İmar Yasasına göre imar planlarında ve ruhsat süreçlerinde asıl yetkili kurumlar belediyeler, valilikler ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı.

2013’teki İmar Kanunu değişikliğiyle birlikte harita, plan, etüt ve projelerin meslek odalarının vize ve onayına tabi tutulması yasaklandı.

2013’teki değişiklikten önce, TMMOB’a bağlı meslek odaları bu vize ve onay yetkisini Anayasa‘nın 135. maddesinden alıyor, belediyelerle imzaladıkları protokoller aracılığıyla süreci yürütüyordu.

2013’teki değişiklikten belediyeler ve İnşaat Mühendisleri Odası arasında bir protokol varsa, yapı ruhsatı alabilmek için odadan alınacak vize ve onay aranıyordu.

Görüştüğümüz İnşaat Mühendisleri Odası yetkilileri bu protokollerin yaygın olmadığını, 2013 öncesinde hangi belediyelerle protokol yapıldığına ilişkin net bir bilgi sahibi olmadıklarını belirtti.

2013’ten sonra Mimarlık Odası vize onay süreçlerine kendi iç yönetmelikleri gereği devam ediyor ancak İnşaat Mühendisleri odasında herhangi bir vize ve onay süreci yok.

İmar planı hazırlıkları, ruhsat süreçleri, yapı denetim süreci, yapı kullanma izni gibi birden çok adımı barındıran sürece dahil olmayan kaçak yapılar “imar barışı” ile ruhsat alıyor.

Araştırmalar 2017’ye kadar, Türkiye’deki yapı stokunun yarısının kaçak olduğunu gösteriyor.

Peki bir binanın depreme dayanıksız biçimde inşa edilmesinde sorumlular kimler? 

Yetkili olan kurum ya da kişileri bulmak için inşaat süreçlerinde temel kaynak olan mevzuatları inceleyebiliriz.

İmar Kanunu’nun 20’inci maddesine göre yapılar, imar planı, yönetmelik ve ruhsata uygun olarak yapılmak zorunda. Bir bina inşaatına imara açık bir arazide, yönetmeliklere uyacak biçimde, ruhsat şartlarını barındırıyorsa başlanabiliyor. 

62390-6

Yasaya göre imar planları ve ruhsat süreçlerinde yetkili kurumlar belediyeler, valilikler ve bakanlık
İmar planının tanımı şöyle, “bölgelerin yapı adalarını, bunların üzerindeki binaları, yoğunluk ve düzenini, yolları ayrıntıları ile gösteren planlar.” 

Kanunun 8. maddesine göre imar planları, belediye sınırları içerisinde kalan yerlerde belediyelerce, belediye sınırları dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ise valilik veya ilgilisince yapılıyor. 

İmar planının hazırlanabilmesi için gereken şeylerden biri de yasa ve yönetmeliklerde öngörülen zemin etüt çalışmalarının tamamlanması. Bu çalışmalar da belediye ve valiliklerce hazırlanıyor. 

2013’te İmar Kanunu’nda yapılan değişiklikle birlikte 8. maddeye eklenen I bendine göreyse, harita, plan, etüt ve projeler; idare ve açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları dahil başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulamıyor.

Aynı zamanda kanun, vize veya onay yaptırılmaması nedeniyle mimar ve mühendislerin büro tescilleri (mesleğini icra yeterliliği) iptal edilmesini veya yenilenmesinin geciktirilmesini de yasaklıyor. 

Yani TMMOB, Karahasanoğlu’nun iddia ettiği gibi, süreçte kilit bir role sahip değil. Peki ya 2013’teki değişiklikten önce? Bu sorunun yanıtı için kanun değişikliğinin geçmişine bakmak gerekecek. Ancak bunun öncesinde mevcut düzenlemenin yapısının iyi anlaşılması gerekiyor. 

Kanunun 21. maddesine göre kamu kurum ve kuruluşları haricinde kalan tüm yapılar için belediye ya da valiliklerden yapı ruhsatı alınması mecburi. 

Başvuruların eksiksiz olması durumunda belediyeler veya valilikler otuz gün içinde yapı ruhsatı vermekle yükümlü. 

