Tarih bir çok kader kesişmesini ve ilginç hikayeyi kaydeder. Bunlardan biride Başbakan Adnan Menderes ile Üsküdarlı gece bekçisi Kara Kemal'dır.


Türkiye’nin konunun içine çekildiği 1950’ler başından itibaren Kıbrıs sorunu, bir dizi diplomatik görüşmelerle sürüp gider ve nihayet 1959’da Türk ve Rum ortaklığına dayalı ayrı bir devletin kurulma fikrine varılır.

NATO’nun da aracılığı ile 1959 başında Türkiye ve Yunanistan tarafları Kıbrıs’ta bağımsız bir cumhuriyet kurma konusunda ilke anlaşmasına varırlar. Önce iki ülke yetkililerince 11 Şubat 1959’da Zürih’te imzalanan anlaşma, bu tarihten bir hafta sonra -17 Şubat’ta- İngiltere hükümetini dâhil ederek Londra’da da akdedilecektir.

Bu anlaşmanın kapsamında, Türkiye’ye gerektiğinde tek başına müdahale hakkı veren garantörlük düzenlemesi ile Kıbrıs Türk toplumunun yaşam ve özgürlük haklarını garanti altına alan anayasa esasları yer alır.

Bu tip kazalar için ayrıntılar fazlaca önemlidir. Adnan Menderes ve beraberindeki heyet, salı gününe denk gelen 17 Şubat 1959 tarihinde İngiltere’nin başkenti Londra’da yapılacak bu imza törenine katılmak için Ankara Esenboğa Havalimanından sabah saat 9.30’da yola çıkar. İtalya’nın Roma kentine yakıt ikmali için uğranılır ve oradan 13.02’de tekrar uçuşa geçilir. İngiltere 1958 yapımı Viscount 794 tipi dört motorlu “TC-SEV” isimli Türk Hava Yollarına ait uçağın ilk önce Londra’nın merkezine daha yakın olan Heathrow Havalimanına inmesi planlanır.

Ancak; saat 15.50 sularında Heathrow kontrol kulesi yetkilileri, aşırı sis yüzünden Londra’nın diğer havalimanı Gatwick’e uçağı yönlendirir. Birkaç kez, havacılık diliyle ‘pas geçilip’ birkaç tur dönüş yapılır, hatta bir ara Paris’e gidilmesi düşünülürse de bundan vazgeçilir. Menderes’i taşıyan uçak Gatwick Havaalanına yaklaşık 12 kilometre kala Sussex bölgesindeki Newdigate köyü yakınlarında ormanlık bir alana (Jordan’s Wood, Rusper)  akşam saat 17:00’de büyük bir gürültüyle düşer. Ağaçlara çarpan uçağın iki kanadı kopar ve ters döner. Uçakta bulunan 24 kişiden 14’ü hayatını kaybeder, 10’u kazadan sağ kurtulur.

Hayatta kalanlardan biri de, uçağın arka kısmında, ortada masa olan 4 koltuktan birinde oturan Başbakan Adnan Menderes’tir. Daha sonra, kurtulanlarının çoğunun -Menderes de dâhil- uçağın sağlam kalan kuyruk kısmında oturdukları ortaya çıkar. 8 mürettebattan 5’i, 16 yolcudan ise 9’u hayatını kaybeder.

Hayatını kaybedenler: A. Server Somuncuoğlu (Basın-Yayın ve Turizm Bakanı), Kemal Zeytinoğlu (DP Eskişehir Milletvekili), Muzaffer Ersü (Başbakanlık Özel Kalem Müdürü), İlhan Savut (Dışişleri Bakanlığı 2. Daire Başkanı), Mehmet Ali Görmüş (Basın-Yayın ve Turizm Bakanlığı Özel Kalem Müdürü), Güner Türkmen (Dışişleri Bakanlığı Kâtibi), Şerif Arzık (Anadolu Ajansı Genel Müdürü), Abdullah Parla (Türk Hava Yolları Genel Müdürü), Burhan Tan (Akşam Gazetesi foto muhabiri), Münir Özbek (Kaptan pilot), Sabri Kazmaoğlu (Yardımcı pilot), Lütfü Biberoğlu (Yardımcı pilot), Gönül Uygur (Hostes), Gündüz Tezel (Telsiz operatörü).

Yaralanıp sağ kurtulan isimler ise; Adnan Menderes (Başbakan), Şefik Fenmen (Özel Kalem Müdür Yardımcısı), Mehmet Rifat Kadızade (Sakarya Milletvekili), Emin Kalafat (Çanakkale Milletvekili), Arif Demirer (Afyon Milletvekili), Melih Esenbel (Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri), Kâzım Nefes (Koruma polisi), Nuran Yelkovan (Hostes), Ahmet Kemal İtik (Makinist), Ali Türkay Erkay (Kabin memuru).

