İntiharı ile büyük bir yankı uyandıran, adı filmlere ve türkülere konu olan, Mefaret Tüzün, Türkiye’deki ilk kadın hakimler arasında yer almaktadır ve kendine yakılmış türküde ise Bodrum Hakimi olarak ifade bulur.

Mefaret Tüzün Kütahya'nın Tavşanlı ilçesinde 1906 yılında doğmuştur. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini bitirmiş ve Türkiye'nin ilk kadın hakimlerinden birisi olmuştur. İl görev yeri de Kütahya’nın Tavşanlı ilçesi olmuştur. Tavşanlı da büyük bir üne kavuşmuş ve mesleği ve görevini onuru ile yerine getiren adalet timsali bir kadındır. Kadın olmasına rağmen, at sırtında keşiflere gider, cesur tavırlar sergiler, adaletli kararlar verebilmek için sabahlara kadar çalışırdı. Cumhuriyet ilan edildiğinde, 17 yaşındaydı ve Atatürk'ün Türk kadınına verdiği onuru hakkıyla taşıyacak kadar güçlüydü. Genç Türkiye'nin ve çağdaşlığın önemli dinamiklerinden biriydi. En önemlisi, çağdaşlarından çok önce kendisine tanınan hakların ve sorumluluğunun bilincindeydi. Çok güzel olması ve iyi giyimi ile her zaman dikkat çeken bir kadındı. Yaşlısı, genci herkes onunla konuşurken büyük bir saygı duyardı. Hiç evlenmedi ve hayatı boyunca hep yalnız yaşadı. 
 
Mefaret Tüzün’ün 1951 yılında tayini Muğla’nın Bodrum ilçesine çıkmıştır. Bu tayin onun için bir son muydu ya da bir sonun başlangıcı mıydı bilinmez. Bodrum da 3 yıl görev yapmış ve görevi boyunca saygınlığı ve verdiği adaletli kararlarıyla ün yapmış ve herkes tarafından sevilen biri olmuştur. Hatta ünlü bir Bodrumlu’yu mahkum etmiş ve bu kararında bir gram dahi tereddüt etmemiştir. 

Mefaret Hanım, bir yaz gecesi, mesai arkadaşlarına bir jest yapıp, Milas'a konser vermek üzere gelen bestekar Zeki Duygulu'nun konserine götürdü. Ancak nerden bilinebildi, onun son gecesi olduğu… O gece konserde çok güzel bir gece yaşanmakta, şarkılar birbiri ardından, bazen Hüzzam, bazen Nihavent, bazen Muğla yöresi zeybekleri… Herkes, neşe içinde eşlik ediyordu sanatçıya, tek bir kişi hariç Mefaret hanım…. O sadece duygulu şarkılara eşlik ediyordu gözleri dolarak… Zaman zaman da dalıp dalıp gidiyordu. Konserin ortalarında sanatçı Zeki Duygulu, "Usludur kadınım çıldırtma beni" isimli bir şarkıyı söylüyordu. Şarkının bitiminde, Mefaret hanım birden ayağa kalkıp, "Zeki bey bu şarkıyı tekrar söyler misiniz?" diye seslendi. Zeki Duygulu bu isteği kırmayıp şarkıyı tekrar seslendirdi.
(Sanatçı Zeki Duygulu'nun bu şarkıyı bir daha, başka bir yerde hiç söylemediği rivayet edilir)


O gece bitiminde herkes evlerine dağılmıştı. Ertesi gün 17 Mayıs 1954 günü Mefaret Hanımın mesaiye gelmediğini fark eden arkadaşları evine gittiler. Eve girmeye tereddüt ettiler fakat dayanamayıp içeri girdiler. Gözlerine inanamıyorlardı. Hakime hanım salonun ortasına kendini bir ipe asmıştı. Herkes şaşkın, herkes hüzünlü… İntiharı hakkında hiçbir zaman kesin bir bilgiye varılamadı, yıllarca bu intiharın arkasında farklı rivayetler olduğu ortaya çıkmıştır.


Bir rivayete göre şöyleydi, intiharı ile ilgili bilgi verilmek amaçlı nişanlısının ailesine ulaşılmış ancak nişanlısının bir ay önce vefat ettiği haberi duyulmuştur. Rivayete göre, nişanlısının ölümü Mefaret hanımı çok etkilemiş, o da bu acısına son verip nişanlısına kavuşmak için canına kıymıştı.


Bir diğer rivayet ise Mefaret Hanım Bodrum'da bir gence idam cezası vermişti. Bunun üzerine çocuğun ağabeyi onu kaçırıp Turgutreis'in karşısındaki Çatal adalarında tecavüz etmişti. Bundan çok etkilenen Mefaret Hanım da dayanamayıp dönüşte kendisini öldürmüştü.


Anlatılan diğer bir rivayete göre ise; Mefaret Hanım'ın ölümünün arkasında bir aşk olduğu yolunda. Bunlardan biri, "Bodrum Hakimi" filmine de konu olan öykü. Türkan Şoray’ın canlandırdığı muhteşem hakime hanımın hiçbir zor karşısında eğilmeyen başı sonunda bir aşka yenik düşmesi… Filmde Kadir İnanır Bodrumda çok saygın ve zengin bir ailenin oğludur. Bir gün bir adamı öldürüyor, ancak ortada hiçbir kanıt yok. Bu suçtan dolayı ise başka bir kişi yargılanıyor, ancak gerçek er ya da geç ortaya çıkarak Kadir İnanır’ın adam öldürme suçundan yargılanmasına başlanılıyor. Cezası idam. Ancak rivayete göre ise, hakime hanım Ya sevdiği adama ölüm cezası verecekti, ya da… İkinci yolu seçti Bodrum Hakimi.


Bodrum'daki bir diğer hikayeye göreyse, hakime hanımın sevgilisinin filmdeki gibi bir suçlu değil, Bodrum'un savcısı olduğu yönünde ama bu aşkın Mefaret Hanım'ı neden intihara sürüklediği konusunda hiçbir bilgi yok…Aşkı karşılıksız değildi ancak muhtemelen evlenemeyeceklerdi. Savcı evli miydi, ya da önce evlilik vadettiği Mefaret Hanım'ı sonra terk mi etti? Büyük olasılıkla Bodrumlular pek sevdikleri hakime hanımlarına böyle gayrimeşru bir ilişkiyi yakıştırmak istemediklerinden bu konuda susmuşlardı.


Onun ölümü yıllarca büyük bir yankı uyandırdı. Türkülere, filmlere konu oldu. En küçük köye kadar haberi ulaştı ve tüm Bodrumlular bundan büyük üzüntü duydular. Mefaret Hanım'ın kaybettiği anlam hayatı mıydı, inandıkları mıydı bilinmez. Belki de o gittiği bilinmeyen ülkede, kendisinden önce oraya giden nişanlısına kavuşmayı umut ediyordu, Ya da sevdiğine idam cezasını kendi kararı ile verilmesine dayanamadı ya da başka bir şey. Ne yazık ki bunu hiçbirimiz asla bilemeyeceğiz.
                                                                                                   

Av. Çılga Kumsal Şahin