Son zamanlarda Ukrayna konusundaki gelişmeler oldukça hareketli bir hal aldı. NATO daha önce Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek için sınıra yığınaklanma yaptığını iddia etti. Rusya bu iddiayı yalanladı ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmek gibi bir planı olmadığını söyledi. Letonya’daki son NATO toplantısında NATO ve ABD Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması halinde bunun Rusya’ya çok pahalıya patlayacağını ilan ettiler. Rusya, Ukrayna sınırındaki kuvvetlerini artırırken, ABD, Yunanistan’ın Dedeağaç limanında yeni elde ettiği üsten Ukrayna’ya gönderilmek üzere yeni silah, araç ve gereçler çıkarmaya devam ediyor.

Görünen o ki Ukrayna sorunu yakın dönemde jeopolitik gündemin ana konularından biri olmaya devam edecek.

UKRAYNA NEDEN ÖNEMLİ ?

Ukrayna jeopolitik olarak Avrupa ve Asya’yı bağlayan kara köprüsüdür. Ukrayna Avrupa’nın doğu kapısıdır. Tarih boyunca Avrupa’yı ele geçirmeye çalışan Asya’lı kavimler öncelikle Ukrayna’yı ele geçirmişlerdir.

 Ukrayna’ya sahip olan Avrupa’yı kontrol altında tutmuştur.

Tarihte bu bölgeye (Karadeniz’in kuzeyinden Ukrayna üzerinden geçen bölge) “Kavimler Kapısı” denir. Kavimler göçü buradan gerçekleşmiştir. Tarih boyunca asyalı güçler Ukrayna üzerinden geçerek Avrupa’ya ulaşmışlardır. Vizigotlar, İskitler, Hunlar, Cengiz Han, Timur…

Türk tarihinde Ukrayna ve civarındaki bölgeler Deşt-i Kıpçak yani Kıpçak Türklerinin doğudan batıya geçtiği Kıpçak çölüdür.

Soğuk savaşın bitiminden sonra Rusya doğu Avrupa’dan çekildi. ABD bunu bir fırsat bilerek doğu Avrupa ve Baltık ülkelerini NATO’ya alarak Avrupa’nın sınırlarını Ukrayna’ya kadar genişletti. Aslında Ukrayna’ya kadar genişleyen Avrupa değil ABD’nin etki alanıydı. 2000’li yılların başından itibaren ABD Ukrayna’yı da bu alana dahil ederek batı da Rusya’yı bir daha etki gösteremeyecek şekilde sınırlandırmayı planlamıştı. ABD güneyde ise Afganistan üzerinden Orta Asya’ya girerek buradan Rusya ve Çin arasına girmeyi böylece hem Rusya’yı hem de Çin’i çevreleyerek bir daha kendisine tehdit olamayacak şekilde yalnız bırakmayı ve tek başlarına bırakmayı hedefledi.  

Ama işler planlandığı gibi gitmedi.

ABD Afganistan’da başarısız oldu. Orta Asya’ya girip Çin ve Rusya’yı bölemedi. Çin beklediğinden hızlı gelişti ve Pasifik’te ABD’ye tehdit olmaya başladı. ABD’nin Ukrayna’da kurmakta olduğu oyun ise Rusya tarafından doğru okundu ve Rusya Kırım’ı işgal etti.

Doğu Avrupa ve Baltık ülkelerinin elden çıkmasına ses çıkarmayan Rusya Ukrayna’nın da elden çıkması halinde jeopolitik olarak kuşatılacağını fark etti. Çünkü Ukrayna Avrupa ve Rusya arasında savunma için bir tampon oluşturuyordu.

Rusya’nın batı güvenliği Ukrayna’dan geçiyordu.

Bu tampon (Ukrayna) ortadan kalkarsa Rusya doğrudan tehdit altına girer. Bu nedenle Rusya Ukrayna’nın ABD ve batı kontrolüne geçmesine jeopolitik olarak asla müsaade edemez. Bu Rusya için bir ölüm kalım mücadelesidir.

Rusya, İkinci dünya savaşında Hitler’in bu bölgeler üzerinden Moskova önlerine kadar gelmesini unutmamıştır. Kadim Rusya’nın başkenti Moskova yaklaşık 1000 yıl boyunca ilk defa düşman eline geçme riskiyle karşı karşıya kalmış ve bu tehdit batıdan yani Ukrayna üzerinden gelmiştir. Rusya bu dersi hiç aklından çıkarmamıştır.

