Evlilik, cinsiyetleri farklı olan iki kişinin sürekli olan inancı ile hukuken geçerli bir şekilde hayatlarını birleştirmeleridir. Bu birliktelikte karşılıklı güven, sadakat, dayanışma, sevgi, şefkat ve paylaşım esastır. Eşler bu birlikteliğe adım atarken, bu evlilik birliğinin devamlılığının ölünceye kadar devam edeceğine inanç ile bu yola çıkarlar. Ancak taraflar evliliğin devamlılığı için gerekli olan sevgi, saygı ve sadakat gibi üzerlerine düşen tüm özen ve yükümlülüklere aykırı davrandıkları zaman evlilik birliğinin devamlılığının sağlanmasında artık ne eşler ne de toplum için herhangi bir yarar ve beklenti kalmamaktadır. Zira aile, toplumun en küçük çekirdek yapısı olmasından dolayı, ailenin dirlik ve düzeni toplum için de büyük bir önem taşımaktadır. Başka bir ifade ile “toplumun genel sağlık ve sağlamlığı, memleketin nüfusu, milli savunması, kültür ve terbiyesi hatta memleketin ekonomi ve maliyesi ile aile arasında çok sıkı bir bağ vardır.

Boşanma, bir arada yaşama isteğini kaybeden çiftlerin verdikleri karar sonucu ayrılmaları ve en temel de ailenin parçalanması anlamını taşımaktadır. Boşanma; ailenin bölünmesine, dağılmasına yol açan ve ailede ki diğer bireyleri de derinden sarsan yıpratıcı bir olaydır. Boşanma hukuki kurallar çerçevesinde yapılmış bir evliliğin, tarafların karı-koca olarak hukuki bağı kalmaksızın, varsa çocukların hakları saklı kalmak kaydı ile hâkim kararı ile sona erdirilmesine ve tarafların başkaları ile yeniden evlenebilmelerine olanak veren hukuki bir işlemdir.

Boşanma sanayileşmenin yoğun olduğu toplumlar da dahil olmak üzere, Türkiye de yaygın olarak görülmektedir. Boşanmanın çoğu nedenleri insanlarda meydana gelen tahammülsüzlük, sosyal çevre ve ilişkiler çoğu zaman da eşlerin aile faktörü de bu durumu tetiklemektedir. Taraflar, evlilik birliğini kurarken birbirlerine bu evlilik devamlılığı boyunca, sevgi ve sadakat yükümlülüklerine sadık kalacaklarına dair bir söz vermekte ancak ne yazık ki evlilik birliği devamında kendilerinden beklenen yükümlülükleri yerine getirememektedirler. Evlilikte uyum istenilen ve beklenilen bir durum olmasına rağmen toplumsal yaşamda ortaya çıkan zorluklar bu uyumu bozmakta ve birçok sorunlara yol açmaktadır. Bu nedenlerden dolayı, uygulamada da sıklıkla rastladığımız ve uzun süren çekişmeli yargı faaliyeti olan boşanma davaları eşlerin birbirlerini evlilik birliğinden daha çok yıpratmakta olduğu, eğer bir de müşterek çocuk bulunuyor ise şüphesiz ki bu uzun süreçten en çok etkilenen kişi çocuklar olmaktadır. Bu nedenler ile de artık eşler arasında evlilik birliğinin devamlılığını sağlayacak hiçbir yarar kalmadığında, taraflar yasal duygusal ve cinsel evlilik bağlarının bitirilmesi kararı ile boşanma yoluna başvurarak evlilik birliğini sona erdirmektedirler.

Peki Boşanmak İsteyen Bir Eş Hangi Yollara Başvurabilecektir?

Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanun’da sınırlı sayıda düzenlenmiştir. Boşanmak isteyen eş ancak bu sebeplere dayanarak boşanma davası açabilecektir. Kanunda sayılan bu sebepler dışında başka bir sebebe dayanılarak boşanma davası açılmaz ve boşanmaya karar verilemez. Eşlerin karşılıklı anlaşmaları ile evlilik birliğini sona erdirmeleri yönündeki iradeleri de mahkemede ancak hâkim kararına dayanak teşkil edebilir.

