Kurban Bayramı’nın yaklaşması ile birlikte hazırlıklar başladı. Bir yanda kurbanlık koşuşturması diğer yanda evlerde temizlik çalışması…
Bu yıl kurban fiyatı oldukça yüksek. Zam sağanağı hayvan fiyatlarını da artırdı. Hayvan yetiştiricileri yem, bakım ve ulaşım ücretlerindeki anormal yükselişi haliyle fiyatlara yansıtıyor. Dar gelirli kitlenin kurban kesmesi zor.

Zaten çok düşük aylıkla geçinmeye çalışanemekli, dul ve yetim ile asgari ücretli eti unuttu. Ekonomik durumu iyi olan yakın ve tanıdıklarının kestiği kurbandan kendilerine de pay verilmesini umuyorlar.

Kurban kesmenin temelamacı yakınına, gereksinimi olanlara ve yoksullara dağıtmaktır. Bazı insanlar kurbanı kesiyor, hiç kimseye dağıtmadan evinde soğutucuya koyarak ihtiyaç duyduğu an tüketiyor.

Eğer kesilen kurban, ihtiyaç duyanlara dağıtılmazsa onun ne anlamı olabilir ki? Dinimiz de bunu emretmiyor. Girişte vurguladığım gibi bugünlerde evlerde yoğun bayram temizliği var. Bunu gerçekleştirenler de gündelikçi emekçi kadınlar.

Temizliğe giden kadınlar aslında sigortadan yoksun çalışan ev emekçileri. Onlar, lüks sitelerde, plazalarda, iş yerlerinde, konutlarda, villalarda mesai kavramı olmaksızın ter akıtan emekçiler.

Sabahın alaca karanlığında ağzına dek dolu dolmuş ve otobüslerle gündelik işe yetişmeye çalışan gariban insanlar. İşsizlikten evde oturan kocasına ve okula giden çocuğuna emeği ile para yetiştirmeye çalışan kol gücüne
sahip olanlar.

Onlar bazılarının toz bezi olarak küçümsemeye çalıştığı onuru ve emeği ile ekmek parasını kazanan bireyler. Onlar bir gün işe gidemezse aç kalanlar.
Ev temizliği işleri yapan, hasta ve yaşlı bakımını üstlenen, çamaşır yıkayıp ütü yapan, kısaca ev içi hizmetlerin tümünün her aşamasında
yer alan, her gün evimizi, çocuğumuzu ve hastamızı emanet ettiğimiz kadın emekçilerin sayısı 1 milyon dolayında.
Bu denli yüksek sayıya karşın sadece 65 bini sigortalı, yani sosyal güvenceye sahip.

Yüzde 99’unun hiçbir güvencesi yok. Sadece gündelik aldığı para ile geçinmeye çalışan ev emekçilerinin büyük kesimi sosyal güvenlik haklarından yararlanamıyor. Eğer bu insanlar hastalansa veya iş kazası geçirse hastanelerden, sağlık kurumlarından yararlanamayacak. Eşi üzerinden de sigorta güvencesi yoksa para ödeyip sağlık hizmeti alabilecekler. 

Alınmayan önlemler sonucunda birçok meslek hastalığına maruz kalıyorlar. Bu temel sorun yetmiyormuş gibi, işyerlerinde ahlak yoksunu kişiler tarafından cinsel ve fiziksel saldırıya, şiddete uğruyorlar. Ev hizmetlerinde çalışan her 10 kadından 3’ü bu tür çirkin saldırı ve
mobbinge maruz kalıyor.

Üç beş kuruşa, sigortasız çalıştıkları işyerlerinde hayvani güdülere sahip ahlaksızların saldırılarına
uğramaları en büyük sorunları.

Toplum olarak bu çirkinliğe karşı durmak zorundayız.


Haklarının güvence altına alınabilmesi için mutlaka 5510 sayılı iş yasası kapsamına dahil edilmeleri şart. 1 milyon emekçiden salt 65
bininin kayıtlı olması felaketin boyutunu açıkça gösteriyor. Ayrıca mesleki standartlara kavuşturularak, çalışma koşullarının
iyileştirilmesi de kaçınılmaz. Onlar toz bezi değil, kol gücüne dayalı emekçi.