Bu nedenle Avrupa’dan Moskova’ya giden bu hat üzerinde Belarus-Ukrayna tampon bölgeleri Rusya için hayati önem taşır. Bu bölgeler elden çıkarsa Moskova tehdit altında demektir.

 Bu nedenle Ukrayna demek Rusya için var olma demektir. Ukrayna batı kontrolüne geçerse Rusya tehlike altında demektir. Rusya jeopolitik bir doktrin olarak buna asla izin veremez.

Rusya bu uğurda nükleer silah kullanmak da dahil her türlü seçeneği dener. Nitekim Putin Rusya’nın batı sınırları konusunda son derece ciddi olduğunu her seferinde göstermiştir.

Diğer taraftan ABD için işler sadece Uzakdoğu ve Afganistan da değil Avrupa’da da iyi gitmemiştir.

ABD’nin etik olmayan savunma yaklaşımı, müttefiklerini küçümseyen yaklaşımı sonucu başta Almanya olmak üzere Avrupa’lı müttefiklerini de zamanla kendinden uzaklaştırmıştır. Çünkü ABD her zaman öncelikle kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmiş, müttefiklerini bir yol arkadaşı olarak değil kendi emrindeki piyonlar olarak görmüştür. Bu yaklaşımın sonucunda ekonomisi hızla büyüyen ve hammadde ve kaynaklara ihtiyaç duyan Almanya ABD’den yavaş yavaş uzaklaşmaya başlamıştır.

Almanya’nın doğal kaynaklara Rusya’nın ise Almanya’nın teknolojisine ihtiyacı vardır.

Soğuk savaş zamanında korku ve baskıyla Almanya ve Avrupa’yı elinde tutabilen ABD, Çin’in hızlı büyümesi ve Rusya’nın da etkili politikaları ile geride kalmaya başlamış ve Avrupa’yı özellikle de Almanya’yı elinde tutamamaya başlamıştır. ABD kıskacından kurtulmaya başlayan Almanya doğal kaynaklar için Rusya’ya yaklaşırken Rusya’da hem Almanya’nın teknolojisinden istifade etmek hem de batı bölgesini ABD kontrolünden ve tehdidinden kurtarmak için Almanya’ya yaklaşmaya başlamıştır. Bu durum Almanya ve Rusya’yı birbirlerine yaklaştırmaya başlamıştır.

ABD açısından Almanya’nın Rusya tarafına kayması ve kaybedilmesi Avrupa’nın kaybedilmesi demektir.

Zira ekonomisi güçlü Almanya Rusya’nın doğal kaynaklarıyla beslendiğinde ve Rus askeri teknolojisiyle korunduğunda Avrupa’nın diğer ülkeleri de hem güvenlik hem de savunma için bu Alman-Rus birlikteliğine yönelecektir. Bu durumda ABD’nin Avrupa’da kalma şansı yoktur.

Ayrıca ABD’nin ekonomik olarak bu birliktelikle mücadele edebilecek gücü de olmayacaktır. Bu durum ABD’nin süper güç özelliğine vurulacak çok büyük bir darbedir. Batı’da Çin doğuda Alman-Rus birlikteliği ile mücadele edemeyecek ABD belki de parçalanmanın eşiğine gelebilecektir. Bir de bu iki büyük gücün (Çin-Alman+Rus birlikteliği)  bir araya gelmesi durumunda durum ABD için çok daha hızlı gelişecektir. Dolayısıyla Ukrayna’da gelişmeler sadece Ukrayna için önemli değildir.

Ukrayna’daki asıl sebep jeopolitik olarak Avrupa’ya kimin sahip olacağı meselesidir.

ABD Ukrayna’yı Rusya’nın kontrolünden kurtarabilir ve bir kısmını dahi olsa (Batı Ukrayna) NATO şemsiyesi altına sokabilirse buralara asker ve silah yığarak Rusya’nın sınırlarına dayanacak,  Rusya’nın Almanya ile birleşmesine engel olacak ve Avrupa’yı bir süre daha kontrolü altında tutacaktır. Ayrıca Almanya’nın da Rusya tarafına geçmesini engelleyerek kendisine tehdit olacak süper bir güç oluşumunu (Almanya+Rusya) bertaraf edecektir.

