Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verileri ülkenin en büyük sorununu bir kez daha gözler önüne serdi.
Veriler, Türkiye’nin yoksullar ülkesi olduğunu, gelir ve servet eşitsizliğinin giderek varsıllar lehine açıldığını gösteriyor. Mevcut ekonomik düzen, varsılı daha varsıl, yoksulu daha yoksul hale getiriyor. Birileri zevk içinde milyonlar harcarken, çoğunluk yoksulluk altında kıvranıyor.
BDDK verilerine göre, bankalara yatırılan tüm mevduatın yüzde 78’i 2 milyonu aşkın kişiye ait. Bankalarda milyon lirası olanların sayısı son bir yılda 1 milyon artışla 2.1 milyona yükseldi. Bir yıl önce milyonerlerin hesabında yaklaşık 12 trilyon TL bulunuyordu. Bir yıl sonra bu tutar yaklaşık 17 trilyon TL’ye çıktı. 2.1 milyon kişinin 1 milyon TL ve üzerinde serveti var. Bankalarda 10 bin TL’nin altında parası olanların mudi sayısı 165.5 milyon. Bankalardaki servetin yüzde 78.1’i 2.1 milyon kişiye ait.
Düşündüren bu tablo ülkedeki gelir adaletsizliğinin ne denli garibanlar aleyhine olduğunun kanıtı. Yıllardır dile getirilen eşitsizlik ve adaletsizlik giderilemediği gibi makas daha da açılıyor. Eğer gelirde, vergide eşitlik ve adalet sağlanamazsa yoksul insanların yakarışları kesinlikle dinmez.
Açlık sınırının 25.092 TL’ye yükseldiği ortamda 8 milyon emekli 14 bin 469 TL tutarında aylık, 10 milyona yakın emekçi de 22 bin 104 TL ücretle yaşam savaşını sürdürüyor. Dar ve sabit gelirli milyonlar bayramda bırakın kurban kesmeyi, kaliteli baklava, çikolata bile alamadı. Nüfusun büyük çoğunluğu evinden dışarı adım atamazken, bir avuç varsıl bayram tatilini lüks otellerde, yatlarda geçirdi. Gösterişli dinlencelerini sosyal medyadan paylaşan, magazin eklerinde sözüm ona haberlerle gözümüzün içine soktu görgüsüz sosyete. Vur patlasın, çal oynasın. Hayat onlara güzel.
Aslında, dini bayramlar eski anlamını yitirdi, uzun tatile dönüştü. Turizmi canlandırma adına 9-10 güne çıkarılan bayram tatilleri evlerde değil, hali vakti yerinde olanlar için beş, dört yıldızlı otellerde keyifli yaşam olanağı haline geldi. Bir avuç birileri zevk-ü sefa içinde gününü gün ederken, çoğunluk “bugünü nasıl geçiririm” hesabını yapıyor. Onlar bayramlarda evinden en çok parklara gidebiliyor, pahalı bilet fiyatlarından memleketlerine adım atamıyor. İşte böylesi çarpık, böylesine bozuk gelir eşitsizliği mevcut. Emekli, dul, yetim, işçi, memur, esnaf, çiftçi insanca yaşanabilir aylığa, gelire sahip olabilseler tatil yörelerine gidip, birkaç gün kafalarını boşaltamazlar mı? Elbette yapabilirler. Ama maddi olanakları hep kısıtlı. Bir türlü rahat yaşam koşullarına ulaşamıyorlar. BDDK’nın verileri de bu acı tabloyu ortaya koyuyor.
Gelir eşitsizliğinin yanı sıra vergide adaletin sağlanamaması da varsıl yoksul arasındaki derin uçurumu tetikliyor. Herkesten kazancına göre vergi alınması gerekirken, ne yazık ki hayata geçirilemiyor. Toplam vergilerin yüzde 70-80’nini işçi ve memur ödüyor. İşverenlere sağlanan çeşitli teşvik ve desteklerle vergi matrahları azalıyor,ödedikleri vergiler kazançlarına göre devede kulak kalıyor. Bir ürünü alan emekçi de varsıl kesim de aynı oranda KDV ve ÖTV ödüyor.
Vergide, gelirde eşitsizlik giderilse, adalet sağlansa haklı yakınmaların hiç biri olmayacak, milyonlarca gariban insanca yaşam olanaklarına kavuşacak. Ne ki bu can yakıcı sistem amcasızca sürüyor.