Türk futbolu nereye gidiyor? Büyük kulüplerle Anadolu Kulüpleri arasındaki makas açıldıkça açıldı. Gelir adaletsizliği, Anadolu Kulüpleri bu dar ekonomik çerçevede nasıl ayakta kalacak?

Son güncel rakamlara göre; Galatasaray’ın futbolcu piyasaya değeri 300 milyon avro, Fenerbahçe 285, Beşiktaş 165 milyon Avro, Gaziantep FK’nın güncel futbolcu değeri ise sıkı durun 22 milyon Euro. Evet yanlış duymadınız. 22 milyon Euro…
Gel de şimdi zaten gelirleri dar olan, zar zor ayakta durmaya çalışan, şehrin önde gelenlerinin STK Başkanlarının üç maymunu oynadığı Gaziantep’te Başkan Memik Yılmaz ekibi ayakta kalmaya, didinsin dursun…
Başkan Memik Yılmaz ile konuştum. Bir dokundum bin ah işittim. Haklı mı haklı… Hem de yerden göğe kadar…
Bu sohbeti daha sonraki yazımda dile getireceğim. Şimdi asıl konumuza dönelim…
Geçenlerde KOSAM’ın raporu yayımlandı. Çok ilginç tespitler vardı raporda…
"Süper Lig'de Temsilde Adalet Türk Futbolunun Geleceğinin Temelidir" başlığıyla hazırlanan raporda, özellikle İstanbul ve Kocaeli merkezli kulüplerin orantısız temsilinin ligdeki rekabeti olumsuz etkilediği ve Anadolu kulüplerinin dezavantajlı konuma itildiği belirtildi.
Süper Lig’de saha dışı etkenler, saha içi rekabeti biçimlendiren bir yapıya dönüşmektedir.
Temsildeki coğrafi dengesizlik, yayın gelirlerinde yapay farklar oluşturan sistem, yüksek deplasman maliyetleri ve taraftar katkısının görmezden gelinmesi; futbolun saha dışında çözülmeye başladığını göstermektedir.
Bu raporda sunulan öneriler; yayın gelirlerinin daha adil paylaşımı, deplasman maliyetlerinin fon ve stratejik anlaşmalar yoluyla azaltılması ve yerel futbol kültürünü güçlendiren destek mekanizmalarının hayata geçirilmesini kapsamaktadır.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun liderliğinde, kulüplerin ortak iradesiyle uygulanacak bu adımlar; yalnızca kulüpler arası adaleti sağlamakla kalmayacak, ligin ekonomik sürdürülebilirliğini de güvence altına alacaktır.
Temsilde adalet; rekabetin, toplumsal sahiplenmenin ve Türk futbolunun geleceğinin temelidir.”
İstanbul ve Kocaeli, Türkiye nüfusunun yalnızca %20,8’ini oluşturmasına rağmen, Süper Lig’deki takımların %44,4’üne ev sahipliği yapmaktadır. Bu, ligde coğrafi temsilde ciddi bir dengesizliği ortaya koymaktadır.
Anadolu kulüpleri sezon boyunca İstanbul’a tekrar tekrar seyahat etmek zorunda kalmakta; çoğu zaman aktarmalı uçuşlarla 10.000 km’yi aşan mesafeler kat etmektedir. Bu durum, yalnızca fiziksel yıpranma değil, ciddi bir mali yük anlamına da gelmektedir.
Bazı kulüplerin ulaşım ve konaklama giderleri sezonluk bazda 50 milyon TL seviyelerine ulaşmaktadır. Bu maliyet, mali açıdan kırılgan kulüpler için doğrudan rekabet gücünü etkileyen bir unsur haline gelmiştir.
Sportif başarıya dayalı olarak tasarlanmış yayın geliri modeli, konum avantajıyla yapay sportif üstünlük elde eden bazı kulüpler lehine işleyecek biçimde şekillenmektedir. Bu durum, taraftar emeği ve yerel katkıyı göz ardı eden bir yapıyı kalıcılaştırmaktadır.
Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu yapısal sorunlara yönelik doğrudan müdahale edebileceği öneriler raporda ayrıntılı biçimde sunulmuştur. Kulüpler Birliği Vakfı’nın eşgüdüm, temsil ve savunuculuk işleviyle bu sürece katkı vermesi önem arz etmektedir.
COĞRAFİ YOĞUNLUK VE TEMSİLDE ADALETSİZLİK
İstanbul ve Kocaeli illeri toplamda yaklaşık 17,7 milyon nüfusa sahiptir. Bu, Türkiye genel nüfusunun %20,8’ine denk gelmektedir. Ancak 2025–2026 Süper Lig sezonunda bu iki şehirden 8 takım ligde yer almaktadır. Bu sayı, toplam 18 takımlı ligde %44,4’lük bir yoğunlaşmaya karşılık gelmektedir.
Bu temsildeki aşırı merkezileşme, sportif başarıdan ziyade medya erişimi, sponsorluk piyasası ve futbol sermayesinin coğrafi kümelenmesiyle ilgilidir. Temsilin bu ölçüde merkezileşmesi; Anadolu’daki futbol ilgisinin zayıflamasına, yerel kulüplerin taraftar desteğini kaybetmesine ve yeni kuşakların büyükşehir merkezli kulüplere yönelmesine neden olmaktadır.