Kanunun 38. maddesi mimarların, mühendislerin ve şehir plancılarının yapı inşa süreçlerindeki rolünü düzenliyor; “Halihazır harita ve imar planlarının hazırlanması ve bunların uygulanmasının fenni mesuliyetini; uzmanlık, çalışma konuları ve ilgili kanunlarına göre, mühendisler, mimarlar, şehir plancıları deruhte ederler (üstlenirler).” Kanuna göre imar süreçlerinde rol alan ve sorumluluğu tespit ederken dikkat etmemiz gereken iki mevki daha var: Fenni mesuller ve yapı denetim uzmanları. 

İmar Kanununa göre fenni mesul, sorumluluğunu üstlendiği yapıyı kamu adına denetlemekle yükümlü. Yapı denetim uzmanları ise ilgili mühendis ve mimar meslek odalarına üyeliği devam eden ve bakanlıkça denetçi belgesi verilmiş mühendis ve mimarları tanımlamak için kullanılıyor. Yani her ikisinin de devamlılığı için meslek odasına üyelik şart ancak bu kişiler idareye karşı sorumlu. 

Mimar ve mühendislerin ilgili meslek odasına kayıtlı olması zorunlu. TMMOB verilerine göre 2022 sonu itibarıyla odaya kayıtlı 68 bin 478 mimar, 137 bin 365 inşaat mühendisi var. 

Kanunun 30. maddesine göre yapı tamamen bittiğinde ise, inşaat ruhsatını veren belediye veya valiliğe müraacat ederek yapı kullanma izninin alınması mecburi. Mal sahibinin müracaatı üzerine, yapının ruhsata uygun şekilde yapıldığı ve kullanılmasında fen bakımından mahzur görülmediği tespit edilirse belediye ya da valilik izni veriyor. 

Kanuna göre ihbar veya başka bir yolla, kaçak bir inşaata dair bilgi edinen belediyeler o andaki inşaat durumunu tespit edip yapıyı mühürleyerek inşaatı derhal durdurmalı.

Özetle İmar Kanunu ve ilgili yönetmeliklere bakıldığında, bir binanın inşası için gerekli plan, etüt ve proje çalışmalarında asıl yetki ve dolayısıyla sorumluluk belediye ve valiliklerde. 

2013’teki İmar Kanunu değişikliğinde meslek odalarının vize ve onay yetkisi kaldırıldı
İmar Yasası’ndaki 2013 değişikliğiyle TMMOB’ye bağlı meslek odalarının vize ve onay yetkisi kaldırıldı. Değişiklikle ilgili madde aşağıdaki gibi, 

Bu değişiklikten önce, TMMOB vize ve onay yetkisini aslında Anayasa‘nın 135’inci maddesinden alıyordu. Kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının yetki, görev ve sorumluluklarıyla ilgili maddeye göre, meslek odalarına üyelerini denetleme görevi verilmiş. TMMOB’ye göre bu mesleki denetim 1960‘lı yıllardan bu yana uygulanmaktaydı. Görüştüğümüz çeşitli TMMOB yetkilileri bu denetimin belediyelerle imzalanan protokoller aracılığıyla yürütüldüğünü belirtti. 

Dönemin AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş değişikliğe sebep olan torba yasa tasarısı görüşmeleri sırasında TMMOB'ye bağlı mimar ve mühendislerin, kanunda ve anayasadan almadıkları yetkiyi kullanarak, ücret aldığını ifade etmiş. Odalardan alınan vize ve onaylar, meslek odalarının gelir kalemlerinden biri.

TMMOB kanun değişikliğiye vasıfsız müteahhitlerin önünün açılacağını belirtmiş
Yasa tasarısının Meclis'te kabul edilmesinin ardından TMMOB’nin, dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e yasanın veto edilmesi çağrısıyla gönderdiği mektupta, veto vurgusu yapılan maddelerden biri şöyle; “Mesleki denetimin kaldırılmasıyla; nitelikli yapı üretmekle sorumlu proje müellifi meslektaşlarımız ile nitelikli yapı talebinde bulunan vatandaş arasındaki ilişkiyle anlamına kavuşan yapı üretim süreci, her iki muhatabın da mağduriyetine yol açacaktır. Haksız rekabet derinleşecek, imzacı veya sahte mühendis, mimar ve şehir plancılar çoğalacak, etüt ve proje hizmetlerini maliyet artışı olarak değerlendiren ve kar hırsıyla her türlü denetimden imtina eden vasıfsız müteahhitlerin önü açılacaktır.”

