Türkiye, 6 Şubat 2023 sabahına yürekleri dağlayan acı haberle uyandı. Saatler 04.17’yi gösterdiğinde merkezi Kahramanmaraş olmak üzere çevre illeri de etkileyen, binlerce can alan 7.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi.
Bu depremin ardından 9 saat sonra 7.6 büyüklüğünde yıkıcı ikinci deprem oldu. Her iki deprem sonucu Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Osmaniye, Malatya ve Elazığ’da resmi verilere göre 53 bin 537 kişi yaşamını yitirdi. 107 bin 210 kişi yaralanırken on binlerce kişi evsiz kaldı, kentler enkaza dönüştü.
“Asrın Felaketi” olarak nitelendirilen büyük acının üzerinden 2 yıl geçmesine karşın,yaralar tümü ile sarılamadı, konutların tamamı depremzedelere teslim edilmedi. Hala binlerce insan konteynerlerde yaşamını sürdürüyor. Kentlerin iyileştirilmesi, halkın yaralarının sarılması ağır işliyor. Oysa eşini, çocuğunu, ailesini, en yakınlarını depreme kurban veren halk bir önce depreme dayanıklı konutlara kavuşmayı bekliyor. Nedenini bilmediğimiz gecikme yaşanıyor enkaza dönüşen kentlerin yeniden ayağa kaldırılmasında.
İki yıl önceki onulmaz acıda en büyük hasar ve can kayıpları “Medeniyetler Şehri” Hatay’da yaşanmıştı. Yerle bir olan kentte sağlam bina kalmamıştı. Kahramanmaraş, Malatya ve Adıyaman’ın da Hatay’dan geri kalır yanı yoktu. Gözünü para hırsı bürümüş açgözlü müteahhitlerin yaptığı apartmanlar, oteller, iş hanları, lüks rezidanslar un ufak olmuştu 7.7 ve 7.6’lık depremlerde. Böylesine çürük ve malzemeden çalınarak inşa edilmişti dışı allı boyalı süslü binalar. O müteahhitlerden birçoğu bugün elini kolunu sallayarak dışarıda gezebiliyor. Canlar gitmiş, ocaklara ateş düşmüş kimin umurunda.Bir süre sonra yine hakkını veremedikleri o görevini yapmaya devam ederler.
Yüzyılın Felaketi, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğini yeniden anımsatmıştı. Aslında 1999 yılında meydana gelen Marmara Depremi ön uyarı idi ülke için. Ne var ki, o depremden yeterince ders alınamadı. Zira eli kulağında olan büyük İstanbul depremine yönelik önlemler tam olarak hayata geçirilemedi. Megakentin, özellikle Avrupa yakasında üflesen yıkılacak durumdaki çürük binalarda yüz binlerce insan yaşamını sürdürüyor. Deniz kumu ve yetersiz demirle inşa edilen, sonradan kolonları kesilen mecali kalmamış binalar kendiliğinden çöküyor. Çok sık olmaya başladı bu tür olaylar. Aslında çürük yapıların kendiliğinden çökmesi iktidar ve belediyeye olası deprem mesajı. Kaçak yapılara göz yumulması, imar afları gibi depreme davetiye çıkaran uygulamalara karşı ödünsüz tutum takınılması belediye ve iktidarın temel ödevidir. Her imar affının, görmezden gelinen kaçak yapıların bedelini deprem ve sel felaketlerinde can kayıpları olarak ödüyoruz.
Salt, Marmara, Akdeniz, Ege, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu değil, Türkiye’nin diğer bölgeleri de yıkıcı deprem riski ile karşı karşıya. “Yıkıcı deprem olmaz” denilen İç Anadolu, Trakya ve Karadeniz için de ürkünç uyarılarda bulunuyor yer bilimciler. Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın Karadeniz için ciddi tehlike oluşturduğunu dile getiriyor bilim insanları. Son günlerde Ege Denizi’nde meydana gelen orta büyüklükte depremler Yunan adalarını beşik gibi sallıyor. Marmaris, Bodrum ve Datça’da oldukça etkin hissediliyor bu depremler. Nereden baksanız bir deprem ülkesi Türkiye.
Kanıksanmış bir söz vardır, Deprem öldürmez, çürük binalar” öldürür diye…. Japonya’da 7 ve üzerinde yer sarsıntıları oluyor ne insanlar ölüyor ne binalar yıkılıyor. Niye, depreme dirençli yapılardan ötürü.
Yerbilimci Prof. Dr. Naci Görür de sürekli uyarıyor, “Depreme dirençli kentler oluşturmazsak, büyük kayıplar vermeye devam ederiz” diyerek. Naci Görür, depreme karşı alınacak önlemlerin başında devletin deprem stratejisini kökten değiştirmesi gerektiğini, ardından yeni strateji ile depreme karşı dirençli kentlerin yapılmasının şart olduğunu belirtiyor. Bir bölgeyi dirençli hale getirmek için öncelikle üzerinde bulunduğu fayın özelliklerinin araştırılmasını, depreme karşı halkın bilinçlendirilmesi gerektiğini üzerine basa basa söylüyor.
Deprem ülkesinde yaşadığımız gerçeğini kabul ederek, yer bilimcilerin uyarı ve önerileri doğrultusunda yeni stratejiler saptayıp uygulamak kaçınılmaz. Deprem, yangın, sel gibi afetlerden çok çekmiş Türkiye yeni acılar yaşamak istemiyor. Dünyanın en güzeli ve önemli konumda yer alan Türkiye’den başka gidecek ülke yok.