Bir ilkbahar sabahı Güneşle uyandın mı hiç? Çılgın gibi koşarak Kırlara uzandın mı hiç? Bir his dolup içine Uçuyorum sandın mı hiç?

Sözleri Bekir Mutlu, bestesi Erdoğan Berker’e ait Nihâvend şarkının ezgilerinin sağanak misali yağıp coşturduğu toprakların kokusunu, tam mevsiminde, doyasıya içime çektim ya, şükürler olsun. 

Sait Faik Abasıyanık, ilkbaharı, bir bayram, bir uyanış, bir mucize, bir çılgınlık, olmayacakmış gibi duran bir şeyin oluşu diye nitelendirir. Tabiatı içine çeke çeke yaşayan bir gözlemci olan Sait Faik, “Bir İlkbahar Hikâyesi” adlı öyküsünde şu betimlemeyi yapmış:

“Kuş, papatya, gelincik, çayır, çimen, ağaç, çiçek, mimoza, zakkum, su sesi, hindiba, çingene, kuzu…Klasik ilkbaharların içinde hepsinin; hatta sülüğün bile yeri vardır. Unuttuklarım da çoktur a, en mühimi nisan, mayıs güneşi.”

İlkbahara ve mayıs güneşine methiyeler düzen Sait Faik Abasıyanık, kaderin cilvesi olmalı, 11 Mayıs 1954’te ölmüş. Geçen hafta bunların hepsini doya doya yaşadım, hattâ daha fazlasını. Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla, Kültür Sanat Muhabirleri Derneği tarafından düzenlenen 4. Medya, Kültür Sanat ve Turizm Buluşmaları kapsamında Çanakkale'de üç gün geçirdim.

Mavi göğün ve pamuk yığını bulutların altında, yeşil kıyafetler içinde, kan kırmızı gelincikler, beyaz papatyalar ve sarı kanolalar ile göz alıcı bir dilberin ince, uzun, kıvrımlı bedeni gibi,  masmavi, menevişli denizin kenarına sere serpe uzanmış bir şehir Çanakkale.

Kırka yakın kültür sanat muhabiri ile çıktığımız yolculuğun ilk durağı Ezine İlçesi oldu. Tabiat ve lezzetin buluştuğu, beyaz peyniriyle ünlü Ezine’ye girerken bizi şiddetli bir yağmur karşıladı. Buradan, konaklayacağımız Alexandria Troas antik kentinde, yüzyıllardır şifa arayanların durağı olan termal su kaynağında kurulu termal otele geçtik. Yerleşim merkezlerinin uzağındaki otelin sessizliğini bozan tek ses kuluçka dönemindeki kuşların cıvıltılarıydı. Odalarda termal su vardı ve bir sonraki gün, pencereden giren güneşle manzaraya uyanmak en büyük şansım oldu.

Ezine’de ilk ziyaret yerimiz Yahya Çavuş Evi oldu. Çiseleyen yağmur eşliğinde köyde kısa bir gezinti yaptık. Sonra yağmur dindi, ışıl ışıl bir hava, başağa durmuş ekinler ve yeşillikler arasında kan gölünü andıran gelincik öbeklerini seyrederek, sırasıyla Antik Granit Ocağı, Herodes Antikus Hamamı, Nymphaion Doğu Kapısı ve surları, Alexandria Troas Antik kentini gezdik. 

Çanakkale için “bir nefes gurur, bir nefes huzur, bir nefes ilham” denir. Gerçekten öyle, daha fazlası da var. Çanakkale geçmişimiz, geleceğimiz ve geçilmezimiz. Ama en önemlisi Çanakkale bu vatanın bugünü. Bugün bu topraklarda yaşayan her aileden en az bir ferdinin şehit düştüğü veya gazi olduğu coğrafyanın adıdır Çanakkale.

Dedem Bayram ve dedemin kardeşi Bekir Çanakkale’de şehit olmuş. Dedem şehit düştüğünde Karaman’daki babaannem Emine, henüz 1 yaşına girmemiş olan babam Ali’yi emziriyormuş. Soyadımızın öyküsünde Çanakkale vardır. Gelibolu Yarımadası’nı gezdik; adım adım, hüzünle, gururla ve dualarla. 

Kaz Dağlarından gelen çam, denizin yosun ve iyot kokularına bahar çiçekleri de karışınca adeta ıtır cennetinin müminleri gibi huzura erdik. UNESCO Dünya Kültür Miras Listesi’ndeki Troya Antik Kenti’ni, Troya Müzesi’ni gezdik. Troya Savaşı’nı, İlyada Destanı’nı hatırladık. Binlerce obje arasında başımız döndü. 3 bin metrekare sergi salonunda, 11 bin 200 metrekare kapalı alana sahip Troya Müzesi bu ülkenin en değerli hazinelerinden biri.

Biz üç günlük geziye Ezine’deki Taş Mektep, Abdurrahman Camii, Yahşi Bey Hamamı, Yahşi Bey Türbesi’ni, Millet Bahçesi’nde çay içmeyi, belediye sosyal tesislerinde yemeği, peynir ve zeytin alışverişini, Çanakkale Limanı’nda turu, dondurmanın tadına bakmayı, Troya filmindeki atın önünde fotoğraf çekmeyi, Gelibolu’yu vapurdan seyretmeyi, şifalı su dolu küvette termal keyfini ve daha onlarca güzelliği sığdırdık. 

Bir şehir nasıl anlatılır? Bu işin üstadı Ahmet Hamdi Tanpınar ve öleli 61 yıl olmuş. Üstadın ruhuna Fatiha okuyarak, onun yazdıklarından fersah fersah uzak, bir şehir yazısı olarak elimden gelen bu. Gezinin mimarı Kültür Sanat Muhabirleri Derneği Başkanı İbrahim Gökdemir, Kültür ve Turizm Bakanlığı Daire Başkanlarından Sanem Arıkan, gezimizin ev sahibi Ezine Belediye Başkanı Güray Yüksel’e teşekkürler.

İlkbahara, mayısa, yağmura, gelinciğe, kırlara, kır çiçeklerine, rüzgâra, buluta selam olsun. Taşı, toprağı, havası, suyu altından kıymetli olan bu güzel ülkeyi bizlere emanet edenlerin ruhları şad olsun.