Giderek ruhunu yitiren, sahada tel tel dökülen, yürüyecek halleri olmayan ulusal takım oyuncuları önceki akşam Türkiye’ye adeta işkence çektirdi.

2022 FİFA Dünya Kupası elemelerinde dış sahada Hollanda karşısında izlediğimiz, kazanma coşkusundan yoksun, inancını yitirmiş oyuncular topluluğunun yenilmesi zaten kaçınılmazdı. 6-1 gibi son derece ağır  sonuç yüzümüzü kızarttı.

Geçmişte 8-0’lık İngiltere, 6-0’lık Çekoslovakya yenilgilerinin sanki  kopyasıydı Hollanda’daki rezil oyun ve ağır yenilgi. Yıllar sonra “Başa mı dönüyoruz?” sorusunu akıllarda oluşturdu her biri milyon dolarlara imza atan oyuncular topluluğu. Tamam yenilebilirsin, ama dişini tırnağa takarak mücadele edersin, 90 dakika sahada yırtınırsın. O zaman eyvallah. Önceki akşam ne mücadele ne de kazanma hırsı vardı. Sporseverlerin, toplumun isyanı buna ya… Aslında haziran ayında Avrupa şampiyonasındaki tatsız oyun ve sonuçlar bugünün habercisiydi.

Şenol Güneş kafasında oluşan takım şablonunu ve önyargısını ne yazık ki kıramıyor. Aday kadro seçiminde olsun, sahaya sürdüğü 11 olsun tüm yanlışlar hep önyargılarının ürünü. Tamam, inandığından, oyun sisteminden ve güvendiğin bazı oyunculardan vazgeçemeyebilirsin. Lakin, bu ısrar ve inat sonuca olumlu yansımıyorsa eleştiriyi hak edersin. Liderlikten bir anda üçüncülüğe geriliyorsan o vakit  sistem de oyuncu tercihi de, aldığın milyon eurolar da doğal olarak sorgulanır. Eleştirilere açık olmalı Şenol Hoca. Artık yapacağı tek iş sağa sola atarlanmadan istifa sözcüğünü anımsaması. Hem kendine hem de ulusal takıma yarayacak olası kan değişikliği.

Kuşkusuz ulusal takımın başarısızlığında Türkiye’nin ikinci, üçüncü sınıf yabancı oyuncu çöplüğüne dönüşmesinin etkisi yadsınamaz. Elbette nitelikli, başarıya aç genç yabancı oyuncuların katkısı olacaktır. O oyuncular kabulümüzdür. Ne ki, yaş almış, takımından dışlanmış, ya da futbol yaşamının son dönemini yaşayan yabancıların Türk futboluna ne katkısı olabilir ki? Kulüplerin ısrarla savunduğu yabancı oyuncu sistemi bir kez daha gözden geçirilmeli.

Ulusal rezaletin en büyük sorumluluğu Şenol Güneş’in ardından sahada saç baş yolduran, sözüm ona yurt dışında top koşturan genç ve kaşarlanmış oyuncularda. Dudak uçuklatan transfer paraları ile bir eli yağda bir eli balda olan oyuncuların vurdumduymazlığı, coşkudan uzak ruhunu yitirmiş sahadaki duruşları asla kabul edilemez. Gözümüz yok, bol sıfırlı transfer ücretlerinin, primlerinin karşılığını ulusa vermek zorundalar. Acaba emekçinin bir aylık geçimini sağlamak için eline geçen asgari ücretin kaç lira olduğunu biliyor mu Şenol Güneş ve oyuncuları. Yazık.

Daha beş gün önce Atatürk’ün kızları Avrupa Voleybol Şampiyonası’nda üçüncülüğü elde ederek ülkeyi gururlandırdı, sevince boğdu. Onların mücadelesi, setlerde geriye düşmelerine karşın ruhlarını kaybetmeden maça asılıp yengi ile salondan ayrılmaları gönüllere taht kurdu.

Sükseli futbolcuların, çok düşük bütçeyle onur mücadelesi veren,  parkede ter akıtan kızlardan ders alıp, utanmaları gerekir.