17 günlük tam kapanmadan bahsedip, hem yapılanları, yapılmayanları ve milletçe elimizi hep birlikte taşın altına elini koymadan bahsetmişken…

Ülkemiz, dün itibarıyla aylar sonra tam kapanmaya gitti. Hafta içinde yapılan Bakanlar Kurulu toplantısı eminim ki uzun tartışmalar sonucu mecburiyetten doğan kararı zor da olsa aldı. Şahsen bu yasakları tamamen destekliyorum. Eğer eski durum devam etseydi, sonuçları çok vahim olacaktı.

 Yoğun bakımların doluluk haberleri her gün ekrana geliyor. Bu noktada salgın başından beri canla başla mücadele eden sağlık çalışanlarımızın her birine gönülden teşekkürlerimi iletiyor ve onları takdir ediyorum.

Aşı konusu önemli

Bu dönemi biz kendi lehimize çevirebilirsek ve de ülkeye çeşitli kanallardan ciddi miktarda aşı gelirse, bir taşla iki kuşu vurmuş olacağız. 17 Mayıs sabahı yeni bir döneme başlarken, bizler de şu anda İngiltere’nin içinde bulunduğu durum gibi rahat ve huzur içinde yaşayacağız.
‘Çin aşısı’ olarak bilinen Sinovac’ın yanı sıra ‘Alman aşısı’ diye anılan BionTech’in de gelmesiyle Türkiye’de artık iki çeşit aşı var.

Sputnik V aşısı da yolda... Pandemiden bir an önce kurtulmak için birinin mutlaka yaptırılması gerekiyor. Elbette yan etkiler görülebilir. Ancak bunların geçici olduğunun unutulmaması lazım. Uzmanlara göre koronavirüse yakalanmaktansa, aşının bazı geçici yan etkilerini yaşamak çok daha akılcı.

Aşıların gelmesiyle Haziran veya Temmuz biraz rahatlama Kasım ayına doğru tam bir rahatlamadan bahsediyor bilim insanları... 

İstismara dikkat!

Bugünkü rakamların sebebini tamamen kendimizde arıyorum. Eğer bizler için çırpınan başarılı Sağlık Bakanımız Dr. Fahrettin Koca’nın maske, mesafe ve hijyen kavramlarını dinleseydik, büyük toplantılara, kutlamalara, anmalara katılmasaydık, rakamlar bu denli büyümeyecek, en kötüsü de bu kadar çok vefat olmayacaktı.


Sizin de bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta neredeyse dünyanın en çok vakası olan ülkelerden biri haline geldik. Şimdi temennim, en az hasta sayısını yakalamak. Tek şansımız; ülkemizin iklim olarak mayıs ayından itibaren güneşle dost olması. Bu durumun özellikle kuzeyden güneye Kovid-19 virüsünü bulaşmasını zorlaştırıcı bir etmen olacağını düşünüyorum.
Burada önemli bir faktör de çeşitli vesileler ve kurnazlıkla yanlış beyanla kimsenin bu istismarlara meydan vermemesi ve de zor olmakla beraber bu mübarek Ramazan’ı evinde yapacağı ibadetlerle geçirmesi...

Yazlıklar doldu

Ne var ki özellikle İstanbul’dan büyük bir göç başladığının haberlerini birkaç gündür alıyoruz. Memleketine, yazlığına ya da ailelerinin yanına gitmek isteyenler, şehirler arası seyahatin özel izne bağlı olduğu dün öncesi yolculuk yapmak için çalışmalarını hızlandırdı. 17 Mayıs’a dek bilet satın alanların yüzde 93’ü tek yönlü tercih etti.


Tatil bölgelerindeki yazlıklara gitmek isteyenler yollara düştü. Öte yandan 17 günlük kısıtlamaya özel kiralık villa arayışları patladı, boş yer kalmadı. Bodrum, Çeşme, Alanya, Kemer gibi bölgelere büyük ilgi var ve buralarda 12 ay boyunca yaşanabilecek ev arayışları da zirve yaptı.

Ülkemiz, dünyanın ve insanlığına başına bela olmuş illetle yoğun bir savaş veriyor. Hastalık tehlikeli boyutlara ulaşıp bıçak kemiğe dayanınca salgının hızını kırabilmek için yoğun bir çaba gösteriliyor.

İktidarı, DSÖ bile takdir ediyor, Sağlık Bakanlığı, Bilim Kurulu, hükümetin salgını ülkemizden uzak tutabilmek ve etkilerini azaltabilmek için verdiği mücadeleyi takdirle izliyoruz.

