Aşısız kişiler için bazı ulaşım araçlarında PCR testi uygulamasına son verilmesi ne akla ne mantığa uygun bir karar.

İki yıldır korona belası ile uğraşan dünya yeni önlemleri hayata geçirirken, Türkiye’de esnemeye gidilmesi bilim insanları tarafından  şiddetle eleştiriyor. Öyle ya, her gün bir uçak dolusu insanın canını alan virüse karşı sıkı önlemler uygulamak varken, bazı yerlerde PCR testi zorunluluğu neden kaldırılıyor.

Daha bulaşıcı olmasına karşın, hastalık süreci delta varyantına göre hafif geçen omicron hızla yayılıyor. Sağlık Bakanlığı’nın her akşam açıkladığı veriler Türkiye’de de omicronun  hızla yayıldığını gözler önüne seriyor.  Neyse ki, virüsü kapanlar ağır geçirmiyor, yoğun bakımda yatanlar ve ölenler fazla değil. Hiç kuşku yok ki, aşılamanın etkisi yadsınamaz. Her ne denli çok ölümcül olmasa bile maske takmak, aşıyı ihmal etmemek, temizliği ve mesafeyi ıskalamamak virüse karşı alınacak en etkin önlemler.

İçişleri Bakanlığı’nın yayınladığı genelgeye göre tren ve otobüs yolculuklarında bundan böyle PCR testi aranmayacak. İlk yayınlanan genelgede uçakla seyahat edeceklerden de testin istenmeyeceği açıklanmıştı. Tepkiler üzerine uçak yolcularına yeniden PCR testi  koşulu getirildi. Her iki farklı genelge çelişkilerle dolu.

Tren ve otobüs ile seyahat edene test zorunluluğu yok, uçak ile gidene var. Tren ve otobüs yolcularını virüs tehdit etmiyor mu, onların hastalık kapmama gibi ayrıcalığı mı var? Hem toplumun yüzde kaçı uçakla seyahat edebiliyor?  Uçak yolculuğu süresi kısa ve havalandırması iyi. Buna karşılık tren ve otobüs yolculukları neredeyse 20, 24 saati buluyor. Hem uçağa göre insanlar daha iç içe seyahat ediyor.  Hal böyle iken PCR testi kapsamı dışında bırakılmaları hiç doğru değil. Üstelik bu karar, Bilim Kurulu’nun tavsiyesi üzerine alındı. Asıl üzücü olan yanı da bu ya…Umarım tren ve otobüs yolcularına yeniden test zorunluluğu uygulanır.

Düşündürücü kararla sürü bağışıklığı mı hedefleniyor? Yani her birey virüsü kapacak, hastalığı geçirecek ve böylece bela ortadan kalkacak. Bir anlamda “Saldım çayıra, mevlam kayıra” mı deniliyor. Anlamak olası değil.

Bu tablo karşısında çağın vebası ölümcül virüsle baş etmek bizatihi    bireye düşüyor. İflah olmayan aşı karşıtlarını ciddiye almadan her kişinin, ailelerin mutlaka aşılarını yaptırmaları, kapalı ortam ve sokaklarda maskelerini takmaları, temizliğine aşırı duyarlılık göstermeleri salgınla mücadelenin olmazsa olmazıdır.

Günde bir uçak dolusu insan virüsten ötürü yaşamını yitirirken, hala bazı çevre ve kişilerin ısrarla aşı karşıtlığını sürdürmeleri akla ziyan bir tutum. Kendileri aşılanmıyor, hiç olmazsa yakınlarına, ailelerine ve topluma karşı yanlışlarını dikte etmesinler. Yakınını koronadan yitiren ailelere sorsunlar tehlikenin ciddiyetini ve acısını. Bela öyle büyük ki, şakaya gelir yanı yok…