Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk 30 Haziran 1927’de emekliye ayrıldı. 2010‘dan bu yana bu tarihte her yıl “30 Haziran Emekliler Günü” olarak çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

Yaşadıkları ekonomik sorunlardan ötürü emekli bu yıl da buruk, gününü coşku ile kutlamaktan ırak. 17 milyona yakın emeklinin yüzü bir türlü gülmüyor. Nasıl gülsün ki? Son derece düşük aylıklara yılda iki kez 6 aylık enflasyon oranında yapılan yetersiz zam, yaşam standartlarını iyileştirmiyor, aksine geriletiyor. İğneden ipliğe gelen zamlar aylık artışlarını bir iki ay içinde silip süpürüyor. Dul ve yetimin hali emekliye göre daha kötü. 4 milyon emekli 14 bin 469 TL tutarındaki en düşük aylıkla mucize göstererek ayakta kalmaya çalışıyor.

Çarşı pazarın cep yakan fiyatları karşısında yeterli alışveriş yapamadan evine dönen eli öpülesi büyükler bayramlarda torunlarına harçlık veremediği gibi, gizliden çocuklarının maddi desteğini gözlüyor. Eğer, aile dayanışması olmazsa emekli soluk bile alamaz bu ortamda . Yardımı ve dayanışmayı önceleyen ulus olarak başta aile büyükleri olmak üzere çevremizdeki yakınlara, dostlara görünmez eli uzatıyoruz. Türk insanının en büyük özelliğidir alkışlanası bu değer, anlayış.

Allah gördüğünden eksik bırakmasın derler ya, emeklinin bugünkü durumu da tam böyle. Tek eğlenceleri evde televizyon izlemek. Sinema, tiyatro, dışarıda eğlence ve yemek, maçlara gitmek onlar için artık lüks. Bırakın kitabı, günlük gazete almakta bile zorlanıyorlar. Bu tablo karşısında yüzleri nasıl gülsün, insani hak olan seyahate nasıl çıkabilsin günlerini içtenlikle nasıl kutlasınlar?

Emeklinin muhannete muhtaç olmadan yaşayabilmesi için, en düşük aylık en az net asgari ücret düzeyine çıkarılmalı, bayram ikramiyeleri de asgari ücrete eşitlenmeli, sağlık hizmetlerinden ötürü aylıklardan yapılan kesinti sonlandırılmalı, 2006 yılından bu yana uygulanan yüzde 4 oranındaki ek ödeme oranı yüzde 10’a yükseltilmeli, 2000 yılı sonrası emekli olan SSK ve Bağ-Kur emeklilerini kapsayacak yeni intibak yasası hayata geçirilmeli, en önemlisi aylıklara belirgin tutarda seyyanen artış yansıtılmalı, 2008 yılından bu yana uygulanan ve aylık bağlama oranlarını yüzde 35’lere dek düşüren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigorta Yasası revize edilerek aylık bağlama oranları yeniden yüzde 60-70 düzeyine çıkarılmalı, aile hekimlerinden isteğe bağlı alınacak raporlara 250 TL ödeme uygulamasından vazgeçilmeli.

Aylıkların günümüzde son derece düşük bağlanmasında 5510 sayılı yasa büyük etmen. Üzerine bir de kamuoyu tarafından kuşku ile bakılan TÜİK’in 6 aylık TÜFE oranında zam yapılması aylıkları gerçek enflasyon karşısında daha da aşağıya çekiyor. Böylesine bir çıkmazın içinde 17 milyonluk dev kitle. Geçinemediklerinden sokağa çıkıyor, seslerini hükümete duyurmaya çalışıyorlar. Lakin siyasi irade bu sesleri yıllardır duymuyor, görmüyor. Enflasyonla mücadele politikasının en büyük darbesi emekli, dul ve yetimin sırtına biniyor. Oysa rant çevrelerine ne paralar akıtılıyor, ne cepler şişiyor.

Eğer yukarıdaki talepler hayata geçirilirse gariban emeklinin yüzü de güler, Avrupalı mevkidaşları gibi sonbaharlarını zorlanmadan yaşarlar da. Çok mu zor yıllarca çalışarak devlete sigorta primini ve vergisini aksaksız ödeyen emekliye bu hakları tanımak.