Rusya ise Ukrayna’yı ABD kontrolüne vermediği sürece kendisine sürekli tampon bir bölge oluşturacak, Almanya ile işbirliğini artırarak ABD’yi Avrupa’dan atacak ve Avrupa’yı kontrolü altında tutacaktır. Avrupa’nın doğal kaynaklar açısından Rusya’ya bağımlı hale gelmesiyle bu çok da zor olmayan bir gerçeklik halini alacaktır.

Ukrayna kültürel ve dini açıdan ikiye bölünmüş durumdadır. Doğusundakiler Ortodoks ve Rusya yanlısı, batısındakiler Katolik ve batı yanlısıdır. Mevcut durumda Ukrayna’nın kendi başına var olması Rusya için bir tehdit değildir. Ukrayna batı kontrolüne geçmediği sürece Rusya statüko’dan memnundur.

Ancak durumdan memnun olmayan batı ve ABD’dir.

Rusya’nın Almanya ile yakınlaşması, Almanya’nın ABD kontrolünden çıkmak istemesi ABD’yi rahatsız etmektedir. Bu nedenle aslında Ukrayna’da anlaşmazlıkları ve çatışmaları körükleyen batı’dır. Çünkü Avrupa’daki gelişmeler, Almanya-Rusya yakınlaşması ABD’nin aleyhinedir.

Bu kapsamda Ukrayna’da uzun bir süre renkli devrimler yapılmak istenmekte, çatışmalar çıkarılmakta ve batının buraya müdahale edebilmesi için altyapı oluşturulmaktadır. Rusya ise bölgenin öneminin farkında olarak çok sert müdahale ’de bulunmaktadır. Batının 2000’li yıllardan sonra ilk hamlesi sonrasında durumu okuyan Kırım’ı işgal ve ilhak ederek batı yaklaşımına göz dağı vermiştir. Rusya’nın bu hamlesi sonucunda bir süre duraksayan ABD ve batı, Avrupa’nın elden çıkmaması için yeniden olayları körüklemiş ve Ukrayna’yı kendi adına vekil aktör olarak yeniden öne sürmüştür. Bu kapsamda ABD ve batı Ukrayna’yı desteklemeye ve olayları körüklemeye devam etmektedir.

ABD açısından bakıldığında durum oldukça zordur. Ukrayna’nın desteklenmesi için ABD’nin Afganistan’da olduğu gibi çok fazla müttefik bulması veya dünya çapında destek sağlaması mümkün değildir. Rusya ve Çin’in BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olması, bölgenin Avrupa’ya çok yakın olması, bazı Avrupa’lı devletlerin ABD’ye çok da sıcak bakmaması, Avrupa ekonomisinin durumu, Almanya’nın Rusya ile ilişkileri geniş çaplı bir ABD ve NATO desteğini ve savaşını Ukrayna’da mümkün kılmamaktadır.   

Diğer taraftan ABD’nin uzak doğuda Çin’e karşı da güç biriktirmek zorunda olması ABD’nin bu bölgeye çok sayıda kuvvet göndermesine de engeldir. Bu nedenle ABD Ukrayna’da bir vekiller savaşı (Proxy war) ve müttefikler desteğiyle Ukrayna’nın batısını Rusya’dan koparmayı hedeflemektedir.

Aslında her ne kadar çatışmalar Ukrayna’nın doğusunda Donetsk bölgesinde olsa da ABD’nin amacı Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü sağlamak veya Kırım’ı Ukrayna’ya tekrar kazandırmak değildir. ABD’nin amacı yaşanacak bir çatışma sonucunda Ukrayna’nın doğu bölgesi Rusya kontrolüne geçse de batı Ukrayna’yı Rusya’dan koparmak, NATO şemsiyesine ve kontrolüne almaktır. Böylece ABD hedefine ulaşacak ve Avrupa’yı elinde tutacak, Almanya ve Rusya’nın birleşmesine engel olacaktır.

Rusya için asli hedef ise Ukrayna’nın tamamının batı ve ABD kontrolüne geçmesine engel olmak ve tüm Ukrayna’yı tampon olarak tutmaktır.

Rusya Donetsk bölgesini ele geçirse ve Kırım’ı da elinde tutsa dahi Ukrayna’nın bir bölümünün batıya verilmesi Rusya için hezimet olacaktır. Bu nedenle Rusya kayıtsız şartsız batının ve ABD’nin Ukrayna’nın herhangi bir bölgesine yerleşmesine izin vermeyecektir. Gerekirse bütün Ukrayna’yı işgal etmek pahasına.

