Salgın döneminde sağlık emekçilerinin ardından halk için kelle
koltukta koşuşturandan biri de onlar.
Her gün sokakta, caddede motorları ile siparişleri bir an önce
yetiştirmek için slalom yaparak adeta zamanla yarışıyorlar. Öyle ki
gidecekleri yere geç kalmamak, patrondan fırça yememek için ekmek
parası uğruna motorları ile neredeyse uçuyorlar. Yaşamın ayrılmaz
parçası haline gelen, evlere ve işyerlerine paketleri tez ulaştırmak için
koşuşturan motosikletli kuryelerden bahsediyorum.
Onların ne denli önemli hizmeti yerine getirdiği bir yılı aşkın süredir
dünya ile birlikte Türkiye’yi esir alan salgın döneminde net olarak
görüldü. Zor dönemde kendilerine olan gereksinim giderek artıyor.
Hem ihtiyaçtan hem de iş yokluğundan ötürü motokuryelerin sayısı
900 bini aştı. Ancak 100 bini kayıtlı, sigortalı. Geriye kalanı kayıt dışı
emek harcıyor. Çoğunun da mesleki yeterlilik belgesi yok. Sektöre
çeki düzen vermek için bu belgenin zorunlu olması şart.
Ağırlıklı olarak yeme-içme sektöründe faaliyet gösteren
motokuryelerin çoğunluğu sigortasız, asgari ücretin altında ücretle ve
bahşişlerle çalışıyor. Büyük bölümünün bu işle ilgili ne deneyimi, ne
bilgisi, ne sertifikası var. İşsiz gezen her genç kolaylıkla bu mesleği
yerine getirebiliyor. Sektörde disiplin, denetim, kural ve yaptırım yok.
Salgının başladığı Mart 2020’den bu yana karıştıkları 63 bin kazada
193 motokurye siparişleri tez yerine ulaştırma kaygısı ile yaşamını
yitirdi. Oysa salgından önce 19’u trafik kazalarında hayatını
kaybetmişti. Bu da gösteriyor ki salgın ile birlikte motokuryelere
yönelik talep arttı. Artan talep üzerine deneyimsiz kişiler sektörde

çalışmaya başladı. Kuryelerin üzerinde teslimatlarla ilgili hız baskısı
ortaya çıktı. Sonucunda ölümlü kazalar arttı. Kendilerine yönelik bir
yasa ve düzenleme olmadığından sektör başıboş halde. Aile, Çalışma
ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı geçen yıllarda gerekli yasal çalışmaların
başlatılması amacıyla çalıştay düzenledi. Ancak arkası gelmedi,
unutuldu garibanlar.
Motokuryeler zor görevi yerine getirmeye çalışırken ne yazık kapsını
çaldıkları bazı yurttaşlar tarafından çirkin tutumlarla da karşılaşıyor.
Öyleleri var ki, kapıyı bile açmadan siparişi eşiğe bıraktırıyor. İnsanlık
dışı tutumlarını gayriahlaki boyuta taşıyanlar bile var.
Salgın döneminde Adana’da bir apartmanın kapısına “Motokuryeler
giremez” diye yazılar bile asıldı. Medyada haber olmuştu bu ucubelik.
Kim bilir bunun gibi daha ne kadar yanlışlıklar yapıldı onlara. O denli
korkuluyor, o denli çekiniliyorsa paketleri kim getirecek? Maskeni
takar, mesafeni korur, siparişini alırsın. Karşısındakinin de insan
olduğunu bilmeyecek kadar vicdan yoksunu bazıları. Aslında empati
yapıp, kendilerini bu emekçilerin yerine koyup bir düşünseler. Kendi
çocukları da işsizlik ortamında motokurye olabilirdi. Nerede o anlayış
ve empati onlarda.
Bırakın hor görülmeyi, bahşişi hak ediyor salgın emekçileri. Virüse
yakalanma, trafik kazalarında yaşamlarını yitirme riskine karşı halka
hizmet götürüyorlar. Bahşiş vermiyorsan bile hor görme garibi.
Ekmek parası uğruna kelle koltukta oradan oraya koşuşturan
kuryeleri kayıt altına alacak, mesleki eğitimi zorunlu kılacak, sosyal
güvenceye kavuşturacak, sektörü disipline edecek düzenlemenin
yaşama geçirilmesi kaçınılmaz.