Korona, işsizlik, hayat pahalılığı, terör ve trafik kazaları kadar yaşamsal olan, emekçiyi canından eden iş kazaları artık gündeme gelmiyor, çok sayıda ölümlerden kamuoyunun haberi olmuyor.
Yurdun dört bir yanında günde 6 emekçinin canını alan iş kazaları kitlesel olmadığı durumlarda medyada yayınlanmıyor. Oysa, toplumsal sorun olan cinayete dönüşen iş kazalarına karşı duyarlı davranarak topyekun savaşımın sürdürülmesi kaçınılmaz
İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG) verilerine göre 2020 yılında 2 bin 427 emekçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Günde ortalama 6 işçi denetimsiz, kuralsız kaçak işyerlerinde çok düşük ücretle, sosyal güvenceden yoksun çalışmanın bedelini canlarıyla ödüyor. Tabii bu veriler kayda geçenler. Bilinmeyen, kayda geçmeyenler dikkate alındığında günde 6 değil, daha fazla emekçinin hayatını kaybettiği açıkça görülecektir.
Türkiye’nin Uluslar arası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 155 sayılı işçi sağlığı ve iş güvenliği ve çalışma ortamına ilişkin sözleşmesi, 176 sayılı madenlerde güvenlik ve sağlık sözleşmesi ile 187 sayılı iş sağlığı ve güvenliğini geliştirme çerçeve sözleşmesini imzalamasına karşın, kaçak maden ocakları ve diğer işyerlerinde cinayet denetim eksikliğinden ötürü olanca hızı ile sürüyor.
Emekçinin canı o kadar ucuz ki, bu işte sorumluluğu olanlar bir süre sonra elini kolunu sallayarak dışarıda gezebiliyor, kaçak, ilkel işyerlerinde faaliyetini sürdürerek yeni iş cinayetlerine davetiye çıkarıyor. Soma’da Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük iş kazasında 301 işçi canından olmuş, ailelerin ocağına ateş düşmüştü. Kazanın ardından Cumhurbaşkanı ve yetkililer tarafından bir yığın sözler verilmiş, sorumluların en ağır cezalara çarptırılacağı söylenmişti. Ama nerede? 2014 yılında meydana gelen Soma cinayetinde, emekçiyi denetimden uzak kaçak ve ilkel ocağa üç kuruş para ile sokanlar bugün artık özgür. Emin olun bir süre sonra, başka yerlerde aynı acımasız faaliyetlerini sürdürecekler. Emekçinin değeri bu kadar.
Özellikle küçük ilkel, kaçak, merdiven altı işyerlerinde sosyal güvenceden yoksun emek harcayanlar iş cinayetlerinin açık hedefinde.Buralarda ne
yeterli güvenlik önlemi ne de yeterli eğitim var. Yeter ki çok ucuz ücretle saatlerce süren çalışma ile üretim yapılsın, patronlar karına kar katsın.
Toplumsal sorun iş cinayetlerine hiçbir kurum ve kişi duyarsız kalmamalı. Sonuçta, ekmeğinin peşinde koşan işçiler yaşamını yitiriyor, ailelerin ocağına ateş düşüyor. Kaçak kömür ocaklarında neredeyse her gün ya göçük oluyor,ya da patlama meydana geliyor. Zonguldak bu çağ dışı kömür ocaklarının merkezi durumunda. Emeğinden başka hiçbir gücü olmayan gariban köylüler hayvan bağlasınız durmayacak bu işyerlerinde ekmek parası uğruna çalışmak zorunda kalıyor.
Vurdumduymazlık, dikkatsizlik, patronların vicdan yoksunu emek sömürüsü, ihmalkarlık gibi nedenlerden ötürü işçiler canından oluyor. Bu anlayış önlenmediği sürece günde 6 değil, daha çok işçi yaşamını yitirir.
Türkiye iş kazalarında Avrupa’da birinci, dünyada üçüncü sırada. Hiç de övünülmeyecek utanılası bu tablodan kurtulmanın yolu iş cinayetlerine karşı kararlı devlet politikasına gereksinim olduğu kadar sorumlulara ağır cezaların verilmesi şart. Soma’da olduğu gibi ilkel ocağa işçiyi sokup, ölümlerine yol açanlar ucuz cezayla paçayı kurtarıp dışarı çıkarsa daha çok canlar alır kahrolası iş cinayetleri.