Bu durumda Rusya için de işler hiç kolay değildir. Çünkü Ukrayna çok büyük bir ülke ve bu ülkenin tamamını her ne pahasına olursa olsun ele geçirmek hem siyasi hem de ekonomik açıdan Rusya için oldukça külfetlidir.

Bu nedenle Rusya’nın da müttefiklere ihtiyacı var. Üstelik her ne pahasına olursa olsun. Rusya bu savaşta var olma adına müttefik kazanmak için ezber bozan yaklaşımlar sergilemekten kaçınmayacaktır (Bu konjonktürde Türkiye’nin pozisyonunu ve Rusya için önemini tekrar hatırlamakta fayda var)

Bölgede bir savaş çıktığında savaşın sadece Donetsk bölgesinde kalmayacağı ve Rusya’nın her ne pahasına olursa olsun tüm Ukrayna’yı işgal etmek üzere adımlar atacağı unutulmamalıdır. Böylesi bir durumun tüm dünyayı ekonomik ve siyasi olarak bir krize sokacağı da aşikardır.

Bu nedenle Ukrayna’da çatışmaların devam edeceği, zaman zaman artacağı ve batının kesin sonuçlu bir harp yerine uzun süreli bir yıpratma savaşına (attrition war )girerek Rusya’nın zamanla yıpratılmasını hedefleyeceğini ve hedefine bu şekilde ulaşacağını değerlendirmekteyim.

ABD’nin mevcut stratejisini değerlendirdiğimizde ABD gücünü ekonomik olarak kullanmak zorundadır.

ABD Pasifikte gelişen duruma paralel olarak Avrupa ve Afrika’daki güçlerini azaltarak Avrupa ve Afrika için ayrı ayrı kuvvet ayırmak yerine kuzeyde ve güneyde belirli hatlar üzerinde konuşlanmak istemektedir.

 Kuzeyde Polonya ve Baltık ülkeleri güneyde ise Yunanistan-Ege denizi üzerinde konuşlanarak kuzeyden güneye bir hat halinde Afrika-Avrupa-Kuzey Buz denizi hattını kontrol etmek istemektedir.

Bu kapsamda güney bölgesi için Yunanistan konuş ve ileri üs olarak planlanmaktadır. Yunanistan üzerinden Afrika ve Akdeniz kontrol altına alınacak, Dedeağaç ve kuzey Ege’den de orta Avrupa ve Ukrayna’ya müdahale edilecektir. Dedeağaç ve Yunanistan’ın kuzeyindeki bölgeler hem bir konuş hem de lojistik ve operasyonel destek ve ileri üs görevi görecektir.

ABD’nin Yunanistan’ı seçmesinde şüphesiz Montrö antlaşması önemli rol oynamıştır. Türkiye’nin Montrö’ye sadık kalması, ABD’nin Montrö’yü delmeye cesaret edememesine neden olmuştur. Bu durumda Montrö’yü by-pass edecek şekilde Karadeniz ve Ukrayna’ya karadan ulaşacak şekilde Yunanistan üzerinden bir konuşlanma tercih edilmiştir.

Ancak bu konuşlanmada Rum ve Ermeni lobisinin yönlendirmesiyle Türkiye’yi dışlama ve Yunanistan’ı ABD kanatları altına alma şeklindeki duygusal düşüncelerinde etkisi olduğunu değerlendiriyorum.

Ancak kanaatimce bu konuşlanma jeopolitik stratejik olarak hatalıdır.

Yunanistan’dan Ukrayna ve Orta Avrupa 2-3000 km uzaklıktadır. Bu zaman olarak en az 3-4 günlük mesafe demektir. Bu kadar süre ise harekat için çok uzun bir süredir. Rusya gibi süper güce karşı 3-4 gün geriden destek sağladığınızda harekat çoktan bitmiş olabilir. Rusya bu sürede çoktan hedeflerine ulaşmış olabilir.

Diğer taraftan Kuzey hattından Ukrayna’ya bu kadar yoğun bir desteğin gelmesi ise Belarus nedeniyle mümkün değildir. Dolayısıyla Ukrayna’da çıkacak bir savaşı ABD asli olarak mecburen güneyden ve Ege denizinden desteklemek zorunda kalacaktır. Karadeniz ise mecburen Rusya kontrolüne terk edilecek ve Rusya’nın Karadeniz üzerinden Ukrayna’ya saldırması karşısında çaresiz kalınacaktır. Ege denizinde ise savaş zamanında Rusya’nın engellemesi olduğu taktirde bu stratejiye göre ABD desteğinin Ukrayna’da çok sınırlı kalacaktır.