Bu amaçla vatandaşı koruma adına dört bir koldan arayış ve çaba var.

Örneğin; aşı tedarikinde sıkıntı yaşanmaması adına Çin Sinovac ve Alman Biontech’ten sonra, Rus aşısı Sputnik V ile çeşitlendirme çalışmalarında da büyük yol alındı. Yerli aşı çalışmaları son hız…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Yerli aşıda eylül-ekim ayı gibi üretim planlanıyor. Aşı tedarikinde bir sıkıntıya düşülmemesi için çabalar devam ediyor. Erdoğan, bu amaçla Rus ve Çin devlet başkanlarıyla da görüşeceğini söyledi.

Bütün bunlar, gelecek güzel günler adına umut verici açıklamalar.

Fakat, bizim virüs yayılımını kesmemiz ve azaltmamız kaçınılmaz görünüyor. Bu uğurda okullarımız aylardır kapalı. Çocuklarımız yüz yüze eğitimden uzak kaldılar.

Alınan son 17 günlük kapanma bayram sonrası umut verici haberleri için bir hazırlık. Bizim ülkemize has nedense suiistimal haber ve görüntüleri geliyor…

Sözde tam kapanmaya rağmen yollardaki araç trafiği düşündürüyor. Bodrum, Marmaris ve Çeşme’deki görüntüler düşündürücüydü.

Binlerce kişi deniz kenarlarına aktı…

Cadde ve sokaklar vızır vızır, gece dersen boç boş gezen volta atan gençleri görüyorum. Güvenlik güçleri sokağa caddeye çıkan her aracı kontrol edemez ki. Her insanı kontrol edemez ki! Oto kontrol şart!

Buna kendimiz uymak mecburiyetindeyiz. Ele bir çanta, poşet alıp alışverişe gidiyormuş gibi yapanlarımız da az değil. Konulan kurallara sıkı sıkıya bağlı olmalıyız, dolambaçlı işlerden vazgeçmeliyiz!

Yürüme mesafesindeki alışverişe izin verilen bir kısıtlamada bunların olması üzücü. Kurallar, yasaklar toplum sağlığı adına konuyor. Bunlara hepimizin azami özen göstermesi gerekiyor.

Aksi halde, 17 günlük kapanmadan istenilen sonucu alamayabiliriz.

Salgının bizi değil, bizim salgını kontrol altında tuttuğumuz bir anlayışın hepimizde hakim olması şart.

Kısıtlama günlerini suiistimal etmek isteyenlere, kurala uymayanları uygun dille uyarmak gerekiyor.

Pandemi koşullarını, tam kapanmayı fırsata çevirmeye çalışan kansızlara vampirlere bir çift lafım olacak! Millet Ramazanlık günde evine kapanmış, para kazanamayanlar, evine ekmek götüremeyenler zaten nefesi zor alıyorlar.

17 günlük tam kapanma nedeniyle bunu fırsata çevirmek isteyenler… Mübarek ramazan ayında olduğumuzu unutmayın! Allah adamı çarpar, Allah’ın tokatını yerseniz bir daha yerden kalkamazsınız. Bire Allah’tan korkmazlar. Kısıtlama fırsatçıları…

Tam kapanma süresince semt pazarları dahil çoğu iş yeri faaliyetlerine ara verdi. Ancak gıda zincirinin kırılmaması adına marketler ve bazı işletmelerin faaliyetlerine izin verildi.

Fakat, bunun bir fırsatçılığa dönüyor olması üzücü. Marketlerin, pazarların kapalı olduğu bugünlerde sebze meyve fiyatlarını anormal düzeyde artığı yönünde yoğun şikayetler geliyor.

Semt pazarlarının açılı olmadığı ortamı fırsat bilip, gerçekten zincir marketler sebze ve meyve fiyatlarını rayicin çok üstünde bir rakama mı satıyorlar?

Market yöneticileri serbest piyasa koşullarını öne sürebilirler ama maalesef bir ürünün tarla çıkış fiyatı üç aşağı beş yukarı belli.

Tüketiciye gelene dek aracılardan sonra bir o kadar da marketlerin üstüne ilave etmesi gerçekten anlaşılabilir gibi değil.

Bunun helal bir gelir olmayacağını, market sahip ve şirketlerinin kazançlarının bu nedenle kirlenebileceğini düşünüyorum.

Kalın sağlıcakla!