Aralarında Gaziantep’in de olduğu 10 il asrın Felaketi olarak tanımlanan büyük depremle sarsıldık. Şiddet az buz değil 7,7 ve 7.6. Her iki şiddeti de evinde yaşamış biri olarak bu yazıyı kalem alıyorum.
Resmen psikolojimiz bozuldu. Depremdem sonra hayatını kaybedenler. Evi yıkılıp evsiz olanları görünce il dışından arayıp durumumu soran dostlara inanın ‘’iyiyim demeye utanıyorum’’
Bu büyük depremde eşini, dostunu, arkafaşını, dünürümü kaybettim. Gasılhane'yi gördüm. Enkaz altında ölenleri gördüm. Ağladım sessizce.
O kadar uyarı, toplantıya rağmen hiçbir tedbir almamış bir ülke ve kentte yaşamanın utancı içindeyim.
İmar Affı bir cinayettir dedim. Yine de söylüyorum. Statik hesaplanmadan sırf para oy için bu ülkeye imar affı getirmek en büyük kötülüktür. Statiği bile hesaplanmayan binalara art iki kat daha çıkmasına müsade ettiniz. Ayağa kalk suçlu, hesap ver!
Namuslu, şerefli Gaziantepli müteahhtitler, 3,4 hatta 10 milyona sattığınız binalar depremde yan yattı. Verdiğim paylaştığım rakamlara bakın belki biraz utanırsınız. Soğukta ölenler, mezarda yatanları görüp Hatta biraz onurunuz varsa kafanıza sıkarsınız... En çok hasar alan bina sayısında Hatay'dan bile öndeyiz. Utanmazlar... Ahlaksızlar...Para göz şerefsizler...
Sordukları zaman kader böyle istemiş, Mukadderat mış ! Allah’ıntakdiri, Allah ömrü bu kadar vermiz zırvalarına ise karnım tok. Kimse kusura bakmasın. Allah sizin belanızı versin...
Kardeşim her şeyi, enkaz altında kalanı, soğuktan öleni, 32 bin vefatı da Allah’a yükleyemezsin. Sen hata yap, üç kağıt yap! Sonra Allah'ın takdiri öylemi ? El insaf...
Bu işte kusuru olan, kaçan müteahhitler teker teker yakalanıyor, adalete teslim edliyor. Kaçamayacaklar, yakalanacaklar... Hesap verecekler... Hepsi... partili, partisiz... Cumhuriyet Savcılarımıza büyük iş düşüyor...
Kaçıp yakalanan yaptığı sitede yüzlerce insanımızın ölümüne yol açan zatı muhterem yüklenici müteahhit yakalandığı zaman ‘mukadderat’ demiş.

Hadi ordan dangalak… Sahtekar…
Türk Milleti aslında depremle değil para için insan hayatını hiçe sayan katillerle mücadele ediyor.
Yaklaşık 7 gündür depremle yatıp kalkıyoruz. Sizler Sıcak evlerinizde oturuyorsnuz, bizler uyumaya utanıyoruz.
Zira burada yaşayan depremi iliklerine kadar hisseden biri olarak insanlarımın durumu içimizi parçalıyor.
Bir yandan da Büyük Türk Milleti'nin dayanışmasıyla, oradaki kahramanların yaptıklarıyla teselli buluyoruz. Kurtulan canları gözyaşları için de izliyoruz.
Bu arada millet düşmanı paragöz ahlaksızları düşünürken öfkemiz her geçen gün artıyor.
Biz yaşadıklarımızdan ders almayan bir toplumuz!
Şimdi aynı şeylerin bu son depremde de yaşandığını görüyoruz.
Son depremdeGaziantep'te, Adana’da duvarları çatlamış 12-13 katlı binayı müteahhitinin makyajladığı görüntüleri çoğunuz görmüştür.
Müteahhit orada bu hareketiyle “Benim için kazanacağım para önemli, insan hayatının önemi yok” diye adeta devlete, millete meydan okuyor.

Malatya’da 3 sene önce yaptığı afilli sitesi yerle bir olup insanlara mezar olan müteahhit ise “Bir sürü bina yıkıldı benimkini mi gördünüz?” diye utanmadan, pişkince konuşabiliyor.
Ulan ahlaksız, şerefsiz ! 1 milyona malettiğin daireyi 7-8 milyona kakalayabilmek için mutfak dolabını, banyo fayansısını kaliteli yapacağına binayı sağlam yap binayı !
Hatay’da Cennetden köşe satıyorum diyen, Gaziantep’te bahçe saray diye satan, ahlaksızlar yüzlerce insanın ölümüne yol açtılar.
Daha fazla kira, daha geniş alan diye, para diyen şerefsizler kolonları kestiler Gaziantep’te…
Şimdi hesap zamanı ama işten çoktan geçti azizim…
İşte bu katillere gereken ceza verilmedikçe bizi depremler değil binalar öldürmeye devam eder, ediyor da.
Suçu önlemenin yolu basittir.

Yapanın da, denetleyenin de, izni verenin de hayatını karartacaksın.
Suça karşı çok en caydırıcı bir cezayı koyarsın, hiçbir gözetme ve kayırma yapmadan denetimini yaparsın, yine de suç işleyen olursa o cezayı yumuşatmadan uygularsın.
Sırf bu şerefsiz müteahhitlerin, mühendislerin para hırsı yüzünden onbinlerce insan kaybettik onbinlerce !
Bir değil iki değil.O kadar olsa bile affedilemez bir suç bu.
Binası depremde yıkılan mütahhitlere ‘Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis’ –Keşke idam olsa- ve tüm mal varlıklarına el koyma’
O binayı denetleyen, yapım izni veren yetkililere de aynı şekilde bu cezaları vereceksin ve yumuşatmadan uygulayacaksın ki bakın bir daha yapabiliyorlar mı?

