İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurularına Türkiye’nin itirazları sürüyor.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının ardından kaygılanan her 2 ülke ABD’nin desteği ile NATO’ya üyelik başvurusunu yaptı. ABD’nin sınır ülkelerini NATO şemsiyesi altına alarak Rusya’yı kuşatma planının bir parçası aslında İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik girişimi.

Ukrayna savaşının temel nedeni de bu ülkenin NATO’ya üye yapılmak istenmesi, Rusya’nın buna şiddetle karşı çıkmasıdır. Benzer şekilde Gürcistan’ın da NATO’ya üye olmasını hararetle talep ediyor ABD ve Batı ülkeleri. Amaç etrafı NATO ülkeleriyle kuşatılacak Rusya’yı tümü ile kontrol altına almak. Yani Rusya’yı içe dönük, edilgen ülke konumuna getirmek.

Yazının girişinde vurguladığım gibi Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyesi olmasına bu ülkelerin özellikle İsveç’in PKK, YPG terör örgütlerine arka çıkması, aranan teröristleri barındırması nedeniyle şiddetle karşı çıkıyor.

Terörden canı yanan Türkiye itirazlarında son derece haklı. Bunların yanı sıra FETÖ ile diğer eli kanlı örgütler de elini kolunu sallayarak rahatlıkla buralarda ikamet ediyorlar. Almanya, Yunanistan, Fransa gibi diğer Batılı ülkeler de terör örgütlerini kolluyor.

Yıllardır terörle bağlantılı kişilerin teslim edilmesi için Avrupa ülkelerine çağrılarda bulunan Türkiye ne yazık ki olumlu yanıt alamadı. Bırakın teslim etmeyi, aksine Türkiye’ye karşı kullanıldı bu aparatlar. Demokrasi çıtasının yüksekliği ile övünen Batılı ülkeler NATO paydaşı olmasına karşın, Türkiye’nin haklı istemlerini hep görmezden gelerek savuşturdu.

Şimdi söz sırası Türkiye’de. 30 üyeli NATO’ya yeni üye alınabilmesi için tüm ülkelerin onay vermesi gerekiyor. Bir ülke bile karşı çıksa yeni üye alınamıyor. Türkiye “tamam” demeden İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya girmesi olanaksız. ABD ve diğer Batılı ülkelerin, İsveç ve Finlandiya’nın şimdi hatırladıkları ülkemizin kapılarını çalması bundan.

Ele geçen bu fırsatı çok iyi değerlendirmek ve pazarlık gücünü yüksek tutmak zorundayız. O teröristler teslim edilmeden, “barındırmayacaklarına” ilişkin kesin güvence alınmadan Türkiye dik duruşunu sürdürmeli. Kuru sözle geçiştirilecek gibi değil.

Bülent Ecevit’in Başbakanlığı döneminde 1974 yılında gerçekleştirilen Kıbrıs Barış Harekatı’nı gerekçe gösteren Yunanistan, NATO üyeliğinden ayrılmıştı. Türkiye onay vermediği sürece geri dönmesi de olanaksızdı.

Nedense 12 Eylül darbesinin ardından Orgeneral Kenan Evren apar topar Yunanistan’ın yeniden NATO üyeliğine alınmasına imza attı. Hala nedeni bilinmeyen o ivedi karardan ötürü aynı çatı altına bulunduğumuz Yunanistan, ABD ile birlikte Ege Adalarını silahlandırıyor, F-16 uçaklarını verilmesine karşı çıkıyor, küstah Başbakanları Miçotakis her yerde Türkiye aleyhtarlığı yapıyor. Kenan Evren’in bir anlık gafletinin bedelini utanmaz ve arlanmaz Yunanlıların çirkin sözlerine haksızca muhatap kalarak ödüyoruz.

Demem o ki bu kez eline geçen fırsatları çok iyi değerlendirmeli güzel ve yalnız ülkem.