Yine şaşıracaksınız Cumhuriyet Türkiye’sinde neler yaşanmış bir zamanlar..

Şimdilerde üretimi ve tüketimi yasak olan eroin, bir zamanlar ülkemizde ve daha birçok ülkede yasal olarak üretiliyor ve tüketiliyordu.
Tarihimizin en ilginç olaylarından biri; İstanbul'da kurulan 3 eroin fabrikasıdır.

"Lahey ve cenevre konferansları ile afyon ve eroin 1925’te bütün dünyada yasaklanıyor.Türkiye’de  ise, 1926’dan başlayarak afyon alkoloidleri fabrikası adı altında İstanbul’da eroin üreten üç fabrika kuruluyor. Birini Taksim’de Japon mafyası yakuza kuruyor, diğerleri ise Kuzguncuk ve Eyüp’te bulunuyor. 

Kuzguncuk’taki fabrikanın yönetim kurulu başkanı, o dönemde meclis başkanı olan ve daha sonra Başbakanlık da yapan Hasan Saka. Levantenler, Rum iş adamları, belçikalı sermaye gruplarının ortaklıkları var. Avrupa’da yasak ancak Türkiye’de  eroin üretimi yasal olarak yapılıyor. o dönemde ABD'de mafya eroini keşfediyor. Lucy Luciano merkezi hesapları olan bir işletme gibi yönettiği mafyayı klasik bir suç örgütünden bir endüstriye evriltiyor. Luciano’nın beyni olan Meyer Lansky 30’ların başında İstanbul’a gelip bağlantılar kuruyor. Amaç, Fransız bağlantısı olan ve Havana’da noktalanan afyon-eroin hattı için Türkiye’deki fabrikalardan tedarikçilik sağlamak. 

Türkiye, uluslararası anlaşmaları imzalamayıp morfin ve eroin sattığı için, 1929’dan başlayarak büyük bir ambargo ile karşılaşıyor. ABD New York Belediye Başkanı La Gardia, Türk malları için bir yasa tasarısı veriyor. Şubat 1930’da New York’ta yakalan Alesia adlı bir gemide Türkiye’den yüklenen 500 bin dolarlık morfin bulunuyor. Amerika’da mafya klanları arasında savaşın başladığı bu dönemde Luciano üstünlük sağlıyor. Eroinin geleceğini görüyor ve üzerine oynuyor. Baba filmi ile 70’lere taşınan "mafya eroin satar mı, satmaz mı?" tartışması aslında 30’ların ürünüdür. Amerika’da içki yasağı yeni sona ermiş, mafya içki yasağı döneminde büyük kriminal ciroya ve organizasyona ulaşmıştır. Çok parası ve büyük bağlantıları organize edebilecek yeteneği vardır. Luciano bu dönemde İstanbul'daki  fabrikalar ve kaçakçılarla ilişki içindedir. 

1930’da bu fabrikalar 1,5 milyon bağımlının ihtiyacını karşılayabilecek kapasitede, aylık yaklaşık 3-5 ton eroin üretiyor.Türklerin  de içinde bulunduğu çok uluslu kaçakçılık yapısı özellikle Mısır’ı eroine boğuyor. Mısır’da yaşanan bu facia yüzünden, Türkiye’deki fabrikaların kapanma nedenlerinden biri de genç yaşta Kahire Emniyet Müdürü olan İngiliz Russell Paşa’nın çabaları olmuştur. Eroin kaçakçılığının, hukuki anlamda organize suç olarak ilk Mısır’da tanımlandığı söylenebilir. Russel Paşa’nın hedef gösterdiği kişilerden biri meclis başkanı Hasan Saka, diğeri ise İçişleri bakanı Şükrü Kaya. Şükrü Kaya’nın Fransa’da kaçakçılarla işbirliği yaptığını söylüyor. 

Mısır’da o dönemde kitlesel ölümler oluyor. 10-12 milyonluk Mısır’da neredeyse 30-40 bin kişi eroinden ölüyor. Kaynağında Türkiye’den  yapılan kaçakçılık var. 1933’te eski bir asker olan General  Sherril Türkiye’ye elçi olarak atanıyor. Mustafa Kemal’in biyografisini yazıyor ve sağladığı bu yakınlık sayesinde kabinede en güvendiği adamların bu işin içinde olduğunu anlatıyor. Bir gecede bir yasa çıkarılıyor ve Mustafa Kemal kabineyi toplayarak ertesi gün şu açıklamayı yaptırıyor: Eroin fabrikaları kapanmıştır. 

Uluslararası anlaşmaları imzalayacağız. Mustafa Kemal’in iradesine rağmen meclis direniyor. Karar Halk Fırkası’ndan geçiyor ama mecliste bir yıl boyunca yasa hazırlanamıyor. Afyon lobisi 1933 yılında Mustafa kemal’e bile direnecek güce sahip. Ancak Mustafa Kemal’in ısrarları ile fabrikalar kapatılıyor. Türkiye’nin çok uluslu kaçakçılıktaki rolü hep 70’li yıllara, Bulgarlar’a bağlanır. Ancak 30’lu yıllarda bu ilişkiler zaten vardı. Büyük sermayedarlar Avrupa’nın kaçakçılık çeteleri ve dünyanın önde gelen mafya organizasyonları ile ilişkide olmuştu."

Ali K. Şahin