Enkaz ve İlkbahar
Tabiatın bir döngüsü var, saati hiç şaşmıyor. Deprem oldu diye ilkbahar gelişini geciktirmedi. Ağaçlar ve türlü bitkiler yine çiçek açtı, kırlar yeşil halılarını serdi. Dağlar güneşin altında ışıl ışıl parıldamaya başladı. Zirvelerdeki kar tabakası adeta bulutlarla beyaz yarışı yapıyor.
Dünyada her ne varsa sonu enkazmış. Deprem enkaza dönüştürme süresini birkaç saniyeye sığdırmış. Depremin ilk anını anlatanların ifadelerinden çıkardığım ana fikir budur.
Bir Varmış Bir Yokmuş
Depremle sarsılan şehirlere ilişkin sözcükleri yazmamı isteseler aklıma ilk hüzün, ölüm, gözyaşı, göç, yıkım, enkaz, endişe, toz, toprak, beton, plastik, çamur, çer, çöp, kar, yağmur, koku ve ses sözcükleri gelir. Gördüklerimi tek cümle ile anlatmak istesem “Bir varmış bir yokmuş” derim.
Ne dökülürse yere dökülür. Kan, gözyaşı, hüzün, anı, defter, kitap, kılık, kıyafet, enkaz, eşya yığınları görülür de insandan toprağa düşen görülmez. Enkazın özgül ağırlığı olmalı; çünkü içinde uzuv, kan, gözyaşı ve anılar var.
Düzeleceğine inanmaz isek yaşamak bize zehir olur. Umut bizi yaşatır. Umutlu olmak için öyle çok emare var ki! İnşallah devam edeceğiz.
Fotoğraflar: Ahmet TEK