Hekimlere yönelik şiddet giderek artıyor. Her gün utanılası saldırılarla karşı karşıya kalıyor bin bir emekle yetişen tıp insanları. Görev yaptığı Konya Şehir Hastanesi’nde gözü dönmüş cani tarafından öldürülen kardiyoloji uzmanı Ekrem Karakaya’nın acısı dinmeden, bu kez Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, ofisinin kapısı önüne bırakılan iki dana dili ile ölüm
tehdidi aldı.

Bir anlamda “dilini keserim” mesajıydı Şenol’a iğrenç taciz. Öylesine sıradanlaştık ki bu vahşet, kanıksanır hale geldi. Asıl tehlike olayların kabullenilmesi ve toplumun yeteri tepkiyi göstermemesi, sanıkların ifadelerinin ardından serbest kalması. Yaptıkları her çirkin olay yanlarına kar kalıyor o kişilerin.

Hekim ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırıyı gerçekleştirenlere çok hem de çok ağır cezalar verecek yasal düzenlemeler daha fazla ötelenmemeli. Yasa geciktikçe cesaretleniyor gözü dönmüş güruh.

Etkili ve yeterli şiddet yasasının olmayışı tıp ve bilim düşmanlarını güçlendiriyor, sanki hakmış gibi saldırıyorlar. Ne denli gözleri kararmış olsa da bunların sonunda bilim kazanacak. Zira insanlığın ve doğanın kurtuluşu bilimde.

Bir hekim, tıp insanı çok yoğun öğretim ve emek sonucu yetişiyor ve insanlara hizmet ediyor. Görevleri gereği işleri çok yoğun. Nöbetlerle birlikte hastanede geçiyor yaşamları.

Bu denli özverili ve başlarını kaşıyacak zaman bulamamalarına karşın gereken saygıyı görmedikleri, günün koşullarına uygun ücreti alamadıkları bilinen gerçek.

Görev başında karşılaştıkları sorunların yanında ücret ve özlük haklarına ilişkin taleplerinin karşılanmaması ayrı bir dert. Ankara Tabip Odası’nca (ATO) hazırlanan rapora göre her gün yedi hekim yurt dışına gidiyor, mesleğini burada sürdürüyor.

Göç eden doktorların çoğunluğu nitelikli eğitim almış, alanlarında yetkinliklerini kanıtlamış gözde hekimlerden oluşuyor.

Her gün dayak, ölüm tehdidi ve cinayetler doktorlarımızı yurt dışına itiyor. Tabii düşük ücret ve özlük haklarındaki iyileştirmenin yetersiz kalması göç tercihini tetikliyor.

Salgın döneminde hekimler ve sağlık çalışanlarının ne denli önemli görev yaptığına, bir hastanın yaşama tutunması için nasıl koşuşturduğuna hep birlikte tanık olduk. Hal böyle iken birileri hala “Günah keçisi” olarak görüyor özverili tıp insanlarını ve sağlık ordusunu.

Bırakın göç etmeyi, ülkeye nitelikli- bilimsel iyi eğitimden geçmiş doktorlar gerekli. Tıp fakülteleri sayı olarak artmış olabilir. Lakin yeterli alt yapı ve akademik kadro yoksa o fakültelerde nitelikli eğitim verilmesi zor.

Hocalar bir iki günlüğüne başka bir ile gidip eğitim veriyor. Bu yöntemle sağlıklı eğitim olanaksız. Yetkin hekimlere sahip çıkmamız gerekiyor.

Onları şiddetten koruyacak, güvenli çalışma ortamını sağlayacak, özlük haklarını iyileştirecek, yeni açılan tıp fakültelerinde akademik kadro ve alt yapıyı güçlendirecek önlemlere gereksinim var. Zira nitelikli bir hekim kolay yetişmiyor.

Onlara sahip çıkarak, yurt dışına gitmelerini önlemeliyiz.