Türkiye son günlerde sokak köpeklerinden kaçarken yaralanan ya da hayatını kaybeden gençlerin haberleriyle sarsıldı. Antalya ve Isparta’dan üst üste gelen haberler, başıboş köpek sorununu yeniden kamuoyunun gündemine taşıdı.

Henüz ömrünün baharında Yirmi yaşında üniversiteli bir genç kız Rabia’nın köpekten kaçarken bir otomobil altında can vermesi, hepimizi derinden üzdü.

Daha Aralık ayında Gaziantep’te 4 yaşındaki küçük Asiye’nin iki Pıtbull cinsi köpeklerin saldırısıyla ağır yaralanması ve ardı ardına gelen köpek saldırıları. Tabii gelişen bu olayların ardından ağzından salya akan ‘Köpek Düşmanlarına’ gün doğdu. Hepsini öldürün…

Bu olaylar pitbull ve sokak hayvanları hakkındaki tartışmaları alevlendirdi. Tartışmalara Cumhurbaşkanı Erdoğan'da dahil oldu ve belediyelerin sokak köpeklerini toplaması için çağrıda bulundu. ‘Hatta Beyaz Türkler köpeklerinize sahip çıkın’ talimatı verdi.

Harekete geçen belediye ekipleri pek çok kentte sokak köpeği "avına" çıktı. Tartışmaların çıkış noktası olan pitbull cinsi köpekler hakkında kamuoyunda yaygın kanı saldırgan özelliklere sahip olduğu yönünde.
 

Bu olaylar toplumu yine ikiye böldü. Kimi, içinde biriktirdiği o zehirli hayvan düşmanlığını ortaya dökmekten ar bile etmedi!

Bunlardan biri de kamuya mal olmuş, halkın içinden biri olarak geçinen Yıldız Tilbe!

Tilbe'nin; "Başıboş köpeklerin hepsini zehirleyin," çıkışı hayvanseverler tarafından, haklı olarak büyük tepki gördü!

Yıldır Tilbe’nin Twitter mesajları olay yarattı. Saldırgan sokak hayvanlarının zehirli etlerle öldürülmeleri gerektiğini savunan şarkıcı, şöyle yazdı:

“Sahipsiz köpekler hayvan barınaklarında toplanıp aklı başında, hayvansever görevliler tarafından bakılmalıdır. Saldıran köpek gruplarına bulundukları bölgenin halkı zehirli et versin hepsi gebersin, insan parçalamak nedir ya?” Tilbe’nin “zehirli et” önerisine tepkiler çığ gibi büyüdü.

HAKKINDA SUÇ DUYURUSU



İstanbul Barosu Hayvan Hakları Merkezi, Yıldız Tilbe hakkında suç duyurusunda bulundu. Şarkıcı eleştirilere önce sosyal medya üzerinden canlı yayın yaparak yanıt verdi: “Saldırıp insanları parçalayan hayvanlar katledilsin, infaz edilsin, insan öldüren insanlar gibi cezalandırılsın dedim. Beni kimse hayvan düşmanı ilan edemez. Madem bu kadar hayvan seviyorsunuz, hadi alın evinize birer tane. Hepsi ölecek şimdi soğukta. Öyle beslemekle hayvan sever olunmuyor!”

Tilbe daha sonra bir özür mesajı paylaştı: “Kalbini istemeden kırdığım köpek sahibi insanlar için çok özür dilerim. Yakınlarını köpek saldırısında kaybeden, yüreği dağılan insanlardan da özür dilerim. Kırıldığım insanları da Allah’a havale ettim bundan sonra.”

Özür mesajına rağmen Tilbe’ye yönelik tepkiler devam etti.

* Ajda Pekkan: “Savaşa karşı ve şiddete karşı duruşumuzu, hayatın her alanında ve her canlıya yapılacak vahşete ve baskıya karşı da göstermemiz gerekiyor. Gerçekten çok üzgünüm. Mazlumları hedef alan hiçbir ölüm fermanına sessiz kalamam. Bizler yaşatmak için varız. Sokak hayvanları sahipsiz değildir.”

