Bir annenin oğluna ‘’Eğer bayrak inecekse, eğer ezan dinecekse gitte gelme oğul’’ dediği harbin adıdır Çanakkale !

‘’Ey Türk gençliği! Çanakkale senin vatanındır!’’ Nihal Adsız

Bugün 18 Mart... Bundan 106 sene önce, kahraman Mehmetçik 7 düvele göğsünü siper edip "Çanakkale geçilmez!" diye haykırdı düşmanının üstüne. Nice anne evladını yitirdi mevziilerde. Nicesi bir daha göremedi eşini, karındaşını. Hepsinin ruhu şad olsun, onların kudreti bizlere bugünü getirdi...

18 Mart 1915, Türk tarihinde bir askeri ve siyasi başarı olmaktan öte; inanç, azim ve yiğitlikle örülmüş bir destandır.

O sebepten öncelikle Vatanın bölünmez bütünlüğü ve Türk Milletinin güvenliği için hayatını feda etmekten çekinmeyen aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden gazilerimizi minnet ve rahmetle anıyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun !

Çanakkale Gazisi Şerif üngör anlatıyor !

Mustafa Kemal’i gördün mü?

Gördüm. Topların başına geldi !

Size ne dedi *

’Korkmayın, onlardan korkmayın! TÜRK’ün gücüyle ezin! dedi.

Tarihler 1915’i gösteriyor. Cihan harbinin en sıcak çatışmalarının yaşandığı dönem. Müttefik kuvvetler Çanakkale Boğazı'ndan geçerek ‘5 çaylarını’ İstanbul’da demlemek istiyor. Ayrıca bağlaşıkları Rusya da kuzeyde yardım bekliyor.

Yani hem savaştaki cephe sayısını azaltmaları için hem de aynı zamanda ortakları Rusya’ya destek vermek için Boğaz’ı geçmeleri şart. Nitekim olaylar istedikleri gibi cereyan etmiyor. İngilizlerin saldırılar sırasında hesaba katmadıkları iki şey var.

Birincisi Türk milletinin garbın afakını çelik zırhlı duvarlar sarsa da iman dolu göğsü gibi serhaddi olduğunu unutuyorlar. İkinci unuttukları şey ise ufak bir gemi. Nusret mayın gemisinin gece ışıklarını söndürüp Akyarlar’a mayın döşemesini fark edemiyorlar. İşini sessizce hallediyor, hem de kimsenin ruhu duymadan.

Bizler için Çanakkale öylesine bir yer değil, 18 Mart 1915 tarihi ise herhangi bir tarih değildir.

Bu topraklar vatanın kalbinin attığı ve Mehmetçiğin insanlık düşmanlarını durdurduğu yerdir. Onlar yüzlerce gemi, denizaltı, uçak ile tarihin hesabını sormaya gelen kibirli, şımarık ve azgın “Yenilmez Armada!” idiler. Her milletten yüzbinlerce asker yığdılar Çanakkale Boğazı’na ve gemilerinin gövdelerine “Önce İstanbul’a sonra Harem’e” yazmışlardı.

“İstanbul’dan Kudüs’e bizim olacak, yağmalayacağız topraklarını, zenginliklerini. Orta Asya’ya kadar kovalayacağız Türkleri ve Müslümanları tarihten sileceğiz, bugün tarihin intikamını alacağız diyorlardı.

Savaşın da bir ahlakı ve hukukunun olduğunu unutup çirkinleştiler. Gemilerin dumanını görünce kaçarlar, üç kuruş versek hiçbiri savaşmaz, havalar iyi olursa iki gün sonra İstanbul’da eğleniyor oluruz diye planlıyorlardı. Söz ve davranışlarıyla evimize, namusumuza, vatanımıza, inancımıza el ve dil uzatmışlardı…

18 Mart sabahı hareketine başlayan İtilaf donanmasından 3 büyük gemi bu mayınlara takılarak denizi boyluyor. Topçuların isabetli atışlarına daha fazla dayanamayan ve arada kalıp büyük kayıplar veren Birleşik donanma geri çekilerek bu sefer karadan saldırmayı planlıyor.

Uzun süren çatışmalar iki taraf içinde ağır sonuçlar doğuruyor. Mehmetçiğin üstün gayreti ve Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Anafartalar ve Conkbayırı'nda elde ettiği zaferler neticesinde düşman püskürtülüyor. Böylece Çanakkale’nin geçilemez olduğunu tüm dünya öğrenmiş oluyor.

18 Mart günü Çanakkale Boğazına giren yüzen kaleleri ise hesapları bozan Mehmetçikle tanıştı. Ölüm kusan, her yeri cehenneme çeviren muhteşem silahlarla çaresizliği tattılar. Boğazdaki topçular, Nusret Mayın Gemisi, adı Seyit olan yaralı aslanlar boğazı can pazarına çevirip, geçilmez yapmışlardı. Akşam olurken ağır kayıplarına ve kaçışlarına ne kendileri inanabiliyordu ne dünya başkentleri… “Yenilmez Armada!” yenilmişti ve şaşkındılar. Mehmetçik tekbirler getiriyor, şükür secdelerine kapanıyor, sevinç gözyaşı akıtıyorlardı.

Selalar ile zafer, bir ümit ışığı bekleyenlere duyuruluyordu.

Şimdi günümüzdeyiz... Dillerden düşmeyen bu zaferin üzerinden tam 105 sene geçmiş. Destanlara konu olan bu savunma değerini hâlâ yitirmedi, yitirmez. Kılıç hakkıyla alınan toprak kan dökmeden verilmez.

Canını bu yolda feda eden binlerce Mehmed’e buradan selam olsun, hepsinin ruhu şad olsun. Şu an var isek, hür isek, Türkiye Cumhuriyeti topraklarında yaşıyor isek bunların hepsini onlara borçluyuz.

Bir başka gündü 18 Mart 1915. Tarihin seyri burada değişti. Son kale geçilemedi, denizin kilidi açılamadı. Bu destan unutulmamalı, ibret alınmalı, kalplere yerleştirilmeli…

Ecdadımız Dün Nasıl ki “Çanakkale Geçilmez” dedi ve başardı ise,
Gözü Ülkemizin üzerinde olanlara da bize bu ülkeyi vatan yapan Ecdadımız gibi bizlerde diyoruz ki;
“Türkiye herhangi bir ülke değildir. Millet olarak canımız pahasına Ülkemize sahip çıkacak güç, irade ve kararlılıktayız.”

TARİHİNİ BİLMEYEN BİR MİLLET YOK OLMAYA MAHKÛMDUR!"

Vatan topraklarımız işgal altında yok edilmek ve kendi öz yurdumuzda milletimiz esir edilmek istenirken, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşlarının önderliğinde yeniden dirilişin, yeniden şahlanışın adı olan Çanakkale 18 Mart Zaferini kutluyor; vatan toprağı ve bayrak uğruna geriye dönmeyi bile düşünmeden canlarını ve kanlarını feda eden tüm şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyorum.