Rüzgâr enerjisi artık dünyanın vazgeçemeyeceği bir enerji kaynağı haline geldi.
Bununla birlikte rüzgâr santrallerinin (RES) artması ile rüzgâr türbinleri üzerinde olan tartışmalar gittikçe büyüyor. En önemli yenilebilir enerji kaynağı olan rüzgârın enerjiye çevrilmesi esnasında kullanılan türbinlerin zararları ve faydaları bütün dünyada tartışma konusu.
Tartışmalar ülkelere göre farklılık gösteriyor Avrupa’da ve Amerika’da rüzgâr RES tesislerinin  insanlarda bir çok hastalığa neden olduğu, ekolojik sistemi bozduğu, bir çok kuş ve diğer canlı türünün yok olmasına neden olduğu, RES’lere yakın olan alanlarda tarım ve hayvancılık yapılmasına zarar verdiği hem siyasi hemde bilimsel alanda tartışılıyor.
Birçok gelişmiş ülkede rüzgâr enerjisi karşıtları yüzlerce platform ve dernek çatısı altında RES’lere karşı çıkıyorlar. RES’lerin yerleşim ve yaşam alanlarının uzağına taşınması, ya da offschore (deniz üzerinde) kurulmasına teşvik etmeye çalışıyorlar. Siyasi baskıları arttırarak karar vericileri zorluyorlar. Avrupa’da yeni RES tesisleri kurulması için alan bulmak çok zorlaştı. Birçok tesis yüksek maliyetlerle deniz içine kuruluyor. 


Türkiye’de ise RES tartışması çok farklı bir alanda.
Türkiye’de rüzgâr enerjisinin yaratmış olduğu çevre tahribatı kamuoyunda çok büyük bir tartışma gözlenmiyor. Halk RES’lerin sağlığa ve çevreye zararı konusunda Avrupa toplumları kadar bilgilendirilmiş değil. RES’lere karşı çıkanlar sadece ekolojistler, çevreciler. Bir diğer karşıt grup ise RES’ler yüzünden ellerinden toprakları “acele kamulaştırma” yasası çercevesinden zorla ve neredeyse bedavaya alınan köylüler, çiftçiler. 

RES tesisleri kurulmuş bölgelerde bu santrallerin çevreye vermiş olduğu zarar ancak yıllar sonra anlaşılıyor, hayvanlar sütten kesiliyor, doğal bitkiler, tarım alanları negatif etkileniyor, RES’lere çok yakın oturan insanlarda bir sürü hastalıklar ortaya çıkıyor. RES civarında, bilhassa kuşların, yarasaların ölmesi ile o bölgedeki doğal denge tamamen değişiyor. Arılar yok oluyor, doğanın dengesini koruyan küçük böcekler, küçük hayvanlar ortadan kayboluyor ve bu canlıların yaratmış olduğu ekolojik denge tamamen tahrip oluyor. 
Bu konuda Türkiye’de yapılmış ciddi bir bilimsel araştırma yok. Ama dünyanın diğer ülkelerinde çok ciddi bilimsel araştırmalar sonucu insanların RES’lerden hasta oldukları, doğal yaşamın tahribata uğradığı bilimsel olarak ortaya konuluyor. Hatta Fransa’da mahkeme kararıyla bir RES firması çiftçi bir aileye 100.000 Euro tazminat ödemek zorunda bile kaldı. Türkiye’de ise rüzgâr enerjisi santrallerine karşı çıkanlar neredeyse vatan hainliği ile suçlanıyor, karşı çıkanlardan hapse atılanlar veya başlarına olmadık işler gelenler mevcut.


