Yaklaşık 600 bin kamu işçisi umduğu kadar olmasa da hatırı sayılır oranda zam aldı. 6 milyon civarında memur ile memur emeklisini kapsayan toplu sözleşme görüşmeleri ise sürüyor.

Hükümetin, memur maaşı ile memur emekli aylığına 2026-2027 yıllarında yapılacak artış için yetkili konfederasyon Memur-Sen’e teklifini iletmesi eli kulağında. Toplu sözleşme görüşmelerine katılan Türkiye Kamu-Sen ve Birleşik Kamu-İş de Memur Sen gibi hükümetin zam teklifini merakla bekliyor.

28 Temmuz’da erken başlayan toplu sözleşme görüşmelerinin 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasası uyarınca bu ayın sonuna değin sonuçlandırılması gerekiyor. Kamu İşveren Heyeti ile memur sendikaları konfederasyonları arasında uzlaşma sağlanamaması durumunda toplu sözleşme Kamu Görevlileri Hakem Kurulu tarafından bağıtlanacak. Kurulun zam kararı kesin olacak, itiraz edilmeyecek.

Yetkili konfederasyon Memur-Sen en düşük memur maaşının 67 bin TL’nin üzerinde olmasını talep ediyor. Diğer iki konfederasyon da 70-100 bin TL aralığında ısrar ediyor. Lakin hükümetin sendikalara sunacağı zam oranlarının düşük olması kuvvetle muhtemel. Zaten zam teklifi kabul edilmez, uzlaşma sağlanamazsa son noktayı Kamu Görevlileri Hakem Kurulu koyacak. Grev yasağı memurun elini kolunu bağlıyor. Bu nedenle memur ve memur emeklisi siyasi iradenin layık gördüğü düşük zamlara mahkum oluyor.

Önceki yıllarda memur emekli olduğunda görevdeyken aldığı maaşın yüzde 70-8o’i tutarında aylık alırdı. Şimdi ise yüzde 50’nin altına geriledi. Kamuda 30 yıl emek harcamış, alın teri akıtmış memur emeklisi 25 bin TL dolayında aylık alıyor. Bu para ile cep yakan hayat pahalılığı karşısında geçinebilmek olası mı? Bunları düşünen, sorgulayan yok. Ne olursa olsun, emekliye, memura, asgari ücretliye yüksek zam verilmesin. Kıt aylık, ücret ve maaşlarla nasıl ayakta kalabilir, yaşamlarını nasıl sürdürürler kimsenin umurunda değil. Yeter ki sıkı para politikasından ödün verilmesin, mali disiplin bozulmasın. Ne disiplinmiş ki, kamuda savurganlık hala sürüyor, bazı bürokratlar 3-4 yerden maaş almaya devam ediyor. Böyle mi enflasyon dizginlenecek, hayat ucuzlayacak?

Toplumun en çok ezilen, en düşük gelire sahip olan kesimi emekli ve asgari ücretli. Zira kamu işçisi ile memur yetersiz de olsa üye oldukları sendikalar sayesinde maaş zammının dışında verilen çeşitli sosyal yardım ve ödemelerle emekli ve asgari ücretlinin hayli üzerinde gelire sahip. Son bağıtlanan toplu iş sözleşmesi uyarınca kamu işçilerine yüzde 24’lik zammın yanı sıra, iyileştirme, taban ücretlerde belirli tutarda yükseltme ve yüzde 3-7 arasında kıdem zammı verilecek. Aldıkları zam zor görevleri karşısında analarının ak sütü gibi helal olsun. Gözümüz yok. Lakin sahipsiz, korunaksız 17 milyon emekli, dul ve yetim ile 10 milyona yakın asgari ücretli ellerine geçen para ile yoksulluk içindeler. Bu durum da göz önüne alınsın. Temmuz ayında ara zamdan yoksun bırakılan asgari ücretli yıl sonuna kadar 22 bin 104 TL tutarında para ile hayatını sürdürmeye çalışacak. 2026 yılının zamlı ücreti ancak Şubat 2026’da eline geçecek. Durumları o denli vahim yani.

Bir kilogram kirazın 1.200 TL, 1 kilogram limonun 200 TL’ye ulaştığı ortamda semt pazarının yanından geçemez asgari ücretli ile 16 bin 881 TL tutarındaki en düşük aylığa talim eden emekli. Tatile gidemeyen, parklarda bir ağaç altında gününü geçiren, torunlarını sinemaya götüremeyen, çikolata alamayan, cep harçlığı veremeyen emekli bu ülkenin üvey değil, öz evladıdır aslında. Ekonominin çarkı yıllarca akıttıkları alın teri ve harcadıkları emekle döndü, artı değer yaratıldı. Tıpkı asgari ücretli gibi vergisini ve sigorta primini çekinmeden devlete ödedi. Hani bazıları diyor ya utanmadan “emekli devletin sırtında yük” diye. Onlar yük değil, eli öpülesi onurlu bireylerdir. Ellerine geçen aylık ise çalışırken SGK’ya ödediği yüksek primlerin karşılığıdır. İnsanca yaşamı fazlasıyla hak ediyorlar.