Hayatımın en zor gecelerinden biriydi. Deniz’im in ateşi 42 ye vurmuş, bir babanın çaresizliği içinde kıvranıyordum. Harkov daki evin soguk duvarları, üstüme üstüme geliyordu. Tek tesellim yanımdaki Cemal’imdi. İki elimde iki telefon uyuyamıyorum, uyanamıyorum, kalkamıyorum! acıdan baygın bir halde kıvranıyordum. Ve aklımda sadece Tuğay ve Ebru vardı, ciğerime kadar onları hissediyordum . Ciğerime kadar Öykü’yü düşünüyordum...

" Veda busesi “ şarkısını herkes bir sevgiliye yazılmış  bir şarkı diye düşünür .

Veda busesi adlı şiir Orhan Seyfi Orhon'un kanserden ölen kızına yazdığı bir eserdir.

Babası kızının kapısını açarken biraz duraksadı. Sessizce kapının kolunu aşağı indirdi, kızının bugün daha iyi olması için dua etti.

Gün boyunca kızına doyasıya sarılmayı düşünüyordu . O yüzden bütün işlerini iptal etmiş, akşama kadar onun yanında oturmayı planlamıştı.

Uyuyup uyumadığını kontrol etmek için usulca yatağın üstüne eğildi.

Kızı perişan halde görünüyordu. Gözleri hemen yaşaran baba, kızının bu halini görmesini istemediği için usulca eğildi ve dudaklarını kızının alnına koydu.
Öpmedi çünkü öpmek çok kısa bir andı.

Öylece durdu ve derin derin nefes alarak kızının kokusunu içine çekti.

Kızı eliyle babasının kolunu  tuttu. Ancak baba kızının alnında öylece durdu.

Biraz daha dursaydı gözyaşları kızının yüzüne damlayacaktı, ağladığı anlaşılacaktı.

Yatağın yanındaki sandalyeye oturdu.

Kız o kadar bitkin düşmüştü ki çok kısık bir sesle,
 "babacığım, annemin öldüğü günü hatırlıyorum ,günlerce çok ağlamıştın. Şu son anlarımda senden bir şey istiyorum babacığım, dedi. Ben öldükten sonra hiç ağlamıyacaksın, gözünden bir damla yaş bile düşmeyecek, anlaştık mı?"
Dedi .
Baba imkansızı isteyen kızına baktı, ağlamaklı halini bastırarak başını hafifçe salladı.

Kızı çok zor nefes alıyordu . Birkaç saniye içinde nefes alışverişleri kesildi, başı yana düştü.
Hıçkırıklar içinde kızını kucağına aldı. Kızının cansız bedeni hala ateşler içindeydi.

Buna rağmen kızı üşümesin diye battaniyeyle sardı bahçeye çıkardı.

Kızını sandalyeye oturtup, yere çöktü, başını kızının kucağına koydu, hıçkırıklarla ağlamaya başladı.

İşte o an dilinden bu ölümsüz mısralar döküldü…

VEDA
Hani o bırakıp giderken seni
Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda buseni
Yüzüme bu türlü bakmayacaktın.

Hani ey gözlerim bu son vedada,
Yolunu kaybeden yolcunun dağda
Birini çağırmak için imdada
Yaktığı ateşi yakmayacaktın?

Gelse de en acı sözler dilime
Uçacak sanırdım birkaç kelime...
Bir alev halinde düştün elime
Hani ey gözyaşım akmayacaktın?

Yarabbim kimseye evlat acısı yaşatma.