Bugün 24 Mayıs 33 fidanın kırılıp toprağa düştüğü gün , bugün tarihimizin en acı günlerinden biri.

İbrahim ERTEN             (Konya) 
Mustafa YILMAZ           (Konya) 
Erkan KAÇAN               (Konya) 
Mevlüt ÖZKAN              (Konya) 
Hilmi ŞAHİN                  (Konya) 
Ali ARAR                       (Konya) 
İlyas UYAR                    (Konya) 
Hüseyin ÇELİK             (Denizli) 
Ahmet APAK                 (Denizli) 
Ercan ÇOBANOĞLU    (Denizli) 
Mustafa KOÇANOĞLU (Denizli) 
Baki UMUTLU                (Denizli) 
Şeref TAY                       (Denizli) 
Mehmet ÖZTÜRK          (Denizli) 
Hasan GÜLTUTAN        (Hatay) 
Mehmet TURA               (Adana) 
Şenol CANSIZ              (Samsun) 
Cavit YAMAN               (Samsun) 
Nihat ODABAŞI           (Kastamonu) 
Ramazan AKKAYA     (Kastamonu) 
Uğur BOZACI              (İstanbul) 
Ünal KALAFAT           (İstanbul) 
Ahmet ARAN               (Manisa) 
Haydar ASLAN            (Trabzon) 
Murat ELİBOL              (Çanakkale) 
Aydın KUZEY               (Çanakkale) 
Adem ZONGUR            (Kırıkkale) 
Musa SARIGÖZ            (Osmaniye) 
Murat MENTEŞ             (Bolu) 
Hikmet ÖZDEMİR         (Malatya) 
Abdullah KARA            (Antalya) 
Birol İrfan ASKAR        (Afyon) 
Selahattin AYSAN        (Isparta) 

Okuduğunuz bu isimler 24 Mayıs 1993 günü silahsız bir şekilde birliklerine giderken , üzerlerine 1570 kurşun sıkılarak şehit edilen evlatlarımızın isimleri.

YER:Elazığ-Bingöl Karayolu Bilaloğlu Mevkii ,

33 vatan evladının şehit olduğu   29    yıl önceki katliamdan sağ kurtulan üç asker, yaşadıklarını anlattı. Malatya’dan iki sivil midibüse biniyorlar. Hepsi sivil giysili, üniforma ve postalları çantalarında. Hiçbirinde silah yok, kendilerine refakat eden tek bir askeri 
personel de. Saat 18.00. Bingöl’e 10 kilometre var. 
Dağlık, dar bir yol. Birden silah sesleri yankılanıyor. İlk virajı geçtiklerinde, 50 PKK’lının karşı yönden gelen Bingöl Tur’a ait bir otobüsü durdurup, çoğunluğu terhis olmuş ya da dağıtıma giden sivil erlerden oluşan 50 yolcuyu esir aldığını görüyorlar. Şoföre bağırırlar; ‘Geri dön!’ Şoför oralı olmaz. 
Zaten 4 saatlik yolda 3 mola vermiş... 
Otobüsün kapısını, ‘Orada ben yoktum’ diyen Şemdin Sakık, 
o zamanki adıyla ‘Parmaksız Zeki’ açıyor. 

Osman Partal’dan dinleyelim o günü ;

Trabzonluyum. İki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim. 
Van-Özalp’taki birliğime gidiyordum. 
Yol boyunca gereksiz molalar veren şoför, 
bir ara lastik patladığını söyleyip durdu. 
Lastiğin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. 
Aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını duydum. 
Galiba telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık, 
‘Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini bilmiyorduk’ diyor. 
Yalan söylüyor. Çünkü ilk otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum. 
Yolumuzu kestiklerinde şoförün kapısını bizzat Sakık açtı. 
Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı. 
Omzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu. 
Şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu. 
‘Arkada, geliyor’ cevabını aldı. 
İki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya. 
 
Doğulu batılı diye ayırdılar bizi;
Geceyarısına kadar teröristlerle yürüdük. 
Mola verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. 
‘TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde sizi serbest bırakacağız’ 
dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakık’ın talimatıyla tek sıra olduk. 
Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup, 
Doğulu - Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık, doğulu olmayan 
benim de içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini söyledi. Dağda koşar adım yürümeye başladık. Bize eşlik eden teröristler sürekli değişiyordu. Toplam 300 kişiydiler. Bir köye gittik. 
Kapısını çaldıkları evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı. 
Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek için. Sonra vazgeçtiler. Tekrar yürümeye başladık. 
Sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum. 
Yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. 
Bir ırmaktan geçerken su içtik. Dağ yoluna çıktık. 
Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00 sıralarıydı. 
Yolun kenarına dizilmemizi istediler. Kolkola girip sıklaşmamızı istediler. Yanımdaki arkadaşıma ‘Devrem bizi vuracaklar’ dedim. 
arkadaşımı ölü görünce bayılmışım;
Sinirden titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve Kanvasların 
emniyetlerini açtılar. Sonumuzun geldiğini anladım, 
kelimeyi şahadet getirip kendimi yere attım. 
Taramaya başladılar. Dizime bir mermi isabet etti. 
Vurulanlar üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum. 
Hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce 
mermi yağdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından 
anladım. Altı yedi arkadaşım sağdı henüz. 
Diğerleri paramparçaydı. Can çekişenler, hırıldayanlar, 
ağlayanlar, inleyenler... Su istiyorlardı. 
‘Anne, anne’ diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum. 
Kendimi çimdikledim, ölmemişim. 
Devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım. 

Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar… 

Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim.
Dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu. 
Beyin, ayak... Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya çalıştım. 
Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki 
Elmalı Karakolu’na gittim. 
Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya başladı. Helikopter, tanklar geldi. Şehitleri aldık. 
Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu. 
Yani silahsız erlerin her biri için 50 mermi kullanmışlardı...
Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun..

Şimdi uyandınız kahvaltı yapacaksınız , yada işyerinizde çayınızı içeceksiniz lütfen kapatın gözlerinizi Bingöl dağlarına gidin . En azından bugün yüreğiniz onların ruhları ile beraber olsun.