Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal’ın sabaha karşı yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile görevinden alınması piyasaları fena vurdu.

Cumartesi sabahı yayınlanan kararname ile Naci Ağbal’ın görevinden alınmasının yanı sıra İstanbul Sözleşmesi feshedildi, yapılması öngörülen Kanal İstanbul Projesi’ni ne devlet garantisi getirildi, Taksim Gezi Parkı’nın mülkiyeti İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden alınarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredildi. Türkiye geçtiğimiz cumartesi sabahı uyandığında bu kararlarla adeta sarsıldı.

Merkez Bankası’nın (MB) geçtiğimiz perşembe günü gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu’nda (PPK) faizin 200 baz puan artırılarak yüzde 17’den yüzde 19’a yükseltilmesi 4.5 ay önce başkanlığa getirilen Naci Ağbal’ı koltuğundan etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüksek enflasyonun nedeni olarak gördüğü faiz artırımını bu kez hoşgörü ile karşılamadı. Bilindiği üzere, Şubat ayı PPK toplantısında da faizler yüzde 16’dan yüzde 17’ye çıkarılmıştı. Aslında Naci Ağbal’ın uyguladığı politika ile dalgalı piyasalar bir ölçüde durulmuş, döviz fiyatları gerilemişti. Ne var ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın faiz artırımına sabrı bir yere kadardı ve sonunda Naci Ağbal koltuğunu yitirdi.

MB Başkanının görevinden alınmasını piyasalar olumsuz karşılayacaktı. Ve beklenen oldu, dün sabah itibarıyla dolar ve eurodaki yükseliş karşısında Türk lirası yüzde 17’ye yakın değer yitirdi, borsada satışlar iki kez durduruldu. Pazartesi sabahı yurttaşın cebindeki 100 lira 83 liraya geriledi. Döviz ve altındaki yükseliş ekonomiyi, özellikle de dar gelirli vatandaşı vuracak. Tüketim maddelerinde artış olacak, zaten düşük olan satın alma gücü giderek

gerileyecek. Hiç kuşku yok ki, döviz ve altındaki yükselişin faturası dar gelirli milyonlara çıkacak. Olan dizginlenemeyen pahalıktan, eline geçen düşük aylıktan yüzü gülmeyen gariban vatandaşa olacak. Ekonomik krizin ağır yansımaları geniş kesim üzerinde ileri günlerde daha da ağırlaşacak. Sade bir atama olarak değerlendirilebilecek MB Başkanı’nın değişmesi bakın neye mal oldu? Sonuçta, düşük aylıklara yapılan mini zam ile ekonomik gücü çarşı pazar enflasyonu karşısında eriyen işçi, memur, emekli, esnaf ve çiftçi bir anlamda itiraz edilen yüksek enflasyonun kurbanı oldu.

Türkiye Cumhuriyeti adına 11 Mayıs 2011’de imzalanan ve 10 Şubat 2012’de Bakanlar Kurulu kararıyla onaylanan , “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddettin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin yani, imzalandığı İstanbul’dan ötürü “İstanbul Sözleşmesi“ olarak bilinen sözleşme sabaha karşı yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile feshedildi.

Kadınlara sokağa döken fesih kararı, kamuoyu tarafından da hoşnutsuzlukla karşılandı. Günde neredeyse 2 kadının öldürüldüğü ortamda sözleşme feshinin katilleri cesaretlendirmesinden kaygı duyuluyor.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın Saadet Partisi’ni Cumhur İttifakı’na katmak için bu karar aldığı savunuluyor. Erdoğan’ın bir süre önce ziyaret ettiği “Milli Görüş”ün ağır toplarından Oğuzhan Asiltürk, bu yöndeki talebini iletmişti. Cinayetler azgınca sürerken sözleşmenin kaldırılması kadınlar için büyük hak kaybı oldu.