Ukrayna tek başına kalacak ve kaderine terk edilecektir.

Bu durumda ABD stratejisinin ve Yunanistan konuşlanmasının ABD’ye zafer değil hezimet getireceği açıkça görülmektedir.

ABD stratejisinin en büyük hatası ise Türkiye’yi devre dışı bırakması ve konuş yeri olarak Yunanistan’ın seçilmesidir.

Türkiye’nin devrede olduğu bir durumda ise deniz yoluyla Ukrayna’ya günler değil saatler bazında doğrudan destek sağlanabilecektir. Karadeniz Rusya’ya terk edilmeyecek, Ukrayna’nın güney kanadı emniyet altına alınacaktır.

Unutulmamalıdır ki birinci dünya savaşı esnasında Çanakkale’yi kahramanca savunan Türkler Rusya’ya destek gönderilmesini engellemişler bu da Rus çarlığının devrilmesine ve Rusya’nın savaştan çekilmesi gibi çok kritik bir sonuca yol açmıştır.

Karadeniz’e kıyısı olan bir devlete Karadeniz yolu kapandığında o devletin ayakta kalması mümkün değildir. Bu geçmişte birinci dünya savaşında Rusya oldu bugün ise Ukrayna olacaktır.

Bu nedenle 40’yıl öncesinin yaklaşımıyla, Rum ve Ermeni yanlılarının duygusal yaklaşımlarıyla belirlenen ve Türkiye’yi dışlamaya çalışan ABD stratejisi gerçeklikten uzak ve başarıyı değil yenilgiyi öngören bir stratejidir. Jeopolitik bir hatadır.

Bölgede Türkiye’yi dışlayan hiçbir çözümüm başarıya ulaşması mümkün değildir.

ABD’li meşhur stratejist ve deniz hakimiyet teorisinin mimari Alfred Thayer Mayan denizleri yok sayan bugünkü ABD stratejisini görseydi muhtemelen bu stratejinin tüm mimarlarını kovar, Türkiye’den de özür dilerdi.

UKRAYNA’DAKİ ÇATIŞMALARIN TÜRKİYE İÇİN ÖNEMİ

Türkiye Ukrayna için pivot aktördür. Türkiye’i yanına alan bu bölgede başarıyı kazanır. Karşısına alan ise kaybeder.

Rusya için Karadeniz hayati derecede önemlidir. Bu savaşta ise savaşın sonucunu Karadeniz tayin edecektir. Bu kapsamda Rusya Türkiye ile devam ettirmekte olduğu olumlu ilişkileri korumak ve geliştirmek durumundadır. Zira Türkiye’nin kaybedilmesi Ukrayna’nın kaybedilmesi demektir. Ukrayna’nın kaybedilmesi ise Rusya için Moskova’nın tehlike altına girmesidir.

Rusya Türkiye’yi yanında tutmak adına olumlu faaliyetlere devam etmelidir. Gerektiğinde KKTC’nin tanınması, Ege’de Yunan tezlerine açıkça karşı durulması ve Ege’den Orta Asya’ya kadar tüm bölgede Türk-Rus iş birliğinin geliştirilmesi ve Türkiye’nin Rusya’nın yanında tutulması Rusya için de hayati çıkarlar sağlayacaktır.

ABD açısından ise Türkiye göz ardı edilebilecek ülke değildir. ABD bir an önce duygusal ve gerçekçi olmayan kararlardan vaz geçmeli ve Türkiye’yi yanına almaya çalışmalıdır. Ne Yunanistan ne de başka bir ülke Türkiye değildir ve Türkiye’nin yerini tutamaz.

ABD’nin Türkiye’yi göz ardı etmesi önce Ukrayna’yı ardından da Avrupa’yı kaybettirir.

Türkiye ise hem Ukrayna, hem Rusya hem de bölge ülkeleri ile olan özel bağları nedeniyle barışın ve dostluğun yanındadır. Bu nedenle sorunların barışçı yollarla çözülmesinde öncü ve arabulucu rol oynamalıdır.

Ukrayna sorunu devam ettiği sürece Türkiye’nin önemi ve rolü artarak devam edecektir.

Hem bölgenin hem de barışın Türkiye’ye ihtiyacı var.