ABD emperyalizminin Başkanı, o çirkin sözcüğü kullanarak bir kez daha güvenilmez olduğunu gösterdi.

1915 yılında Doğu Anadolu’da Rus kuvvetlerine karşı savaşan Osmanlı askerlerini arkadan vuran, yurt genelinde ayaklanmalar başlatan Ermeniler o vakit Osmanlı toprağı olan Suriye ve Irak’a gönderildi. Bir yanda dış güçlere karşı savaşılırken, bunu fırsat bilen Ermenilerin isyanı kabul edilemezdi. Bu nedenle toplu göçe maruz kaldılar. Tehcir sırasında istenmeyen olaylar yaşandı, can kayıpları oldu. Bu göçü her fırsatta kullanmaya, rant edinmeye çalışıyorlar.

Özellikle ABD Kongresi’nde etkin olan Ermeni lobisi isyanlarından kaynaklanan toplu göçü kullanarak Türkiye’yi sözüm ona “soykırım” yapmakla eleştiriyor. O denli ileri gittiler ki toprak ve yüklü tazminat bile talep ettiler. Yargıya başvurdular, ne var ki sonuç alamadılar. Zorunlu göçle Türkiye’yi suçlayan, toprak talebinde bulunan o Ermeniler, diplomatlarımızın terör örgütü ASALA tarafından şehit edildiğini nedense görmezden geliyor. Onlarla birlikte ağababaları emperyalist ülkeler de “Üç Maymun”u oynuyor.

Her yıl 24 Nisan yaklaştıkça yaygaralarını dillendirir, ABD Başkanları üzerinde baskı oluşturarak konuşmasında o çirkin sözcüğü kullandırmaya çalışırlar. Bu bilindik, usandıran senaryo her yıl tekrarlanır. Başkanlar da doğrudan bu sözcüğü kullanmadan geleneksel konuşmalarını yaparlar. Ocak ayında koltuğuna oturan ABD’nin yeni Başkanı Joe Biden, seçim çalışmalarında Ermenilere verdiği söz doğrultusunda bu kez suçlayıcı sözcüğü kullandı. Ancak burada ince bir ayrıntı var. O da tehcirin, yani göçün Osmanlılar döneminde gerçekleştirildiğini, Türkiye’yi bağlamayacağın bir şekilde ifade etti. Kendince böyle bir ayrıma gitse bile kullandığı sözcük

doğrudan Türkiye’yi hedef alıyor. ABD’nin Kızılderililere karşı uyguladığı soykırımı unutmuş görünüyor.

Emperyalist amaçlar uğruna hiç ilgisi olmadığı halde Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta sudan gerekçelerle başlattığı savaşlarda, Güney Amerika ülkelerinde kışkırtma ile ayaklanmalara öncülük ettiği, İran’a müdahale isteği, Kuzey Irak’ta Türkiye’nin aleyhine olacak Kürt devleti kurma girişimlerini, yüz binlerce insanı canından ettiğini tüm dünya biliyor. Yayılmacı politikaları ve çıkarı uğruna her türlü kötülüğü çekinmeden yapabileceğini dünya unutmuyor.

NATO’da sözde müttefikimiz olan emperyalist ABD’nin Türkiye’ye karşı iyi duygular beslemediği, içten dost olmadığı tarihte yerini alan tutumlarıyla zaten belli. Kıbrıs Barış Harekatı sırasında uyguladığı silah ambargosu, Türk çiftçisinin geçim kaynağı haşhaş üretimine yasak getirme isteği, Kuzey Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirilmesi, son günlerde Akdeniz’de haklarımızı aramamıza engel olmak amacıyla Yunanistan ile işbirliği yapması, Kıbrıs’ta Rumların arkasını sıvaması, parasını vererek ortak olduğumuz F-35 projesinden Türkiye’nin çıkarılması, Montrö’nün delinmesi uğraşıları, Kuzey Irak’ta PYD-YPG’ye silah yardımında bulunması. Bu çirkin tutumlarıyla gerçek dost ve müttefik değil, düşman olduğunu bir kez daha gözlerimizin içine sokuyor ABD emperyalizmi.

Siyasi iradenin kınama, açıklama yerine sert yaptırımları uygulaması gerekiyor. Bildiri yayınlanıp geçiştirilirse daha da yüzsüzleşirler. Adana İncirlik ve Malatya Kürecik üslerinin kapatılması gerekmez mi bu küstahlık karşısında.

İdam yıl dönümleri yaklaşırken ABD emperyalizmine, 6. Filo’ya karşı mücadele yürüten, “Tam bağımsız Türkiye” diye haykıran, anti emperyalist tutumlarının bedelini canlarıyla ödeyen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını saygı ile anıyorum.