Kanunlar bize bina inşa süreçlerinde tekil sorumluluktan çok, bir sorumluluk zinciri olduğunu gösteriyor. Karahasanoğlu bu zincirdeki asıl sorumlulardan birinin TMMOB olduğunu iddia ediyor. TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz ve birçok yetkili 2013’teki değişiklikle birlikte odaların herhangi bir denetim yetkisinin kalmadığını belirtiyor. 

Peki 2013’teki değişiklikten önce bu durum ne kadar farklıydı? 2013 öncesinde inşa edilen binalarda meslek odalarının sorumluluğu var mı? 
Teyit’in görüştüğü Ankara Mimarlar Odası Yönetim Kurulu Genel Sekreteri Nihal Evirgen’e, 2013’ten önceki dönemde meslek odasından onay almadan ruhsat almanın mümkün olup olmadığını sorduğumuzda, “Şube yazışmalarımıza baktığımda 2013’ten öncesinde de birçok belediyeye oda vizesi aranması gerektiğine ve yapı ruhsatlarını odamıza gönderme zorunluluklarına dair yasal düzenlemeleri hatırlatan, odanın görev ve yetkisini bildiren çok sayıda yazımız var. Dolayısıyla yasadan kaldırılmadan önce de uygulamaların belediyelerin inisiyatifine kaldığı ve oda vizesi almayan projelerin olduğunu söyleyebiliriz ne yazık ki.” yanıtını alıyoruz. 

İzmir İnşaat Mühendisleri Odası Danışma Kurulu Üyesi Sıdıka Gülsün Parlar, “2013 öncesinde mesleki denetim hizmeti vardı ancak bu belediyelerle imzalanan protokoller aracılığıyla yürütülüyordu, her belediyede yoktu, yaygın değildi.” diyor. 

İnşaat Mühendisleri Odası’na 2013 öncesinde hangi belediyelerle protokol imzalandığını gösteren veriyi paylaşmalarını istediğimizde ellerinde böyle bir bilgi olmadığı, her şehirdeki şubeyle ayrıca görüşülebileceği belirtildi. 

Karahasanoğlu’nun iddiasını doğrulayabilmek için depremden etkilenen bölgelerdeki belediyelerin meslek odalarıyla protokolü olup olmadığını öğrenmemiz gerekir. Ancak Teyit, depremden etkilenen şehirlerdeki meslek odalarından şu an sağlıklı bir bilgi alamıyor. İnternette yaptığımız araştırmaya göre, 2021 yılında Didim Belediyesi’nin Aydın, 2019’da Sur Belediyesi için Diyarbakır İnşaat Mühendisleri Odasıyla protokol imzaladığını öğreniyoruz.

Meslek odaları: “Odalar için imar sürecinin bir parçası haline gelebilmenin tek yolu dava açmak”
Evirgen, mimarlık odalarının yapıların inşa süreçlerindeki rolünü anlatırken süreci 2013 öncesi ve sonrası diye düşünmeye başlamadan önce şunu hatırlatıyor,  “Altından fay hattı geçen bir arazide bina yapılmasına olanak sağlayan ilk şey imar planı. İmar planı aşamasında etütlerin doğru yapılması ve ne kadar emsal verileceği gibi konular belediye meclislerinde kararlaştırılıyor. Fay hattı gibi tüm risklere rağmen imar verip yapılaşma için koşullar oluştuysa, sorunu ancak tekil projeden öncesindeki süreçle beraber düşünüp çözebiliriz.”