* Başak Dizer Tatlıtuğ: “Siz hiç zehirli et yüzünden saatlerce kan kusarak, bağırarak ölen bir köpek gördünüz mü? Vicdanınızdan utandık. Çözüm bu mu olmalı? Yoksa toplu kısırlaştırmak, rehabilite etmek ve sayılarını azaltmak mı? Zaten maksimum 10 sene yaşayan bir hayvandan bahsediyoruz. Çoktan biterdi bu sorun 20 senede kısırlaştırma ile.

* Tan Taşçı: “Hassas konuları Magazin unsuru yaparak kendinden konuşturtan ve mesleğini icra etmek yerine sadece toplumun bu zaafından kâr eden sanatçıları görmezden gelmeyi öğrenmek lazım. Kendine bile hayrı olmayanların topluma, çevreye, doğaya ne faydası olabilir?”

* Aynur Aydın: “Bir canın açlığından yararlanıp onu zehirli etle ‘gebertmek’ (!) hangi vicdana sığar? Canımız gibi sevdiğimiz Yıldız Tilbe’den bunları duymak beni büyük bir umutsuzluğa sürükledi.”

* Leman Sam: “Dostlar üzülmüşler. Yormayın boşuna kendinizi. Bu kadın anlamaz, umursamaz.”

* Gonca Vuslateri: “Neden böyle bir açıklama yaparsın Yıldız Tilbe? Neden?”

* Ceylan Ertem: “Bir süre ‘El Adamı’nı söylemeyeceğim. Konsere gelenler bunu bilerek gelsinler.”

Sokakta sahipsiz hayvan olarak yaşamak demek, her an bir tekme yemek, işkence görmek, aç kalmak, hatta ağzı ve elleri bağlanıp, bir köşede tecavüz edilerek öldürülmek demek!

Yılardan beri canlı düşmanları tarafından ya iple boğulmuş, zehirli etle kandırılarak, ya da suya atılarak boğulmak suretiyle ölen Allah’ın dilsiz kulu zavallı köpekler.

Ey insanoğlu gerçekten çok zalimsin…

Siz hiç eksi derecede, yağmurun karın altında soğuktan titreyen bir köpek gördünüz mü?

Bazen birilerinin, yerden kaptığı bir taşla kafasının kanlar içine kalması, en sık yaşanan olaylardan biri!

Onlar, kediler kadar şanslı değil! Küçücük bedenleriyle her yere girebilen, kocaman çöp tenekeleri içinde de beslenebilen, hatta ciğercilerin kasapların önünü de mesken edinip, insanlar tarafından hor görülmeyen kediler daha şanslı!

Her canlı türü gibi, sokak köpeklerinde de algı, zeka ve savunma refleksi var. Üstelik köpekler hem en sezgili, hem de en kolay eğitilen hayvanlardan biridir. Anlatmak istediğim, hayvandan kaçarken hayatından olan bu genç kızımızın, büyük olasılıkla sokakta sürekli şiddet gören bir köpek tarafından kovalandığını düşünüyorum!

Köpek korkusunu, aile de aşılamış olabilir! Birçok nedeni göz önünde bulundurmadan hayvanları suçlamanın, büyük bir önyargı olduğunu düşünenlerdenim! Sevgiyle yaklaşılan hiç bir köpeğin, saldıracağına ihtimal vermiyorum!

Bir hayvansever olarak yazıyorum ve bu konuyu yazmaya devam edeceğim…

Sorun köpeklerden değil, yerel ve genel idareden kaynaklanıyor. Köpekler barınaklarda daha kötü şartlarda hapsediliyor ve hedef gösteriliyor.