Kaza sonrası etraftaki köylüler kaza yerine yardıma koşarlar. Hareket halinde olan ve aksak adımlarla oradan uzaklaşmaya çalışan birkaç kişiyi bırakıp ikiye yarılmış uçağın içine yönelirler. Artık kendinde olmayan yolculardan birkaçını, emniyet kemerlerini keserek dışarı taşırlar.

Çarpmadan sonra uçak ters dönünce Menderes de enkazın içinde baş aşağı asılı kalır. Menderes’in ayağı,  uçağın yarılan tabanına sıkışır, yanında bulunan Sakarya Milletvekili M. Rifat Kadızade (1899-1987) ona yardım ederek enkazdan dışarı çıkmasını sağlar. M. Rifat Kadızade kazayı 5 gün sonra şöyle anlatır:

“Sis arasında yeri görmeye çalışıyorduk. Fakat sisten bir şey görünmüyordu. Nihayet daha kesif bir sis tabakası içine girdiğimiz anda bir çatırtı koptu. Çatırtı ile birlikte tayyarenin ışıkları söndü, karanlık içinde kaldık. Kimse kimseyi görmüyor, çatırtı devam ediyor, sağa sola sarsılıyorduk. Nihayet büyük bir gürültü ve çatırtı oldu. Tayyare küt diye yere oturdu. İlk duyduğum ses, Başvekilin sesi oldu; ‘Bacağımı kurtarın, bacağım kopuyor’ diye bağırıyordu. Menderes, tayyare ters döndüğü için ayağı tabandaki çatlağa sıkışmış, baş aşağı duruyordu. Yüksek bir yere çıktım. Bütün kuvvetimle çatlağın arasını açmaya başladım; nihayet ayağını oradan kurtardım. Menderes aşağı düştü, iki büklüm olmuştu. Derhal kucaklayıp kaldırdım. Geçecek bir yer bulmak için sağa, sola bakındım. Arka tarafa baktığımda bir boşluktan ormanın ağaçları görülüyordu. Başvekilimi kucaklayıp o tarafa geldim, indim, onu göğüsleyip aşağı aldım. Bundan sonra bana dayanarak yürüdü. İlk sözü, ‘Rıfat nedir bu felaket? Arkadaşlar nerede?’ idi.”

Menderes’in yüzünde hafif bir yara vardır; üstü başı da çamurlu ve yırtık bir vaziyettedir. Menderes’in bir koluna M. Rifat Kadızade diğer koluna da Şefik Fenmen girerek kaza mahallinden uzaklaşıp bir yere otururlar. Kurtulan yolculardan Melih Esenbel de hemen onların yanına gelir. Menderes, o an yanındakilere “Şu hale bak. Ne haile [çok acıklı olay]. Arkadaşlar yanıyorlar” der.

O sıra çevredeki çiftlik evinden çıkarak yardım için kaza yerine gelen Tony ve Margareth Bailey çifti, Menderes’i ağaçların arasında şok bir halde bulurlar. Bailey’ler Menderes’e kim olduğunu sorduğunda, İngilizce olarak: “Ben Türkiye’nin başbakanıyım. Uçakta çok kişi var. Beni bırakın ve onlara yardım edin.” der.

5Ecedd237152D81B800A8Daf

Bailey’ler, Menderes’i arabalarına bindirip evlerine götürür. Eski bir hemşire olan Margareth Bailey, Menderes’in acil ilk pansumanı yapar. İki saat sonra gelebilen ambulansla Menderes, Londra The Clinik’e götürülür. Bu arada kurtarma çalışmaları gece boyunca devam eder. Yara almadan kurtulan Melih Esenbel’e elçilik görevlileri refakat ederken; hafif ve ağır yaralı olanlar, tedavi için Londra’nın çeşitli hastanelerine götürülür:

The Clinik:  Menderes’ten başka, Rifat Kadızade ve Şefik Fenmen.

Dorking General Hopital: Arif Demirer ve Ahmet Kemal İtik.

Redhill Hospital: Emin Kalafat ve Kâzım Nefes.

East Grinstead Hospital: Ali Türkay Erkay ve Nuran Yelkovan

Yaralı olarak hastaneye getirilenlerin hepsi zamanla iyileşip sağlığına kavuşurlarken, hayatını kaybedenlerin kazadan hemen sonra orada vefat ettikleri anlaşılır.

