Bugün, şiddet gören, koca dayağına maruz kalan, öldürülen, en ağır işlerde çalıştırılan ve yaşamları karartılan kadınların günü.

1910 yılında Kopenhag’ta toplanan Dünya Kadınlar Kongresi, 1857 yılında ABD’de yapılan kadın işçiler yürüyüşünün 54. Yıldönümüne rastlayan 8 Mart gününü “Emekçi Kadınlar Günü” olarak ilan etmişti. 8 Mart, Birleşmiş Milletler’in aldığı karar uyarınca 1975 yılından bu yana “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanıyor.

Türk kadınının değer olarak ortaya çıkması, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün hayata geçirdiği yasalarla gerçekleşti. Atatürk, Cumhuriyet’in ilk yıllarında çıkardığı yasalarla Türk kadınına çağdaşlık yolunu açmış ve birçok haklar tanımıştı. Seçme ve seçilme gibi son derece yaşamsal hakka kavuşturmuştu. Medeni kanunla erkek karşısında eşit olmasını sağladı. Eğitimde, iş yaşamında, siyasette kadın erkek eşitliğini gerçekleştirdi.

Özetle Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk, Cumhuriyet’in ilanıyla birlikte kadına yeni bakış açısı getirdi ve hak ettiği konuma ulaştırdı.

Ancak günümüzde bu haklar büyük ölçüde aşındı. Aile içi şiddet, toplumsal ve kültürel baskı, eğitim ve öğretim olanaklarından yoksun bırakılmak, çalışma yaşamında yeterince yer alamamak, iş yerinde ayrımcılık ve gelir adaletsizliği gibi etmenler kadın haklarında geriye gidişe yol açtı.

Nüfusun yüzde 49.9’unun kadınlardan oluşmasına karşın, hala erkek egemenliğinin boyunduruğundalar. Kırsal olsun kentsel olsun kadına

verilen değer hayli geride. Kuşkusuz eğitimle ilintili olan olumsuz tablo hayata geçirilen yasalara rağmen istenildiği ölçüde giderilemedi.

İstihdamda kadın sayısı hayli düşük. 15 ve daha yukarı yaşta istihdam edilenlerin oranı yüzde 45.2. Bunlardan kadınların payına düşen oran yüzde 28.

Çalışma hayatında olduğu gibi sosyal yaşamda da kadınlar hep arka planda. Bakmayın siz, gazetelerin magazin sayfalarındaki kadın haberlerine. O sayfalarda yer alanlar sosyetenin belirli sayıdaki mutlu olanları. Para ve gücün simgesi olan o kadınlar hiçbir zaman Anadolu’nun çilekeş ve vefakar anaların, bacılarını temsil edemez.

Ne kadar önlem alınıra alınsın, ne kadar yasal düzenlemeler hayata geçirilirse geçilsin Türkiye’nin ayıbı olan kadına şiddet, taciz, cinayetler hız kesmiyor, kadın cinayetine ilişkin haberler yine gazetelerin üçüncü sayfasında yer almaya devam ediyor. Kadın cinayetleri bırakın azalmayı her yıl artıyor.

Eğitimlisi eğitimsizi, cahili bilinçlisi kadına şiddeti ve öldürmeyi kendinde hak olarak görüyor. Lakin eli kanlı cani birer katil olduklarının farkında değiller.

Türkiye’nin onulmaz yarası kadına şiddeti, tacizi, cinayetleri önlemenin yolu koca, aile ve toplumun eğitilmesi, ataerkil yapının kırılması, kadın ve kocanın hiçbir ayrımcılık olmadan birlikte yaşamlarını sürdüreceği görüşünün kitlelere benimsetilmesinden geçiyor. Ülke olarak bu ayıbı hiç hak etmiyoruz.

Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün, gerçekleştirdiği devrimlerle Türk kadınına sağladığı hakların aşınmasını önlemek ve yukarıya taşımak öncelikli görev. Kadınlara sağlanan haklar ve verilen değer bir ülkenin çağdaşlık ölçütünün temelidir.