Garibanların sorunları unutuluyor… Şükrü KARAMAN yazdı...

Türkiye’de tüm gözler CHP İstanbul İl Başkanlığı’na atanan kayyum tartışmaları ile 15 Eylül’de duruşması yapılacak Özgür Özel’in genel başkan seçildiği kurultayın iptaline ilişkin davadan çıkacak karara çevrildi.

Yargı kıskacındaki CHP’de yaşanan kayyum gelişmeleri ve 15 Eylül’deki duruşmadan çıkacak olası karar siyasetin ana gündemi haline geldi. 102. Yaşını kutlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu ana muhalefet partisine yönelik girişimler partililer kadar kamuoyunu da oldukça üzdü. Anketlerde sürekli oyu yükselen ve birinci parti konumuna ulaşan iktidar adayı CHP’de yaşananlar, yargı kararları diğer siyasi partiler kadar iktidar tarafından da yakından takip ediliyor, karşılıklı salvolar eksik olmuyor.

İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum olarak atanan Gürsel Tekin’in binlerce polis eşliğinde il binasına girişi, buna engel olmaya çalışan partililere biber gazı sıkılarak dağıtılması demokrasiye yakışmayan, hoş olmayan görüntülerdi. Gürsel Tekin’in il binasına girişi sırasında yaptığı açıklamalar inandırıcılıktan uzaktı. Yerel seçimlerde Kadıköy Belediye Başkan adayı gösterilmemesinden ötürü içinde biriken kini adeta tatlı dille kustu. İl binasına polis eşliğinde girerek sanki kaleyi fethetti. Öylesine edalı idi. Yıllarca CHP’de siyaset yapmış birine ne kayyumluk ne kullandığı sözler yakıştı.

CHP’nin yükselişini durdurmaya yönelik bölmek, parçalamak ve küçültmek girişimlerinden başka bir şey değil son yaşananlar. Parti tabanı buna alet olduğu için Gürsel Tekin’e çok öfkeli ve kızgın. Aynı durum 15 Eylül’de çıkabilecek “mutlak butlan” kararı sonrası yeniden genel başkanlığa atanacağı iddia edilen Kemal Kılıçdaroğlu için de söz konusu olabilir. Zira yaygın söylenti Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargıdan bu yönde karar çıkıp, kendisinin göreve davet edilmesi durumunda bunu kabul edeceği yönünde. Eğer evet derse Gürsel Tekin’den daha fazla tepki göreceği kesin. Ve saygınlığını yitireceği aşikar. Şimdi gözler 15 Eylül’de Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin alacağı kararda.

Siyasette bunlar olurken gariban halkın geçim sıkıntısı, gelirinin azalması, maaş ve aylıklarının hayat pahalılığına yetmeyişi sürüyor. Nüfusun büyük çoğunluğu hızla yoksullaşırken, bir avuç zengin servetini katlıyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre Türkiye’de milyoner sayısı 2 milyonu aştı. Bunların toplam serveti 17 trilyon 476 milyar TL. Asgari ücretli, memur, işçi, emekli, esnaf, çiftçi, dul ve yetim eline geçen kıt para ile ancak karnını doyurabilir. Bu şartlarda nasıl birikim yapabilsin, bankada parası olsun. Artık orta sınıf diye bir şey kalmadı. Gelir dağılımındaki bozulma orta sınıfı yok etti. Toplumda ya çok zengin ya da çok yoksul kaldı. Bir tarafta gözü doymayanlar diğer tarafta midesi dolmayanlar. Öylesine utanılası tezatlık var.

Hükümetin üç yıllık yol haritası olarak belirlediği 2026-2028 Orta Vadeli Programı’nda (OVP) çalışana, emekliye yine umut çıkmadı. OVP’de büyüme verileri düşürüldü, enflasyonda beklenti yükseldi, kişi başına gelirde gelecek yılki[ŞK1] hedef aşağıya çekildi. Açıklanan OVP’lerde yer alan hedefler bir türlü tutturulamıyor. Gariban halk ezilmeye, yoksullaşmaya devam ediyor. İşsizlik önlenemiyor. İş aramaktan yorulmuş ve iş aramayı bırakmışlardan oluşan gizli işsizlik oranı yüzde 32 düzeyinde.

Emekliye yılbaşında bu yılın ikinci yarısında gerçekleşmesi beklenen yüzde 12’lik enflasyon oranı kadar zam verilmesi öngörülüyor. Temmuzda ara zamdan yoksun bırakılan asgari ücretliye de yine en çok yüzde 30 artış yansıtılması olası. Memur maaşı ile memur emekli aylığına yüzde 11 oranında toplu sözleşme artışı yansıtılacak ve enflasyon farkı ödenecek. Küçük zamlar nedeniyle emekçi ve emeklinin durumu iyileşmiyor. Oysa milyonların refahını yükseltmek iktidarın temel görevi. Sürdürülen ekonomi programın ve bir türlü tutturulamayan OVP’lerin, düşürülemeyen yüksek enflasyonun, hayat pahalılığının bedelini geniş halk yığınları yoksullaşarak ödüyor.

Siyasi iradenin öncelikli gündemi dar ve sabit gelirlinin satın alma gücünü iyileştirmek, enflasyonu dizginlemek, hayat pahalılığını geriletmek, halkın refahını artırmak olması gerekirken siyasetteki tartışmalar hep öne çıkıyor. Halkın temel sorunları unutuluyor, unutturulmaya çalışılıyor.


[ŞK1]

{ "vars": { "account": "G-1REJ3H5V8B" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }