Geçenlerde arkadaşım Okay Mamatlıoğlu’nun yanına uğradım bir çay içmek için

Çok gergin bir telefon görüşmesi yapıyordu… Konuşmaya kulak misafiri oldum...

Karşıda konuştuğu kişiye ‘Valla arabamı benzin döküp yakacağım artık, bıktım usandım bir torba para döktüm, halen bana bin türlü mazeret uyduruyor sununuz, yok oto elektrikçi, yok akü… Yok akü şarj etmiyor… Ayıp ediyorsunuz’’

Okay sakin yaratılışlı, az öz konuşan biridir… Bilen bilir… ne oldu  Okay diye sordum…

Bir dokundum bin ah işittim misali..

Arabam arıza yaptı, oto tamirci, elektrikçi, akücü… derken başıma gelmeyen pişmiş tavuğun başına gelmedi ! giden paraya mı yanayım, arabamın halen yatması namı …

Sanayide usta kalmamış Murat dedi…

Yıllar önce babam rahmetli ile arızalanan Mercedes aracımızı sanayiye götürdük. Babamın Almanya’dan arkadaşı Almancı Hanifi Ustaya. Mercedes üzerine uzmandı… Arabayı tamirhaneye götürdük, ‘çalıştırın arabayı’ dedi.

Çalıştırdık, arabanın kaputuna kulağını verdi, motor sesini dinledi dikkatlice... biraz daha dinledi, sonra tamam kontağı kapatın dedi.

Arızayı buldum dedi, inanılır gibi değil, arabanın çalışmasından arızayı bulan ustadan, şimdi bir torba para döküp bırakın arızayı bulmayı bırakın, arabayı rezil eden ustalara…

Nereden nereye… Artık eski ustalar yetişmiyor azizim.

Peki neden böyle oldu!

Bir zamanlar Doğu’nun Paris’i diye adlandırılan Batı’dan bile sanayiye, Garajlara otobüs, kamyon ve otomobil tamiri için gelen, ustaları ile ünlü Gaziantep’te artık usta yetişmez oldu’

Şimdilerde insanları dinle, bir dokun bin ah işit misali… İşini doğru dürüst yapan ahlaki ile yapan kazandığı parayı hak eden ustayı bulmak çok zor. Ara ki bulasın… Ahilik filan diyenlere duyurulur buradan! 

Gaziantep artık eski Antep değil… Havasından mıdır yoksa suyundan mı bilinmez, artık memleketimizde nerdeyse hiç usta yetişmiyor.

Usta derken, bir zanaatı gereği gibi öğrenmiş olan ve kendi başına yapabilen kimselerden bahsediyorum. Konu deneyim ve becerileri bir başkasına aktarmak olduğunda paylaşmayı sevmiyoruz.

Aslında sırf Gaziantep’in değil, Anadolu insanının genel sıkıntısı da bu. Usta-çırak ilişkisi dendiğinde akla ilk olarak sanayi siteleri gelir. Ağaç, taş, elektrik, boya, motor gibi birçok zanaatta ustalaşmış insanları bir arada bulabileceğiniz en yakın yer sanayi siteleridir.

Bugün Gaziantep sanayi sitesine gittiğinizde yaş ortalamasının yükseldiğini, geriden gelen gençlerin de sayısının azaldığını görüyorsunuz.

Belki vaktiyle “elimdeki zanaatı öğretirsem işimden olurum” veya “işi öğrenirse gider karşıma dükkân açar bana rakip olur” psikolojisi ile hareket eden ihtiyar ustalarımız bugün çırak bulamamaktan yakınıyorlar.

Gerçi bu yazdıklarımı neredeyse hepimiz biliyoruz. Esas anlatmak istediğim konuya geleyim.

Yakın gelecekte, motor, elektrik, inşaat, tadilat ve dekorasyon başta olmak üzere tüm iş kollarında ehil usta sıkıntıları yaşanacak.

Bunun belli başlı sebeplerini, sürekli ustalarla çalışmak zorunda olanlar iyi bilir.

Çırak Olmayan Yerde Usta Yetişmez.

Bu ne demek şimdi anlamadım dediğinizi duyar gibiyim. Eskiden sanat vardı, sanata değer vardı. Usta vardı, ustaya değer de vardı. Ustanın kalfaya, kalfanın çırağa sevgisi vardı. Çırağın kalfaya, kalfanın ustaya saygısı vardı. Çoğumuzun; ”ah o eski günler” dediğimiz ve iç çektiğimiz anlar olmuştur.

Sanayide 20-30’lu yaşlarda usta bulmak artık pek mümkün değil. 50-60 yaş kuşağındaki ustaların da piyasadan elini-ayağını çekmesinden sonra yerine gelecek usta bulunamayacağından endişe ediyorum.

Sanayide çok tanıdığım vardır, oto elektrik, kaporta, motor hepsi ustalar statüsündedir.

Hepsi aynı şeyi söylüyor; endişeleri aynı… Kendi yerlerine yetiştirebilecekleri usta olmaması…