Evirgen meslek odalarının Hatay ve Kahramanmaraş gibi riskli bölgelere kurulmuş şehirlerde bu ölçüde imar planlarına izin verilmemesi gerektiğini defalarca vurguladıklarını belirtiyor. 2020 yılında yapılan "Depreme Karşı Alınabilecek Önlemler Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonu" toplantı kayıtlarında Jeoloji Mühendisleri Odasından Okan Tüysüz’ün Hatay’a dikkat çektiği kısımlara ulaşılabiliyor; “Hatay konusunda da… Hatay çok önemli bir yer, Hatay’ın içerisinden diri fay geçiyor ve Hatay tarihinde bir sürü deprem vardır… Hatay’a konferans vermeye gittiğimiz zaman o diri fayın üstünde bir yürüyeyim şöyle de resim çekeyim, millete göstereyim diye… Çekmedim, çektiğim resimleri de göstermedim kimseye. O kadar korkunç bir durumdadır Hatay.” 

Nihal Evirgen mimar odalarındaki denetim sürecini 2013 değişikliğiyle beraber özetliyor; 

“2013’teki değişiklikle beraber mesleki denetim şartı kaldırılsa da mimarlık odaları kendi yönetmelikleri kapsamında bu uygulamaya devam etmeye özen gösteriyor. Her oda ilgili olduğu alandaki belediyelerle imzaladığı protokollerle, o belediye sınırlarındaki projelere dair mimarlık odasından alınacak onayı ruhsat şartlarından biri olarak saymaya devam ediyor. Örneğin Ankara’da Çankaya Belediyesi’yle imzalanan protokol kapsamında meslektaşların projelerini mesleki denetimden geçirme şartı var. Protokol olmadığı için Sincan ve Keçiören’de bu şart yok.” 

“Mesleki denetim sürecinin yanı sıra, mimarların, mimarlık odalarına başvurarak her yıl yenilemesi gereken büro tescil belgesi mesleki faaliyetlerinde aranan ya da aranması gereken bir diğer şart. Ancak kimi zaman bazı ihalelerde büro tescil belgesi şartı dahi olmadığını görebiliyoruz.”

Projelerini mesleki denetim için odaya getirmeyen üyelere uyarıdan başlayıp meslekten mene kadar gidebilen disiplin cezaları verilebildiğini belirtiyor Evirgen. İmar affı haricinde kalan sorunlu binalardaki sorumluluğu konuşurken ruhsat süreçlerinin öncesinin atlanmaması gerektiğini hatırlatıyor. “Meslek odaları, ruhsata gelene kadar, imar planı, etüt çalışması gibi süreçlerin hiçbirine dahil edilmiyor.” 

“İmar planı hazırlandıktan sonra odalar itiraz hakkını ancak dava yoluyla kullanabiliyor, tek dahiliyet yöntemleri bu.” Ankara Mimarlar Odası’nın, eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek istifa etmeden önce alınan imar artışı kararına dava yoluyla itirazı üzerine Ankara 7. İdare Mahkemesi artış kararını iptal etmişti. 

Evirgen: “Mimarlık odaları şu an itiraz ettikleri çeşitli imar planları ve emsaller üzerinde inşa edilecek yapılar hakkında gelen mesleki denetimlere onay vermemeye özen gösteriyor. Bu durum eğer ilgili belediyeyle aramızda protokol varsa ruhsat sürecinde etki ediyor, protokol yoksa uygunsuzluğu kayıt altına almak amacıyla yine de onay vermemeye özen gösteriyoruz.” 

Görüştüğümüz İnşaat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Sekreter Üyesi Özer Akkuş, 2013’ten sonra denetimin tamamen sonlandırıldığı, öncesinde ise belediyelerle imzalanan protokoller aracılığıyla yürütüldüğünü belirtti. “Bu süreçte de detaylı teknik bir yetkimiz olduğunu söyleyemem, projenin mevzuat açısından gereklilikleri yerine getirip getirmediğine bakıyorduk, hala son yetki belediyelerdeydi.” Akkuş 2013 öncesinde hangi belediyelerlerle protokol imzaladıklarına dair bir bilgisi olmadığını belirtti. 

2013 öncesinde inşa edilen binalardaki sorumluluk zincirinde, inşaat mühendisleri odasının rolünü sorduğumuzda “Bu karmaşık bir tartışma. Mühendisler yapı üretim sürecinin bir parçası değil. Kağıt üzerinde öyle görünse de fiili anlamda yetkileri neredeyse yok, bu sistemi yasal mevzuat yarattı.” yanıtını alıyoruz. 