Bina sağlam olsun diye mağma tabakasına kadar kazık çakmazlarsa, demirin en kalınını, çimentonun en iyisini kullanmazlarsa bir şey bilmiyorum !
Ama dediğim gibi koyduğun cezayı mutlaka uygulayacağını bilecekler.
“Yapayım da nasıl olsa yuttururum” diyemeyecekler.
Evet aslında bizim ülkemizin en büyük iki sorunundan biri bu
Liyakatsizlik ve suçlulardan hesap sorulmaması.Para ile çözerim diyemeyecek…
Suçlular kanunlardan korkmuyor.
Korkacaklar, korkutacaksın.
Şayet bunu başarabilmiş olan bir ülke olabilseydik şu son depremde kaybımız 30 binlere değil bir elin parmaklarını bile geçmeyecekti.
Bu gözünü para hırsı bürümüş katillerle gerektiği gibi mücadele etmeden bu sorun çözülmez.
İşte bu yüzden devleti yönetenler bundan sonra artık Türkiye’nin birinci sorunu olarak deprem gerçeğini görmeli ve ona göre hareket etmelidir.
Etmiyorlarsa kaybedilen canların veballerinin üzerlerinde olduğunu bilmelidir.
Dolayısıyla bundan sonraki cinayetlere ortak olacaklarını da.
İşte sözün bittiği yer işte tam burası...
Yardım gerek...
Bizim içimiz, yüreğimiz yanıyor...
Onların hem yüreği, hem canı yanıyor...
Kimisi donarak veda ediyor bu hayata...
Çok azı da gözyaşları ve alkışlar arasında daracık beton yığınlarının arasından koca koca bakarak yeni hayatına merhaba diyor...
Acı, çok acı, tarifi yok, taş yutmuş gibiyim, yüreğim daralıyor...
Sözün bittiği yerdeyim/yerdeyiz...
Eminim, siz de aynısınız, duygularımız karma karışık, uyuyamıyoruz, yiyemiyoruz...
Yardım gerek, evet ama doğru yardım etmek gerek, koordineli yardım yapmak gerek...
Deprem bölgesine insan gücü ve battaniye, gıda, giyim desteği lazım...
Gardırop yenilemek için eskileriniz değil, yeni giyilebilir, ısıtacak giysiler şart...
Özellikle çocuk kıyafetleri elbette...
Çocuk maması, kadın hijyen ürünleri...
Kısacası giyim ve gıda öncelikli destek şart...
Aklımıza gelmeyecek büyüklükte bir afet oldu, hiç kimse ve kurum kendi başlarına bu işin altından kalkamaz, el birliği, gönül birliği şart...
Gücümüz bugün neye yetiyorsa, yarın ne kadara yetiyorsa...
Bu yıkımın toparlanması kaç yıl sürer belli değil...
Kaç yıl geriye gideceğiz belli değil...
Şu anki durum belli, bari şimdi hayatta kalmalarını sağlayalım...
Haydi sevgili okur, elini cebine at, bu kez kendine değil bu soğuktan kırılan depremzedeler için alışverişe çık...
Markete doğru yollan, evine aldığını al, kendinden kıs, başını sokacak evin var, koy kutuya ver belediyeye, koşa koşa götürüyorlar...
Işık ol, nefes ol, umut ol...
O gün, bugün...
Enkaz altında kalan kadar, enkaz üzerinde bekleyen de sahipsiz...
Sen varsan, kendisini iyi hissedecek...
Durma, nefes ver...
Deprem bölgesini izliyorum. Kurtarma Ekipleri daha bir çok bölgeye ulaşamamış...
Enkaz içinde herkes yakınlarını, eşini, dostunu arıyor...
Çığlıklar, yalvarışlar...
Yollar gitmiş, caddeler gitmiş, sokaklar yok olmuş, her yer enkaz...
Ne göz dayanıyor, ne yürek...
Enkaz altında o canlarımız donarken, ben ısınmayı istemiyorum, utanıyorum...
İyiyim demeye utanıyorum!
Bir de canımı yakan bir konu daha var...
Unutmadan, birkaç beğeni ve ilgi çekmek için asılsız haberler ve uydurma bilgilerle halkı korkutup, paniğe kapılmasına sebep olanları ömrümün sonuna kadar nefretle anacağım...
Bu nasıl utanmazlık?
Evet guruplarda sürekli bir şeyler paylaşılıyor, ama lütfen gerçek olduğundan emin olduğunuz bilgileri paylaşın...
Herkes yeterince yorgun ve üzgün zaten...
Bilgi kirliliğine gerek yok...
Bu acının ne olduğunu anlamak için, başınıza mı gelmesi gerekiyor?
Arayan, soran kapısını evini açan tüm dostlara teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız.
Ama burası benim memleketim, benim evim, benim insanlarım. Babam, Annem, kardeşlerim... Ölene kadar buradayım. Hiçbir yere gitmiyorum, kaçmıyorum...
Çok acılıyım... Üzgünüm... Ölenlere rahmet, acılı ailelere sabır, yaralılara acil şifa diliyorum....