“Bizim Çocuklar” büyük düş kırıklığı yaratarak eve erken döndü.


Oysa ne denli umutluyduk Avrupa Futbol Şampiyonası’ndan.  Aynı grupta yer aldığımız İtalya dışında Galler ve İsviçre dişimize göre  takımlardı. İtalya’ya yenilsek bile diğer iki maçı da kazanarak altı  puanla rahat şekilde üst tura çıkmayı öngörüyorduk. Ne var ki oyuncularımız ile teknik direktör Şenol Güneş’in bu denli kötü olacağını, tel tel döküleceklerini hesap edememiştik.


Avrupa’nın en üst düzey liglerinde koşuşturan, Fransa Ligi’nde (Ligue 1) yıllar sonra Lille’yi şampiyonluğa taşıyan Burak Yılmaz, Yusuf Yazıcı ve Zeki Çelik’in yorgunluktan ayakta duracak hallerinin olmayışını Milan’da  mücadele eden Hakan Çalhanoğlu ile  Kaan Ayhan, Kenan Karaman, Umut Meraş, Okay Yokuşlu, Ozan Tufan, Cengiz Ünder ve diğerlerinin son derece yetersiz fizik kondisyonunu izlerken üç maçta neden sıfır çektiğimizi daha net kavradık. 
İtalya ve Galler karşısında 5 golü kalesinde gören Uğurcan’ın ısrarla İsviçre maçında oynatılmasının kötü gidişin üzerine adeta tuz biber ektiğini gözlemledik.

Ülkenin en iyi kalecisi ve yeteneğine kimsenin söz edemeyeceği Altay Bayındır’ın Galler olmadı, İsviçre maçında neden oynatılmadığını sorguladık. Turnuvanın “en genç takımı” diye göklere çıkardığımız ulusal takım, bırakın sahada koşmayı geriye dönüşlerde karşıt oyuncuların ne denli arkasında kaldığını üzülerek izledik. Oysa çok bilen Şenol Güneş, Caner Erkin’i “ileri çıkışlarda geriye geç dönüyor” gerekçesiyle kadroya almadı. O çok güvendiği Umut Meraş’ın rakiplerini kaçırmasını gördükçe Caner Erkin’in hakkının yenildiğine tanık olduk. Hadi Caner’i kadroya almadın,

Rıdvan Yılmaz'ı niye oynatmasın be hoca?


Nereden bakarsanız bakın, 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası’nın grup maçlarında “ en başarısız, en kötü oynayan, en çok gol yiyen takım” niteliği ile ulusal takım  fiyasko ile eve döndü. Aslında bu durumu hiç ummuyor ve hak etmiyorduk. Oyuncularımız yedikleri golleri adeta kabullenerek, isyan etmedi, tepki gösteremedi. En üzücü yanı da bu ya…


2002’de Güney Kore’deki Dünya Şampiyonasında Türkiye’yi üçüncülüğe taşıyan Şenol Güneş, bu kez taktikleri, oyun planı, yanlış kadro tercihi, aynı futbolcularda ısrar etmesi ve sonuçlara etkili olacak atakları yapamamasından ötürü futbolcular gibi tel tel döküldü, kendi adına turnuva fiyasko ile sonuçlandı. İsviçre maçının ardından istifa etmeyeceğini açıklayan Şenol Güneş’in özeleştiri yapma zamanı geldi.  Yurt içinde göz ardı edilen, küstürülen deneyimli ve genç oyuncuları ulusal takıma kazandırmak temel işlevi. 


Eleştiri ve sorulara felsefi sözcüklerle yanıt vermeyi yeğleyen hocanın, Dünya Kupası elemelerine yeni bir anlayış, yeni bir kadro yapılanması ile hazırlanması şart. Avrupa’da en çok para kazanan üçüncü teknik adam konumundaki Şenol Güneş, aldığı paranın hakkını verebilmesi için yanlış ısrarlarından kaçınmalı, olası yeni başarısızlığa yol açmamalı. Tabii görevini sürdürecekse…