Türkiye’deki garip RES durumu,
Türkiye’de RES sürecinde bir başka boyut daha mevcut. Bazı gözü açık kişi veya firmalar RES kuracağız diye Türkiye’nin en verimli veya en güzel deniz manzaralı hazine-sahış arazilerine 49 yıllığına el koyma amaçlı birçok RES tesisi kuruyorlar. 
Dünyanın her yerinde bir rüzgâr enerjisi pervanesi 100 m² arazi üzerinde kurulabiliniyor. Ancak Türkiye’ye sıra gelince bu pervaneler bir anda 10.000 m² - 100.000 m² araziye ihtiyaç duyuyorlar. Devlet RES tesislerini teşvik etmek için bu tesisleri kuranlara acele kamulaştırma kanunu üzerinden hazine arazilerini veya şahıs arazilerini 49 yıllığına çok ucuz bir bedel ile kiralıyor. Halbuki RES tesisilerinin yıpranma süresi 20 yıl. Yani 20 yıl sonra tesis tamamen yenilenmek zorunda. Kalan 30 yıl neden tahsis edilir bilen yok. Devletten enerji üretme amacı ile kiralanan arsaların parasal değerleri kurulan RES tesisinin neredeyse bazen 100 katını aşıyor. Bu durumda RES tesisi kurma amacı enerji üretmek için değil, arsa kapma yarışına dönüşmüş durumda. Bilhassa Ege ve Çanakkale kıyılarında (Karaburun, Çeşme, Bodrum, Didim, Marmaris, Datça vB.) en güzel araziler, koylar, orman-deniz manzaralı arazileri kapma yarışı açıkça görülüyor. 
Kurulan RES tesisleri kıymetli arazi kapma amaçlı olarak insanların yaşam alanlarına çok yakın mesafelerde inşaa ediliyor. İnsanlar RES tesislerinden kaynaklanan infrasound dalgaları ve ses kirliliği dolayısıyla hasta oluyorlar. Görüntü kirliliği ise başka bir boyut zaten.


Rüzgar Türbini Sendromu
Avrupa’da 2013 yılında "Emisyon Kontrolü için Doktorlar" (AEFIS) isimli bir girişim başlatıldı. Bu oluşum çevre tıbbına dahil olan çeşitli disiplinlerden doktorları içeriyor. Kuruluş RES tesisleri civarında yaşayan hastaları dinler ve şikayetlerini kayıt altına alıyor. Almanya'nın her yerinden hastalar bu kuruluşa müracaat edip benzer şikayetlerini ve semptomları anlatıyorlar. 
Merkezin doktorlarından Thomas Carl Stiller rüzgar türbini sendromunun kesin olarak var olduğunu iddia ediyor. Rüzgar türbini sendromu terimi dokuz yıl önce Amerikalı çocuk doktoru Nina Pierpont tarafından bulunmuştu. Pierport, rüzgar türbinlerinin yakınında yaşayan hastalardan vaka süreçleri toplamış ve bunları bir kitapta yayınlamıştı. Almanya merkezli AEFIS'in bugün hastalarından duyduğu şikayetler ise aynı. Uyku bozuklukları, baş dönmesi, mide bulantısı, yüksek tansiyon, konsantrasyon güçlüğü, kulak çınlaması, yorgunluk, depresyon, kalp ritmi bozuklukları, endişe- kaygı bozuklukları.
Nina Pierpont'un klinik vaka tespitleri, RES konusunda dünya çapında araştırmaları teşvik etti. Rüzgar türbinlerinden yayılan düşük frekanslı gürültünün bölge sakinleri için tehlikeli olup olmadığı sorusu, araştırma ilgi odağı haline geldi. Bilimsel araştırma sonuçları RES’lerin insan sağlığında ciddi sorunlara neden olabileceğini ortaya koymuştur. 

RES’lerin yaydığı düşük frekanslı ses, işitilebilir ses ve infrasound olarak adlandırılır. 100 Hz'den 10 Hz'e kadar ölçülür. Yaklaşık 20 – 16 Hz'lik bir frekanstan duyulabilir ses, artık insanlar tarafından duyulmayan infrasound'a dönüşür. Frekansı ne kadar düşükse, o kadar uzağa iletir. Düşük frekanslı ses dalgaları kilometrelerce yol kat edebilir.  
Düşük frekanslı hava kaynaklı gürültü ve yerdeki titreşimlerin evi ve insanları birbirine çarpması semptomları ağırlaştırıyor. Bilim adamlarından Dr.Sven Johannsen Almanya Etteln kasabasında RES kaynaklı ölçümler yaptı. Sonuçta evlerdeki titreşimlerin çok güçlü olduğunu, hatta ellerin duvarlara konularak titreşimler fiziksel olarak tespit edildi. Bazı hayvanları rüzgar türbinlerinin yakınında garip davranışları tespit edildi, Hayvanların tehlikeyi sezerek bölgeden uzaklaştığı biliniyor. 

Sonuçta ciddi bir yenilenebilir enerji kaynağı olmaya devam edecek olan RES’lerin bölge ve alan analizi yapılmadan, en iyi yer tespit edilmeden rastgele her öne gelen alana kurulması insan ve doğal yaşamı negatif olarak etkileyecek. 

Dr.Ahmet Güler 
Çeşme 11.05.2022