Kanunda boşanma sebepleri özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olmak üzere iki ayrı başlık altında düzenlenmiş olup bu boşanma sebeplerinden bir kısmı mutlak boşanma sebebi olarak bir kısmı ise nispi boşanma sebebi olarak TMK’nin aile hukuku bölümünde ikinci bölümde yerlerini almıştır. Eğer bir olayın evlilik üzerinde ki etkilerine bakılmaksızın boşanma hakkı sağlıyor ve karar verilebiliyorsa bu boşanma nedeni mutlak, eğer evlilik ilişkisi üzerinde ki etkilere bakılıyorsa ve boşanma hakkı sağlayabiliyorsa bu da nispi boşanma sebebidir. Mutlak boşanma sebeplerinde, eğer hâkim söz konusu sebebin diğer eş için evlilik birliğinin çekilmez olup olmadığına ilişkin bir araştırma yapmaksızın boşanmaya karar verebilecektir. Ancak nispi boşanmada hâkim boşanmaya neden olan olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini araştıracaktır. Boşanma sebeplerinde; zina, hayata kaş, pek kötü ve onur kırıcı muamele, suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme, terk ve akıl hastalığı özel boşanma sebepleri arasında sayılmak ile birlikte mutlak boşanma sebebi olarak kabul edilmekte birlikte; evlilik birliğin temelden sarsılma, eşlerin anlaşması ve ortak hayatın yeniden kurulamaması da genel boşanma sebepleri arasında yer almaktadır. Hâkim burada evlilik birliğinin, diğer eş için hayatı çekilmez hale gelip gelmediğini araştırmaktadır. Bu boşanma sebeplerinde hâkim taktir hakkını kullanmak zorundadır.

Boşanmak İsteyen Eş Hangi Mahkemeye Başvurabilecektir?

Boşanma konusunda yetkili ve görevli mahkeme Kanunda açıkça belirtilmiş olup; “Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesi olarak belirtilmiştir. Kısacası boşanmak isteyen eş; kendisinin yerleşim yerinde ya da davadan önce son altı aydan beri eş ile birlikte oturdukları yer mahkemesinde dava açabilecektir. Görevli Mahkemesi ise bu yerlerde bulunan Aile Mahkemeleridir.

Boşanmak İsteyen Eşin Talepleri Nelerdir?

Boşanma davası açabilmek için boşanma davası açan eşin kusursuz veya diğer eşe göre az kusurlu olması gerekmemektedir. Kusurlu eş de boşanma davası açabilir ancak davacının kusuru ağır ise davalının açılan boşanma davasına itiraz hakkı bulunmakta olup davalı eşin az da olsa kusurunun bulunması gerekmektedir. Bu durumda diğer eşe göre daha az kusurlu ya da kusursuz olan eş boşanma davasında nafaka, maddi ve manevi tazminat talep edebilecektir.

Ancak ne yazık ki uygulamada sıklıkla rastlanılan boşanma davaları tanıkların dinlenilmesi ve delillerin toplanılması aşamaları ile birlikte çok uzun sürmekte ve evlilik birliğinin devamlılığına inançları kalmamış olan eşlerin, bu süreçte birbirlerini evlilik birliğinde yaşanılan sorunlardan daha çok yıpratmaktadırlar. Kaldı ki; bu evlilik birliğinde müşterek çocuk veya çocuklar bulunuyorsa şüphesiz ki bu süreçten en çok etkilenen çocuklardır. Bir sonra ki makalemde bu sürecin daha sorunsuz ve psikolojik olarak eşleri, çekişmeli boşanma davasına göre daha az yıpratan ve evlilik birliğinin daha kısa sürede sonuçlanmasına imkân sağlayan TMK’nin 166/3 maddesinde yer alan “anlaşmalı boşanma” hususundan bahsedilecektir.

                                                                                                     

Av. Çılga Kumsal Şahin