Albert Einstein “Hayal gücü bilgiden daha değerlidir.” der ve bence de çok haklıdır. Hayal gücü herkesin kolayca sahip olacağı bir özellik değildir

Çocuklar doğumlarından itibaren çeşitli formlarda, çeşitli nesneler oyun kurar, gerçek hayatla ‘oyun’ aracılığıyla iletişim kurarlar. Oyun, çocuğun yaşamının vazgeçilemez bir parçasıdır. Oyun oynamak çocukları bedensel, duygusal, sosyal ve zihinsel olarak geliştirir.

Oyunun çocuğun en temel yaşamsal ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Çünkü “Kuşlar uçar, balıklar yüzer, çocuklar oynar.”

Peki Anne Babalar Oyunu Çocuk Eğitimi İçin Nasıl Kullanabilirler?

Anne-baba, çocuğun en yakın oyun arkadaşıdır. Günlük iletişim dışında anne-baba ve çocuk arasında çocuk aktiviteleri ile daha güçlü bir iletişim oluşur.

Çocuk etkinlikleri ve oyun, bazı ebeveynler için vücuttaki fazla enerjinin boşaltımı olarak görülse de aslında bundan çok daha fazlasıdır. Oyun sayesinde çocuk kimsenin öğretemeyeceği konuları kendisi oyun içerisinde deneyimleyerek öğrenme fırsatı bulur. Etraftan duyduklarını, doğru ya da yanlış olup olmadığını bilmediği davranışları oyun aracılığı ile sınayıp tecrübe eder ve tecrübelerini pekiştirerek kendisine yeni yaşamsal bilgiler kazandırır. Oyun, çocuğun en doğal öğrenme ortamıdır.

Aynı zamanda, anne-babalar oyun aracılığı ile çocuklarına temel alışkanlıkları, genel sorumluluk ve kuralları öğretme fırsatı yakalamaktadır. Çocuğa doğrudan “Tuvaletini yaptıktan sonra sifonu çekmeyi unutma!”, “Tuvalete girdikten sonra elini yıkaman gerekir.” demektense, oyun içerisinde oyuncak bebekler üzerinden çocuğa bu alışkanlıkları kazandırmak daha kolay olacaktır.

Oyuncağın bir sınırı olmalı mı? Neden?

Oyuncak bağ demektir. Çocuğumuzun önüne çok fazla oyuncak yığarsak onun oyuncakla bağ kurmasını önlemiş oluruz. Bir oyuncakla ilgili anılar, hatıralar oluşturmasını da önlemiş oluruz. Mesela yüzlerce insanla ilişki kurduğumuzda pek dostluk kuramayız. Sadece ilişki halinde oluyoruz. Ancak birkaç tane insanla dostluk kurduğumuzda onlar yıllarımıza ve yaşamımıza kalıcı bir etki bırakırlar. Oyuncak için de bunu kısmen söyleyebiliriz.

Çocuğun bir sürü oyuncağı olsa bile aynı anda hepsiyle oynaması yerine dönüşümlü olarak oynamasına olanak vermeliyiz. Çocuk birkaç oyuncağıyla oynamalı, hatta sevdiği tek bir oyuncakla oynayıp o oyuncakla bir hikaye oluşturmasını ve bağ kurmasını sağlamalıyız.

Bir müddet sonra bu oyuncağını değiştirip başka bir oyuncakla oynamasına fırsat vermeli ve her oyuncağıyla ayrı bir bağ kurmasını gerçekleştirmeliyiz. Bunu başardığımızda bebeğimiz büyüdükçe onlarca oyuncak arasından kendisine iyi hissettiren birkaç tanesini seçip vakit geçirebilir hale geliyor.

Fazla oyuncak oyunun kalitesini ve bebeğin/çocuğun oyuncakla oynama süresini düşürür.

Yapılan araştırmalar çok fazla oyuncağın çocukların dikkat süresi ve gelişimde olumsuz etki yaratabileceğini ortaya koymuştur. Az oyuncağı olan çocukların oyun oynarken odaklanmalarının daha kolaydır ve bu yüzden oyunlarını daha yaratıcı şekilde oynayabilirler.

Yapılan bir araştırmada terapistler iki çocuk grubunu izledi. İlk gruptaki çocuklara 4 oyuncak verilirken ikinci gruba 16 oyuncak verildi. Sonucunda daha az oyuncağı bulunan çocuklar, oyuncaklarıyla daha uzun süre birbirinden farklı yollarla oynadi.

Hazır ve amaçlılığı sınırlı oyuncaklar yerine evde bulunan uygun obje ve birlikte yapılabilecek aktiviteler bebeğin gelişimine daha fazla katkı sağlar.

Örneğin ped bardaklar ve plastik bir topla dakikalarca oynayıp zaman geçirebilir/geçirebilirsiniz. Boyadığınız karton şekiller, yaş düzeyine uygun tasarlanmış mandallar, bir kutu, uygun bir kaşık,.. gibi aklınıza gelebilecek herşey bebeğinizle keşfedebileceğiniz, gelişimine ve bağ kurmanıza katlı sağlayabileceğiniz birer araç olabilir.

Yaratıcılık, dikkat süresi ve incemotor becerilerini böylece daha iyi geliştirebildiğini görürüz.

Son olarak bana göre en önemlisi: Mutlu çocuklar olmalarına imkan tanımak..

Seminerlerimde sıklıkla kullandığım hepimizin hatırlayabileceği bir video var. Türkiye ve başka bir ülkede kendilerine ataç hediye edildiğinde tepkileri karşılaştırılmış iki çocuğun ‘eğlenceli’ görüntülerini içeriyor. Kendisine ataç hediye edildiğini gören çocuk mutlulukla onunla neler yapabileceğini düşünüp ebeveynine teşekkür ederken, ülkemizde aynı hediyeyle karşılaşan çocuk şaşkınlık ve sitemle ağlıyor. Tam da burada bizi güldüren o şey üzerine düşünmeye davet ediyorum.

Buna neden olan ülkeler mi diğer ebeveynlerle çocuk yetiştirmedeki tutum farklılıklarımız mı? Ben bir uzman olarak mutlu bir çocuk yetiştirmek olgusunu diğer herşeyden çok daha fazla . Ya siz sevgili ebeveyn ve anneler?