bugüne hazırladı.
Tarihin tozlu sayfalarına adını kazımış tüm kahramanlara sonsuz saygı, sevgi ve rahmet ile…