Zor bir şehirsin be Antep!

Hep bir baskı, her bir kalıba sokma insanları… El alem ne der! Mahalle baskısı!

Yeter artık gelme üstüme! Bırak herkes istediğini yapsın, merak etme dünyanın sonu gelmez.

Bana ne masamda Antep işi nakışım olmazsa.

Büfende gümüşler yerine; kitapların olursa ikisi de karışmasa bana.

Ev benim, hayat benim. Yok öyle bir dünya kızım burası Antep, rezil etme bizi.

Yooo.. Eşinden ayrılamazsın! Nesi var adamın bunca yıldan sonra el alem ne der!

Yaşatmazlar hayatını, hayallerini herkes senin yerine karar verir, senin için en doğruya karar verir.

Hangi bölümü okumalısın, kimlerin kızı ile evlenmelisin, ya da çocuğunun adını koyamazsın!

Aman ha kimseyi üzme, bizi rezil etme, ama sen üzül!

Hiç kimseyi memnun edemezsin! Bu şehirde anlamazlar seni!

Bu toplumun parçası olarak “öğretilmiş gerçekler” ile belli başlı kalıplara sokularak ve bilinç dışımıza yerleştirilen negatif düşünce ve korkularla uzun yıllarımızı geçirmeye maruz bırakıldık.

Hem de bu sadece bizim ülkede değil, bizim şehrimizde değil dünya üzerinde hemen hemen her yerde ve her toplumda değişik seviye ve içeriklerde her insanın başına gelen bir mevzu aslında.

Yaşanılan yere, oranın toplum değerlerine, alışkanlıklarına, yaşam şartları ve kültürüne göre çeşitlilik gösterse de sonuç olarak insanların yaşamlarını ciddi şekilde etkileyen bir konu.

Demiyorum ki hiçbir değer ve yargı olmadan herkes kafasına göre takılsın. Ki zaten öyle bir durumda yaşamaya çalışsaydık ciddi bir kaos ve çatışmanın kaçınılmaz olacağı da malum.

Ama her şeyin bir sınırı ve belli bir ölçüsü olması gerektiği konusu tamamen başka bir nokta. Yıllarca alıştığımız ve normalleştirilen ve “doğru” diye öğretilen birçok gereksiz alışkanlık üzerimize yapışmış durumda. Genel toplum kurallarına uyup, diğer öğretilmiş saçmalıklardan arınmak aslında çok da zor değil ama bunu yapabilmek için, olayların ve kişilerin dışına çıkarak olan bitene uzaktan bakabilme yetisi geliştirmeyi öğrenmek şart.

Şunu giyersem ne olur?

Şununla konuşursam ne derler?

Bu okulda okumak istiyorum, ama yakınlarım ne der?

Şu kızla evlensem, el alem ne der!

Kızın babası falan filanmış, oğlanın annesi de çok meşhurmuş!

“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın da ben de rahat rahat yaşayayım” mantığı ile hem duygularını ifade etmeyen/edemeyen hem de istediği şeyleri yapamayan insanlar olduk, çıktık.

Peki bu şekilde yaşamaya şartlandık ve bu şekilde yetiştirildik diye böyle mi yaşamaya devam edelim? Tabii ki hayır!

Sizi rahatsız eden davranışlarda bulunan insanlara bu davranışlarının sizde ortaya çıkardığı duyguları ve bu duyguların etkilerini kibar ama ciddi bir şekilde söyleyin.

Özel alanınıza hayatınıza saygısızca müdahale edenlere “bir dakika! Hop dur orada ! diyebilin.

Ama siz de başkalarının özel alanlarına haddinizi aşarak balıklama dalmayın. Yapmak istedikleriniz eğer kimseye zarar vermiyor, sizi ya da ailenizi utandırmıyor ve sadece kendinizi ilgilendiriyorsa kimseye fikrini sormayın. Birilerine fikir soracak noktada iseniz bilin ki zaten o konuda hala onaylanmaya ihtiyaç duyuyorsunuz.

Tüm sorumluluk size ait. Yaptıklarınızdan ve dolayısı ile sonuçlarından siz sorumlusunuz. Bu sorumluluğu alın.


Bir başkası için doğru olan, sizin için de doğru olmak zorunda değil. Her zaman düşünce özgürlüğünüz olduğunu unutmayın. Ancak bunu karşı tarafa nazik ve düzgün bir üslup ile anlatmanız da önemli, bunu da göz ardı etmeyin.

İnsanlar kendi yapamadıkları şeyleri bir başkası yapsın istemezler. Bunu da tabii ki sesli söyleyemezler. Ki hatta çoğu zaman sessiz de söyleyemezler çünkü bu duygularını fark bile edemezler. Ancak konu yorum yapmaya geldiğinde onlardan daha bilgilisi yoktur. Yaptıkları yorumlar ile sizi hayallerinizden uzaklaştırırlar.

Kendiniz için en doğru olan şeyi sizden daha iyi hiç kimse bilemez. Kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızı düşünün ve sorgulayın. Cevaplarınız doğrultusunda hayatınızın yönünü değiştirin. Cesur olun ve korkmayın.

Hayat çok değişken ve hareketli bir süreç. Bu süreç içinde fikirler, bakış açıları ve kararların değişmesi kadar normal bir şey olamaz. Fikriniz her zaman değişebilir. Bunda utanılacak ya da kötü hissedilecek bir şey yok. Sadece büyük konuşmayın!

Şu hayatta herkesi memnun edemezsiniz!

Hayat için lütfen hep beraber değişelim, değiştirelim, artık! Değişmek o kadar da zor değil. Bu hayat size ait, yaşam sizin!

Bunu bir anlayın ve büyük çoğunluk gibi başkaları için yaşamaya son verip, kendiniz için yaşayın.

O ne der?

Bu ne der?

Diyerek değil!

Canım öyle istedi diyerek yaşayın!