Aylarca özlem duyulan yağmura kavuştuk ama; bir geldi pir geldi.

Malum Türkiye son yılların en kurak mevsimlerini yaşıyor. Ekim ve Kasım son 20 yılın en yağışsız ayları olarak tarihe geçti. Sonbaharda beklenen yağışların gerçekleşmemesinden ötürü su havzaları ve barajlar kurudu. Her gün televizyonlarda ve gazetelerde kentlere içme suyu sağlayan su birimlerindeki kaygı verici çorak görüntü ve haberler yer alıyor. Son 10 yılda israf, bilinçsiz tutum ve tarımda yer altı sularının hoyratça kullanılması sonucu 70 göl, gölet ve su havzası kuruyarak işlevini yitirdi.

Özellikle megakent İstanbul’a su sağlayan barajların durumu facia. Kentin 2 aylık gereksinimini karşılayacak suyun kaldığı belirtiliyor. Can suyu olacak Düzce’deki Melen Barajı’nda yapım hatası ve müteahhitlerin işi tamamlamadan yarım bırakması İstanbul’un umudunu şimdilik söndürdü. Tek çözüm önümüzdeki günlerde bol yağışın gerçekleşmesi, barajların dolması ve çeşitli akarsulardan içme suyunun sağlanması. İBB Başkanı Ekrem İmamaoğlu’nun vurguladığı gibi bir çözüm de Karadeniz suyunun arıtılarak kente verilmesi.

Sadece İstanbul, Ankara ve İzmir değil, bir zamanların su zengini Karadeniz’in birçok kentinde de su kıtlığı yaşanıyor. Samsın ve Ordu’da belediyeler tarafından yeni kaynak arayışları başladı. Aslında geç bile kalındı. Her gün nüfus alan, buralarda yaşayan insan sayısının artmasına karşın, önlemler ve yeni projeler çok önceden hayata geçirilmeliydi. Iskalamanın yanı sıra yağışsız mevsimler kendini gösterince kuraklık kaçınılmaz oldu. Bu dediklerim en çok İstanbul ve İzmir için söz konusu. Ankara, hayata geçirilen Gerede projesinin katkısı ile büyük sorunla karşı karşıya değil.

Su günümüzde temel gereksinimlerin en başında geliyor. Altın ve mücevher değerinde yaşamın can damarı su. Giderek yaygınlaşan kuraklık karşısında petrolden daha değerli hale gelecek, belki de ileri yıllarda ülkeler arasında su savaşları çıkacak. Onun için bilinçli ve tasarruflu kullanmak, değerini bilmek her vatandaşın sorumluluğunda. Bilim insanları dünya sıcaklığının 0.9 ile 1 derece arasında arttığını belirtiyor. İklim değişikliği, yani küresel ısınma ve tatlı su yoksunluğu yüzyılın en büyük sorunları arasına girmeye doğru gidiyor.

Salt Türkiye’nin değil, dünyada da kuraklık etkisini gösteriyor, yaşamı tehdit ediyor. Su zengini olarak bilinen Almanya bile bugün tatlı su sorunuyla karşı karşıya. Diğer ülkelerin durumu da farklı değil.

Türkiye kuraklığın pençesinde kıvranırken hafta başı Antalya ve İzmir’de görülen yağışlar sevindirdi. Ancak alt yapı eksikliğinden dolayı oluşan sel yine canlar aldı, seraları su basarak sebzeler çöpe gitti, istinat duvarları yıkıldı,

Aslında, yağmur suyunun boşa akmaması, sele yol açmaması için çağdaş altyapılar eşliğinde yer altı su depolarının hayata geçirilmesi gerekiyor. Böylelikle hem boşa akmaz hem de can kaybı ve maddi zarara neden olmaz. İzmir ve Antalya’da yaşayanlar bir yanda aniden gelen yağmura sevinirken, diğer yanda yitirdiklerine ve zararlarına üzüldü. Her iki kentte yaşananlar su kadar altyapının da önemini bir kez daha ortaya koydu.