Uçak kazası, Türkiye’nin yanı sıra İngiltere gündeminin de ilk sırasına oturur. Gazeteler, ilk sayfasında manşetten duyurur: Daily Mail, “Menderes Mucizesi”; Manchester Guardian, “Menderes uçak kazasından sağ kurtuldu”; Daily Herald, “Barış Uçağında dehşet: 12 Ölü”; The Daily Telegraph “Bay Menderes Viscount Kazasında kurtuldu”. İngiltere Başbakanı Harold Macmillan (1894-1986) ile Yunanistan Başbakanı Konstantinos Karamanlis’in (1907-1998) 10 dakikayı biraz geçen sürede gerçekleşen hastane ziyaretlerinde Menderes’le konuşamazlar çünkü kendisine verilen ağrı kesiciler ve sakinleştirici ilaçların etkisiyle o uyutulmaktadır. Menderes, kendine geldiğinde, Kıbrıs görüşmelerinin planlandığı gibi yapılması talimatını verir. Nitekim Adnan Menderes, kazadan iki gün sonra, Londra The Clinic’te gözetim altında tutulduğu hasta yatağında Londra Antlaşmasını imzalar. Önceden içeriği büyük ölçüde belli olan ve Londra’ya zaten tamamlanmak üzere gidilen bu anlaşmaya işte bu yüzden bir yakıştırma ile “Başucu Anlaşması” da denilmiştir.

Whatsapp Görsel 2024 04 16 Saat 22.36.59 F5Bb1E4B

Türkiye’deki gazeteler Menderes’in hayatta olduğunu hemen duyursalar da sevenleri onun canlı sesini işitmek isterler. Bu, ilk anda Menderes’in hayatta olduğu haberinin yetkililerce yapılan radyo açıklamaları ile mümkün olur. Adnan Menderes, kendi sesiyle ancak kazadan üç gün sonra, BBC kanalıyla radyolarda yayınlamak üzere Türkiye’ye hitap eden şu demeci verir:

“Uğradığımız çok feci tayyare kazasında, değerli ve sevgili arkadaşlarımızı kaybetmiş olma elemi içerisindeyiz. Cenabı Hak kendilerini rahmetine gark eylesin. Şu anda hâtıralarını yaşlı gözlerle anarak taziye etmekteyim. Bu elim kayıplar karşısında her zaman olduğu gibi Cenabı Hak’ın milletimizi ve devletimizi ebediyen mukayıdâr etmesi duasını yine tekrarlarım. Bana gelince kazanın dehşeti karşısında dile getirdiğim hiç kalır. Yine arkadaşlarımla beraber aziz vatanımıza, muhterem ve sevgili vatandaşlarımıza pek kısa bir zamanda sağlıkla ve selametle kavuşmak inşallah nasip olacaktır.”

Kazadan 8 gün sonra taburcu olan Menderes’in 25 Şubat 1959 günü akşam saat 18.00’de gerçekleşen Türkiye’ye dönüşü çok şaşaalı olur. Bu karşılamaların, Menderes’in sevenlerince, “mucize, ilahi takdir” gibi kimilerinin dini motiflerle değerlendirdiği, olağan üstü bir heyecan yarattığı söylenebilir.

Önce İstanbul ve sonra Ankara’da onun için karşılama törenleri yapılır. İstanbul Yeşilköy Havalimanına binlerce insan gelir, kalacağı Taksim’deki Park Otele yol boyunca devam eden yoğun kalabalık yüzünden ancak 4 saatte varabilir. Bu anların “coşkulu” anlatımı dönemin devlet radyosunun ses kayıtlarına şöyle yansır:

”Sayın Başvekilimiz  güleryüzlü çehre ile uçağın kapısında göründüler. Uçağın etrafı bir anda karıştı. Bu muazzam vatandaş topluluğu kıymetli ve aziz başvekilini bir an evvel bağrına basmanın heyecan ve telaşı içindeydi. Başvekilimiz, kendisini karşılamaya gelenlerin teker teker ellerini sıkıyor ve bu esnada güçlükle ilerleyebiliyordu.  Zorlukla otomobiline binebilen başvekilimiz yüzbinlerce vatandaşın tezahüratı arasında meydandan ayrıldı. 

Menderes ayrılmadan önce ilginç bir olay gerçekleşir. İri yapılı bir adam bir elinde bıçak , diğer elinde beş yaşlarında oğlunu tutmuş bıçağı bogazına dayamış ! Başvekilim sizi Allah ülkemize bağışladı bende sizin yolunuza oğlumu kurban edeceğim der. Menderes dur ne yapıyorsun derken, Kara Kemal’ın bir anlık duraksamasından koruma polisleri üzerine atılıp çocuğu kurtarırlar. Herkes şok içindedir.

34366

Bu olaydan 18 ay sonra tarih 17 Eylül 1961’i gösterirken. Adnan Menderes Titrek adımlar’la idam sehpasına doğru çıkar.

Cellat gelir Menderes ‘in idam sehpasına tekmeyi vurur. Tam 8 dakika boyunca ipin ucunda kıvranan Menderes can verir.
 Kimdi bu cellat 18 ay önce çocuğunu kurban etmek isteyen bekçi Kara Kemal.

Haklıdan yana değil güçlüden yana olan bu kaypak Kara Kemal’ler dün olduğu gibi bugün de aramızda dolaşmaktalar.

Kaynak; Uğur Mumcu