ÇOCUĞU ISIRAN KÖPEK DEĞİL SAHİBİ VE BELEDİYELER SUÇLU'

Pitbull üzerinden büyüyen tartışmalarda fikir birliğine varılmış değil. Bir taraf köpeklerin toplatılmasını savunurken, bir taraf hayvanların şiddet görmesine ve "kötü koşullarda" zorla tutulmasına karşı duruyor.

Pitbull cinsi köpeklerin ısırdığı çocuğun sorumlusunun köpekler değil, sahibi ile belediyelerdir.

Belediyeler üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeli.

"2004 yılında hayvan haklarıyla ilgili Türkiye'nin o dönemki koşullarına göre iyi denebilir bir yasa çıkarılmıştı. 'Kısırlaştır, aşılat, yaşat' görevini belediyeler yerine getirmedi. Bunu bir avuç gönüllü yapmaya çalıştı. Geldiğimiz noktada hayvanlar çoğaldı, saldırılarda çoğaldı."

Sahipli bir köpeğin ısırdığı çocuk olayından sonra sokak köpeklerinin hedef alınıyor. Katliam başlatılıyor. Vaka ile uygulama arasında tezatlık oluşuyor. Cezayı bütün köpeklere değil, köpeğin sahibine kesilmesini gerekiyor. Bütün hayvanlara karşı düşmanlık yapılıyor.

, "Hayvan saldırgan ise rehabilite eder, sokağa uygunsa geri bırakır; değilse bakmaya devam eder. Rehabilite uzmanlık isteyen bir süreç. Hangi belediyede bununla ilgili uzmanlık alanı var? Barınaklar tıka basa dolduruldu. Hayvanlar oldukça niteliksiz ortamda tutuluyor. Sonra bu hayvanları birbirlerinin alanına bırakıyorlar.

'BÜTÇE AYRILMALI, HAYVAN SEVGİSİ AŞILANMALI'

Ana yol, kontrollü kısırlaştırmadır. Saldırıya uğrayan çocuklara, hayatını kaybedenlere elbet üzülüyorum. Çözüm köpekleri katletmekten geçmiyor. Öldürmek çözüm değil.

Ancak bu iş kötü bir yere doğru gidiyor. Belediyeler, bu işe bütçe ayırmalı. Hayvanlar rehabilite edilmeli. Bu işi yalnızca gönüllülere sırtlamamak gerekiyor.

Hayvan sevgisini aşılamamız gerekiyor, bunun eğitim müfredatına alınması gerekiyor."

Bunu, bir örnekle anlatayım. Hayvan sevgimiz babamızın aşıladığı bir şeydi. Bağımızda sürekli bekçi ve çoban köpekleri beslerdik hırsızlığa karşı.

Bir gece bağ evimizden eve babam rahmetli ile giderken Kavaklık mesire alanında gruplaşmış köpek sürüsü ile karşılaştık.

Köpekler havlayarak, öfkeyle üzerimize doğru geldiler. Çok korkmuştum.

Babam hiç istifini bozmadan, sakin bir şekilde durarak gelmelerini bekledi!

Biz durduk, onlarda durdu! Daha sonra babam ‘’Ne oldu, niye havlıyorsunuz? Ben size ne yaptım, canınızı mı acıttım? Taş mı attım, tekmemi attım’’ dedi, o havlayan öfkeli köpeklerin can kulağıyla dinlediklerini gördüm!

Sonra ne mi oldu? Babam yanlarına yaklaşarak başlarını okşamaya ve sevmeye başladı. En cesurları bile kuyruğunu sallayarak yanımıza kadar geldi. Sonra ne mi oldu? "Gelin bakim

Cesurların kafasını okşadıkça, az önce yırtılasıya havlayanların hepsi, kafalarını okşatmak için, resmen sıraya girdiler.

Oralardan her geçişimde, bu uzun soğuk kış gecelerinde, sevgileriyle benim de içimi ısıtan hayvanlara kıymak, bir cinayettir!