Toplumun temel sorunu, gençleri pençesi altında kıvrandıran işsizlik TÜİK’e göre azalıyormuş.

Enflasyona ilişkin yayınladığı verilerlerle yoğun eleştirilen Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre işsiz sayısı 2020 yılı Kasım döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 303 bin kişi azalarak 4 milyon 5 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 0,4 puanlık azalışla yüzde 12.9 düzeyinde gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı da bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 milyon 103 bin kişi azaldı. İş bulma umudu olmayanların sayısı ise 1 milyon 674 bine çıktı.

TÜİK’in rakamlarına baktığımızda “Oh, ne güzel işsizlik azalıyor” diyebilirsiniz. Ancak, enflasyonda olduğu gibi işsizlik verilerinin de günlük yaşamdaki gerçeklerle uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylemek için kahin olmaya gerek yok.

Bu nasıl azalmadır ki hala üniversite mezunu her üç gençten biri iş kapıları yüzlerine kapandığından umutsuzca evde oturuyor. Hala işsizler ordusu İŞ-KUR’un önünde başvuru kuyruğu oluşturuyor. Bu nasıl azalmadır ki hala salgından ötürü kapanan işyerlerinde işlerine son verilenlerin sayısı çığ gibi büyüyor. Bu nasıl azalmadır ki hala işlerini yitirenlere ödenen kısa çalışma ve ücretsiz izin ödeneği alanların sayısı yükseliyor. Belediyelerin önü iş arayanlarla dolu.

Resmi verilerin dışında gerçek işsiz sayısı salgınla birlikte 10 milyonu aştı. Milyonlarca işsiz çaldığı kapıların kapanmasından ötürü umudunu tüketerek İŞ-KUR’a artık başvurmuyor. Yani TÜİK’in aksine gerçek işsiz sayısı büyümeye ve ürkütmeye devam ediyor. Toplumda o kadar geliri azalan ve işsiz sayısı var ki, her akşam televizyon ekranlarından izliyoruz. İş aramaktan yorulan, umudunu yitiren geleceği parlak pırıl pırıl gençler ne yazık ki derin krize girerek yaşamına son veriyor. Oysa o gençler ne umutla yıllarca dirsek çürüterek, ailesinin gönderdiği kıt para ile okudu, gelecek umudunu hep içinde taşıdı.

Böyle bir tablo karşısında işsizliğin azaldığını söylemek, açıklamak inandırıcı olmaktan öte tebessüm ettiriyor. Keşke düşüş olsa, iş arayanlar ekmek sahibi olabilse. Zor. Çünkü, dünyanın başına çöreklenen korona belası tüm ülkelerin

ekonomisini vurdu, milyonlarca insan işini yitirdi. Türkiye’de de ekonomi derin sorunlarla boğuşuyor. Kepenk indiren esnaf, kapısına haciz memuru gelen çiftçi sayısı her geçen gün çoğalıyor. ”Bittik, tükendik” feryatları yurdun dört bir yanından geliyor. Kirasını, elektrik ve doğalgaz faturasını, vergisini ödeyemeyen işyeri sahipleri zorunlu olarak istihdam ettiği işçileri çıkarıyor. Büyük işyerlerinde aynı sorunlar yaşanıyor.

Hal böyle iken “işsizlik azalıyor” verileri hiç inandırıcı değil. Hemen hemen her ailede bir işsizin bulunduğu toplumsal sorunun bir an önce giderilmesi yeni yatırım ve istihdam alanlarının yaratılması, devletin öncülük etmesiyle olası. Özel sektöre sağlanan teşviklerin işsizliğe çözüm olmadığı yaşanan süreçte görüldü. O kadar desteğe karşın beklenen istihdam artışını gerçekleştiremediler.