Yapı Denetim Kanunu gerçekten amacını yerine getiriyor mu?
Evirgen: “Proje sürecinin içerisinde yapı denetim süreçleri de var. Kısa bir süre öncesine kadar müteahhitler kendi seçtikleri denetçilerle çalışıyordu. Hatta bazı müteahhitlik firmalarının paralel şekilde kurdukları yapı denetim firmaları dahi vardı. Yapı denetim sistemi 2019 itibariyle değişti.” 

Yapı denetim uygulaması, Çevre Şehircilik ve İklim Bakanlığı tarafından 1999 İzmit depreminden sonra inşa edilecek yeni yapıların proje ve eklerine uygun imal edilmesini kontrol etmek için 12.08.2001 tarihinde 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile başlatıldı. Yapı denetim şirketlerine ve denetim süreçlerinde meslek odalarına tanınan herhangi bir yetki yok, şirketlerin izin belgesini ise bakanlık veriyor. 2019 yılında yapılan değişikliğe kadar müteahhitler kendi seçtikleri herhangi bi yapı denetim firmasıyla çalışabiliyordu. Denetimin şeffaflığına ve etkisine gölge düşüren bu sistemin değişmesiyle beraber havuz içerisinden atama sistemine geçildi. 

2019 yılına kadar müteahhitlerin kendi seçtikleri yapı denetçileriyle çalışmalarının nasıl eksiklikler yaratmış olabileceği belirsiz.

İmar affı tüm denetim süreçlerini yok sayıyor
Nihal Evirgen tüm bu süreçte imar aflarını unutmamak gerektiğini vurguluyor. “Hiçbir plana ya da projeye bağlı kalmadan inşa edilen kaçak yapılar idare tarafından yürütülen af politikalarıyla yasal hale getiriliyor.”

Emin Koramaz, Birgün’de yazdığı açıklamasında meslek odalarının zamanla değişen yetkilerini ve imar affıyla ruhsat alan yapıları hatırlatıyor;

“Gelinen süreçte TMMOB’ye bağlı odaların kendi uzmanlık alanlarına ilişkin herhangi bir projeye denetim yapma yetkisi bulunmamaktadır(…) Bu da yeterli olmamış 2013 yılında yapılan çıkarılan “Torba Kanun”la “Harita, plan, etüt ve projeler; idare ve ilgili kanunlarında açıkça belirtilen yetkili kuruluşlar dışında meslek odaları dahil başka bir kurum veya kuruluşun vize veya onayına tabi tutulamaz, tutulması istenemez.” hükmü İmar Yasası’na işlenmiştir. Bu düzenlemeler yetmezmiş gibi, hiçbir mühendislik hizmeti almamış, on milyondan fazla kaçak, ruhsatsız yapı “İmar Barışı” adı altında ruhsatlandırılmıştır.”

İmar affına ilişkin bir araştırma, “İmar Barışı” olarak bilinen düzenlememenin geldiği tarih olan 2017 sonu itibarıyla Türkiye’deki yapı stokunun yüzde 50’yi aşan kısmının kayıt dışı (kaçak) olduğu ilgili kurumlarca belirlendiğini gösteriyor. Yani Türkiye’de bulunan binaların yarısından fazlası ruhsatsız. 

Riskli arazileri imara açan ve inşaatlara ruhsat veren belediyeler, bakanlığın inşaatı denetlemekle yetkilendirdiği bağlı yapı denetim uzmanları, inşaatı üstlenen ve vasfı konusunda herhangi bir standart bulunmayan müteahhitler ve bu uzun sürecin farklı aşamalarındaki mühendisler ve mimarlar… 

Birden fazla aktöre sahip bu süreçte, meslek odalarının varlığını tamamen yok saymak da, bakanlığın ve belediyelerin kanundan kaynaklanan sorumluluğunu gözardı etmek de mümkün değil. Ancak düzenlemeler ağırlıklı olarak belediyelerin inisiyatifine bırakılmış ve sağlıklı yapılaşma süreçlerinin önü tıkanmış.

KAYNAK: teyit.org