Türk futbolu...
Yayın geliri 150 milyon Euro. Ama manşetlerde dolaşan rakamlar sanki Premier Lig defterinden çıkmış gibi:
Bir oyuncunun maliyeti 100 milyon Euro, diğeri 75, öbürü 200...
Bonusu var, menajeri var, vergisi var, taraftara "şov" var.
Peki bu nasıl oluyor?
Gelir 150 milyon, ama harcama sanki 2 milyar Euro lük liglere ait.
Matematik ağlıyor, mantık toprağa düşmüş.
Kendi ayağımıza kurşun sıkıyoruz. Sonra da Avrupa’da ilk turda elenince “kondisyonumuz eksik” diyoruz.
Eksik olan kondisyon değil kardeşim, akıl!
Yatırım yanlış, planlama sıfır. Kuru bir yıldız tutkusu, menajer oyunları ve yönetici egoları…

Bakıyorsun, Süper Lig kâğıt üstünde Şampiyonlar Ligi gibi...
Ama sahaya çıkan futbol, birinci lig düzeyini zor buluyor.
Kimse demiyor ki: Biz bu filmi daha önce gördük, sonu iflas!
Ne yazık ki Türk futbolu bugün; 150 milyonluk gerçeklerin, 300 milyonluk hayallerle boğulduğu bir rüya fabrikası...
Ve o rüyadan uyanmaya hâlâ kimsenin niyeti yok.
Futbol artık yalnızca 90 dakikadan ibaret değil.
Gittiğiniz stat, oturduğunuz koltuk, gördüğünüz ışık, duyduğunuz ses, izlediğiniz atmosfer…
Hepsi o kulübün hikâyesini anlatıyor bize aslında…
Atom Karınca Memik Yılmaz, bu hikâyeyi yazmaya kararlı bir başkan gibi görünüyor.

Bugün tribünleri yeniliyorlar.
Yarın belki kulüp müzesini, belki altyapı akademisini...
Ama bir şey kesin:
Bu şehrin Süper Ligdeki hatta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki tek takımı olan Gaziantep FK artık sadece sahada değil, şehirle beraber büyümeli.
Şehrin takımına sahip çıkmalı. Lafta değil samimi şekilde, isteyerek inanarak…
Benim çocukluğumun futbolu başka bir şeydi.
Bugün ise statlar bile bir kimlik arayışında.
Gaziantep, bu kimliği sadece formasında değil, ışığında da gösteriyor.
O yüzden diyorum ki...
Gaziantep Arena Stadyumu artık sadece futbolun değil, vizyonun da ışığıdır.
PARAZİT YAYINI VE FUTBOLUN FREKANSI
Eskiden televizyonlar tüplüydü. Kanalları döndürerek arardık. Bir frekansta bulamadın mı ötekine geçerdin. Ama her zaman denk gelmezdin yayına. Kimi zaman karıncalanırdı ekran. Parazitlenirdi. Yayın giderdi. Saniyelik bir sessizlik çökerdi salona. Sonra bir ses: “Anten oynadı galiba!”
Bugün sosyal medya da aynı o eski televizyonlar gibi. Herkesin frekansı başka. Ama parazit çok.
Futbol dediğin duygu işidir. Bağlılıktır. Sadakattir. Taraftar, takımına sevdalı olur. Galibiyette sevinir, mağlubiyette öfkelenir ama her koşulda "yanındayım" der.
Gelin görün ki, bazıları ekranın ayarını bozmuş. Ne maç görüyorlar, ne mücadele. Tek dertleri yorum yapmak. Hem de ölçüsüz, hem de bilinçsiz…
Başkana edilen laflara yapılan dedikodulara bakınca insanın içi cız ediyor.
Adam sabah kalkmış, tesis gezmiş, işini gücünü bırakmış, gece kafasını yastığa koyamamış, elindeki kısıtlı imkanla takımı taşımaya çalışıyor… Kafasında bin türlü sorun...
Ama ekran başındaki tribündeki birileri oturduğu yerden parmağını sallıyor: “Başkan istifa!”
Kombine alma, bilet alma, Stada bedava girmek için bin türlü takla at… Elinle cebinin arası 50 km mübareğin... Ondan sonra Başkan istifa yönetim istifa...Hadi lan oradan...
Eyy Gaziantep esnafı… GATEM esnafı. GATEM'de bir günde dönen para miktarı ne kadar biliyor musunuz? Sıkı durun tam 5 milyar TL…
Gaziantep FK'ya katkıları 'sıfır' Bu Maliyeciler ne iş yapar ben bilmiyorum...
Hergün zam yapan Baklavacılar, Bakkallar, STK temsilcileri, Kuyumcu esnafı… Emlakçı kardeşler… Bu şehirden para kazanıyorsunuz… Gaziantep FK’^ya tek kuruş katkınız yok! Utanın...Sıkılın...
Bu kadar birktir parayı. Mezarınıza hiçbir şey koymayacaklar... Hepsini geride bırakıp bu dünyadan göçeceksiniz...
Şeyinize miras bırakacaksınız...
Hadi oradan! Bir parça anlayış, bir nebze destek çok mu? Yoksa destek vermek de mi lüks oldu?
Antin kuntin laflarla, yalan yanlış bilgilerle takıma zarar vermek hangi sevdanın parçası?
Sosyal medya meydan yeri değil, linç pazarı oldu. Klavye başında aslan kesilenler, tribünde sus pus.
Unutmayın, taş yerinde ağırdır. Herkes haddini bilmeli, fikrini elbette söylemeli ama ölçüyü kaçırmadan.
Fikir, hakaretin maskesi olamaz. Eleştiri, destekten mahrum bir kin olamaz. Frekansımızı yeniden ayarlayalım.
Takımımıza karınca kararınca sahip çıkalım. Anten düştü diye televizyonu camdan atmıyoruz değil mi? O zaman bu kadar kolay vazgeçmeyelim değerlerimizden, emek verenlerden.
Yayın açık. Ama parazitsiz izleyene…